Özellikle kentleşmenin yoğun olduğu bölgelerde insan ilişkilerinin daha zayıf ve güvensiz olduğunu görürüz tabi bunun yanı sıra sosyal medya bağımlılığı artmakta ve insan ilişkileri azalmaktadır. Çocukların bilgisayar bağımlısı; ailelerin sosyal medya bağımlısı ve ilişkilerin çok daha yüzeysel olduğu bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz. Sizce kaç kişi aynı asansörde birbirinin yüzüne bakıp selam veriyor; kaç kişi sitesinde oturan insanları tanıyor; kaç kişi bir araya gelmek için çaba harcıyor?
İNSANLAR SOSYALLEŞME VE İLİŞKİ İHTİYACINI SOSYAL MEDYADAN KARŞILIYOR…
Güvensiz çevre ve dış dünyanın güvensiz olduğu çocukluğumuzun ilk yıllarında aileler tarafından bize empoze ediliyor. Güvensizlik algısıyla ilişkilerden kaçınan ve kendi kabuğuna çekilen insanları sık sık görür olduk. İnsanlara hiçbir konuda güvenmeyen her an zarar görecekmiş algısıyla yaşayan bireyler ise daha çok sosyal medyada zaman geçirmeyi tercih ediyor çünkü sosyal medya daha kontrollü ve zararsız olarak algılanıyor ancak sosyal medya arkadaşlıkları uzun vadede daha yıkıcı sonuçlara yol açabiliyor. Sosyal medya mutsuz çiftlerin; mutsuz ailelerin de adeta kaçış noktası haline geldi. Evinde huzur bulamayan insanlar bilgisayar; tablet; telefon karşısında zamanın nasıl geçtiğini unutuyorlar; bu sayede evdeki huzursuz ortamdan uzaklaşmış ve sorunlardan kaçınmış oluyorlar. Bu sonuç birey için çözüm olsa da evlilik ve aile ilişkilerinde yabancılaşmaya ve yozlaşmaya neden oluyor. Mutsuz ailelerde büyüyen çocuklarsa yaşamlarının geri kalan kısmında da mutsuz olmaya mahkum ediliyorlar.
ANNE-BABALARIN İLGİSİZLİĞİ ÇOCUKLARI BİLGİSAYAR VE TELEVİZYON BAĞIMLISI YAPIYOR..
Çocuklarıyla yeteri kadar ilgilenmeyen; onlarla kaliteli vakit geçirmeyen ebeveynlerin çocukları teknoloji aletlerinin bağımlısı olma yönünde hızla ilerliyor. Burada ilgiden kastedilen çocuğun ne yediğini; ne kadar ders çalıştığını önemseyen; onları tehlikeden korumak için fazlasıyla emek harcayan ebeveynlerin ilgisi değildir. Ebeveyn çocukla ne kadar kaliteli vakit geçiriyor; onu ne kadar birey olma yönünde destekliyor ve onun önünü ne kadar açıyor; kendi kafasındakini çocuğa dayatmaktansa onun zihinsel kapasitesine ve hayal gücüne ne kadar saygı duyuyor; buradaki önemli ölçüt budur. Bu şartları sağlayamayan ebeveynler çocuklarını çok fazla bilgisayar ve televizyon karşısında durmakla suçluyorlar. Anne-babaların suçlama yapmadan önce kendilerine şu soruları sormalarında fayda var: İşimden ve yaşamsal kaygılarımdan daha çok çocuğumu önemsiyor muyum; evin temiz ve düzenli olmasından daha çok onun mutluluğunu düşünüyor muyum; insanların ne dediklerinden çok çocuğumun isteklerini önemsiyor muyum? Bu soruların yanıtları sizin içsel sorgulama sürecinizin başlangıcı olacaktır.
AİLELERE ÖNERİLER…
Çocuğunuzla zaman geçirin; her şeyden önce onun duygularını önemseyin; ona istediği her şeyi alıp onu doyumsuz bir insan yapmaktansa; sizinle mutlu olabileceği aktiviteler yapın; olması gerekenleri düşünerek mükemmeliyetçi bir çocuk yaratmaktansa onun hayal gücüne saygı duyarak özgün bir birey olması için fırsatlar sunun. Akşamları evde en az 1 saat tv; bilgisayar gibi aletleri kapatın ve aile paylaşım saati yapın.
Kısacası mutsuz ve yalnız insanlar mutsuz ve yalnız hisseden ailelere onlar da mutsuz ve yalnız hisseden çocukların yetişmesine neden oluyorlar. Eğer bu yönde kendinizi; eksik ve yalnız hissediyorsanız; problemlerle baş edemez ve gittikçe içe kapanan biri haline geldiyseniz bir psikoterapistten yardım almanızı bu sayede de mutlu bireyler; mutlu aile ve mutlu bir gelecek için çaba sarf etmenizi öneririm…