Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Ruhsal Travma

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:06    Güncellendi: 18.02.2025 22:06
Travma tıp dilinde yaralanma demektir. Psikolojide kullanılan anlamı ise ruhun yaralanması; örselenmesidir. Travma kişinin ruhsal ve bedensel varlığını değişik biçimlerde sarsan ve inciten her türlü olaylar bütünüdür.(Damka;2009)

Travmatik yaşantı kişinin psikolojik iyilik halini; sosyal güvenliğini tehdit ederek kişinin kendini engellenmiş hissetmesine; yetersizlik ve çaresizlik duyguları yaşamasına sebep olur.(Damka;2009)

Travmatik olaylar aynı zamanda kişilerin önceki şemalarının ve dünyanın güvenilir bir yer olduğuna ilişkin temel varsayımlarının yıkılmasına neden olabilir. Travmatik olaylarla birlikte insanda stres hormonu aşırı şekilde çalışmaya başlar. Stres kaynağı ortadan kalktıktan sonra bile bedende kalarak en küçük uyarana karşı bedenin tekrar stres tepkisi üretmesine neden olur.(Yılmaz;2006)

Travmanın neden olduğu fizyolojik değişmeler; genel olarak aşırı uyarılmışlık; olaya ilişkin rahatsız edici düşünceler ve kaçınma başlıkları altında toplanabilmektedir. Travmatik yaşantılar sonucu ortaya çıkabilecek tepkileri de şu başlıklar altında toplayabiliriz:

Fiziksel Tepkiler: Mide rahatsızlıkları; yorgunluk; titreme; baş dönmesi; baş ağrıları; göğüs ağrısı; kalp çarpıntısı.
Duygusal Tepkiler: Kaygılı olma; korku; kızgınlık; suçluluk; panik hali; inkar; depresif duygu durum; öfke; huzursuzluk.
Davranışsal Tepkiler: Ani davranışlar; yeme sorunları; irkilme; korkma; kendini geri çekme.
Sosyal Tepkiler: Sosyal ilişkilerde sorunlar; yargılama; suçlama; sosyal hayattan uzaklaşma ve her şeyi kontrol altında tutma isteği.(Damka;2009)


Ruhsal travmada stresörün etki şiddetini arttıran etkenler şöyledir:
- Birey için öznel anlamı olması
- Karşı karşıya kalma süresinin uzaması
- Karşılaşmanın ani olması
- İnsan tarafından oluşturulması
- Ölüm tehdidi içermesi
- Fiziksel yaralanma ile birlikte olması
- Gaddarlık ve insanlık dışı olay içermesi
- Kişide suçluluk duygusu uyandırması
- Kişinin köşeye sıkışmışlığı hissetmesi (Özgen ve Aydın;1999)


RUHSAL TRAVMA VE PSİKOLOJİK FAKTÖRLER

Ruhsal travmayı açıklamada çok çeşitli yaklaşımlar kullanılmıştır. Bu yaklaşımlar travmayı kendi değerlendirme biçimlerine göre ele almışlardır. Ancak şunu unutmamak gerekir ki ruhsal travmanın açıklanmasında ne sadece psikolojik faktörler ne de sadece biyolojik faktörler etkili olabilmektedir. Travmaya maruz kalmış birisi ile ilgilenirken hastayı her açıdan incelemek gerekmektedir.

a. Psikodinamik Yaklaşım: TSSB’nin psikoanalitik modeli; travmatik yaşantının çözümlenmemiş iç çatışmayı harekete geçirdiği varsayımına dayanmaktadır. Freud; şiddetli travmaların tüm savunma düzeneklerini aşarak ağır; acı verici şekilde yaşandığını; represyonun yetersiz kaldığını; egonun bununla baş etme gücünün kalmadığını ileri sürmektedir. Önce dissosiyasyon düzeneği kullanılarak bu yaşantılar bilinçli alandan ve yaşantı/duygu bütünlüğünden ayrıştırılıp bilinçdışına yerleştirilmektedir. Bu yaşantıyı yada yaşantının bir yanını anımsatacak yeni bir travma ile tüm anılar yeniden yaşanmaktadır. Geçmişteki çatışma alanı ile yeni travmatik olay bütünleşmiş olduğunda ise başetme gerçekleşebilmektedir. Bölünme; bu bütünleşmeyi yapamayan egonun savunma düzeneği olup bir yanda acıdan uzaklaşırken bir başka yönde farklı biçim ve yoğunlukta yeniden yaşanmaktadır. Baş edilemeyen çatışmalar karşısında çekilme/kaçınma başlamakta ve birey yalnızlık; çaresizlik yaşamaktadır. Egonun gelecek olayları hayalde; önceden yaşama ve böylece geleceğe hazırlanma yeteneği; onun dışarıdan gelen uyarıları elemesini ve organize etmesini kolaylaştırmaktadır. Beklenmedik olaylar; hazırlanma olanağı bulunmuş olaylardan daha büyük şiddetle yaşanmaktadır. (Özgen ve Aydın; 1999)


b. Bilişsel ve Bilgi İşleme Kuramı: Ağır stres karşısında bilgi işleme bozulmakta; yaşantının asimile edilmesi mümkün olmamaktadır. Bütünlenememiş yaşantılar kolaylıkla uyarılabilmekte ve yaşamın içine karışabilmektedir. Acı verici yaşantılar bastırılamamakta ya da dışlanamamaktadır. Kaygı ve korku ile birlikte kaydedilmiş yaşantılarda; duygu-düşünce öğelerinden birini uyaran uyarılar tümünü harekete geçirmektedir. Bu genel uyarılmışlık ve arkasındaki organize olamayan bir biçimde yapılmış kayıt; TSSB’deki uyarılmışlık; bellek bozuklukları; impulsivite gibi belirtilerin kaynağı olarak değerlendirilmektedir. (Özgen ve Aydın; 1999)

Clark; kaygı bozukluklarında çarpıtılmış inançlar sonucunda içsel uyaranların tehlike olarak algılandığını belirtmiştir. Bu çarpıtılmış inançların altında altı tane mekanizma yatmaktadır. Bunlar; güven arayıcı davranışlar; dikkatin dağılması; kendiliğinden oluşan imaj; duygusal çıkarım; bellek süreçleri ve tehdit temsilinin doğası. Özellikle bellek süreçleri ve tehdit temsilinin doğası ruhsal travmalarda etkindir. (Dınvar; 2011)

Ruhsal travmalarda kişi; olayı bilinçli bir şekilde hatırlamaya çalıştığında zorlanmaktadır. Genellikle olayın belirli bir bölümünü unutmuşlardır ve olayı sözelleştirmede zorluk çekmektedirler. Ancak; tüm bunlara rağmen istemsiz bir şekilde olayı tekrar tekrar yaşamaktadırlar.(Dınvar; 2011)

Tehdit temsilinin doğası ise travmatik olayı yaşadıktan sonra kişinin ortaya çıkan belirtileri nasıl değerlendirdiği ile ilgilidir. Eğer kişi; travmatik olaydan sonra; yaşadığı belirtileri doğal tepkiler olarak değerlendirip bunların “çıldırmak”; “kontrolü kaybetmek” gibi belirtiler olmadığını fark ederse; duygulanımları üzerinde bilinçli bir kontrol sağlayabilmektedir.(Dınvar; 2011)

Ehlers ve Clark (2000:313); TSSB geliştiren kişilerin; TSSB’ nin sürdürülmesini sağlayan çeşitli uyumsuz davranışsal ve bilişsel stratejileri olduğunu belirtmektedirler. Bu stratejilere örnek olarak; düşünceleri baskılamaya çalışma; tehditle ilgili olduğu
düşünülen ipuçlarına aşırı dikkat etme; tehlikeyi önlemeye yönelik sürekli tedbir alma; bazı belirtileri kontrol etmeye çalışırken diğerlerini arttıracak davranışlarda bulunma
(örneğin kabus görmemek için geceleri uykusuz kalıp dikkati toplamakta veya gerginliği azaltmak için gevşemekte sorunlar yaşama);olayla ilgili hiç düşünmemeye çalışma ve olayı hatırlatan uyaranlardan kaçınma verilmektedir. (Dınvar; 2011)


c. Davranışçı Yaklaşım: Travmayla karşılaşılan bireyde ilk önce bir karmaşa yaşanır. Bu hazırlıksız ve şartlanmamış olarak karşılaşılan durum; sonraki aşamada değişiklik gösterir. Travmadan önceki yaşanmış tecrübeler kullanılarak sanki travma önceden karşılaşılmış gibi algılanır. Önceki durumlarda verilen yanıtların aynısı verilmeye başlanır. Bu; oldukça üst düzeyde öğrenilmiş bir davranıştır. Ancak bu davranış yeni karşılaşılan duruma uygun olmadığından uygun bir cevap olmaz ve verilen cevaplar karmaşıklaşır. Karmaşanın artması da anksiyeteyi arttırır. (Özgen ve Aydın; 1999)

Mower’in(1960) iki bileşenli öğrenme modeline göre; travmatik yaşantı sırasında nötr olan pek çok uyaran; koşulsuz uyaran ile eşlenmekte ve korku ortaya çıkaracak koşullu uyaranlara dönüşmektedirler. Genelleme ve üst düzeyden koşullamalarla; daha pek çok nötr uyaranın korku tepkisini ortaya çıkarması olası hale gelmektedir. Normalde; koşullu uyaranın koşulsuz uyaran olmadan sürekli tekrarlanmasının; sönmeyi ortaya çıkarması beklenmektedir. Fakat travmatik yaşantılardan sonra kişiler; koşullu uyarıcılarla karşılaşmaktan sürekli kaçınmaktadırlar.Bu kaçınmalar hem davranışsal hem de zihinsel düzeyde olabilmektedir. Kaçınmalar; korkuyu ortadan kaldırdıklarından dolayı pekiştirilmekte ve bu yolla travma sonrası stres belirtilerinin devam etmesini sağlamaktadırlar.(Dınvar; 2011)