Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

İlişkilerde Saldırgan; Savunmacı Tutum ve İnkar

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:06    Güncellendi: 18.02.2025 22:06
İLİŞKİLERDE SALDIRGAN TUTUM VE ÇÖZÜMLERİ

Başarılı romantik ilişkiler günümüzde hem bireyler hem de toplum için önem arz etmektedir. Görüşmeler sonrasında evliliğe giden yolda sağlam adımlar atmak; yeni ve istikrarlı aileler kurmak; kişiler için ekonomik; sosyal; fiziksel ve psikolojik avantajlar içermektedir. Fakat aynı zamanda ilişkiler çok kırılgan olabilmektedirler ve yıkıcı; kendine ve çevresine zarar verici ilişki yapılarını içerebilmektedir. Bir ailede çiftler arasındaki tartışmalar sadece bireyleri değil; çocukları da fazlasıyla etkileyebilmektedir.

Sağlıklı bir nesil yetiştirme yolunda sağlıklı bir romantik ilişkiyle başlayan ve devamında istikrarlı bir evlilik sürdürmek neredeyse zorunlu hale gelmektedir. Çifler ve aralarındaki iletişimin başarılı ve başarısız yönleri; aile ile ilgilenen uzmanların araştırma alanları olmuştur. Bu alanlar arasında saldırgan ve düşmanca davranış ve tutumlar önemli bir yer tutmaktadır.

SALDIRGANLIK VE ŞİDDET

Saldırganlık; çoğu zaman şiddet anlamına gelen biçimiyle kullanılsa da ikisi aslında birbirinden farklı kavramlardır. Saldırganlıkta niyet vardır; yani tamamen zarar verme ve incitme değil; incitme amacıyla yapılan bütün eylemler (bunlar fiziksel ya da psikolojik olabilmektedir) saldırganlık olarak adlandırılmaktadır.

SALDIRGANLIĞIN ÇEŞİTLERİ

Saldırganlığın farklı çeşitleri bulunmaktadır; bunlar; fiziksel ve psikolojik saldırganlık; aktif ve pasif saldırganlık; dolaylı saldırganlık; kendine yönelik saldırganlık; izin verilmiş saldırganlık ve düşmanca saldırganlıktır. Bu tavırların varlığı ilişki kalitesini düşürmektedir. Kişiler; her konuda bireysel farklılıklar gösterebildikleri gibi; bu konuda da düşmancıl tutumu ve saldırganlığı algılama durumları kişiden kişiye göre değişmektedir. Saldırgan tutumun yol açtığı olumsuzluklar ve sürekliliği baltalayan; şiddete kadar varabilen etkisi herkes tarafından bilinmektedir.

SALDIRGANLIĞIN NEDENLERİ

Saldırganlığın nedenleri; hali hazırda var olan akut stres; depresyon; anksiyete gibi ruhsal durumlar; negativite; alkol-uyuşturucu kullanımı; kişilerin iletişim çeşitleri; ilişkilerde bireyler tarafından sergilenen genel davranış örüntüsü ve kişilik organizasyonları olabilmektedir. Bazen bir olay saldırgan tutumu tetiklerken bazen de kişinin var olan saldırgan tutuma eğilimi; olayları etkileyebilmektedir.

SALDIRGAN TUTUM NASIL DEĞİŞİR?

Çiftler arası ilişkilerde olumsuz tutum ve davranışlar; ilişki doyumunu; bununla birlikte hayat kalitesini etkilemekte ve gelecekteki çatışma ve sorunlara zemin hazırlamaktadır. Empatinin kullanımı başarılabilirse karşı tarafa verilen zarar anlaşılabilir ve suçlulukla gelen bir kontrol ortaya çıkabilir. Öfke kontrolünün öğrenilmesiyle kişi saldırganlığının ve öfkesinin kontrolünü arttırabilir. Saldırganlığı tetikleyecek tutum; davranış ve çevreden uzak durulması ile ilişki içinde oluşan kısır döngülerden kurtulunabilir. Bireysel içgörünün kazanılması ve saldırgan eğilimin nedenlerinin aranması çok önemli bir konudur. Böylelikle kişi öfkesinin kökenlerini ve geçmişini öğrenerek duygusal boşalımın yerine öfkeyi derinleşme adına kullanabilir hale gelir. İlişkilerde sorunun üzerinin kapanması yerine uygun bir şekilde konuşulması saldırgan tutumun azalmasına ve ilişkinin kalitesinin artmasına yardımcı olabilmektedir. Konuşma ve iletişim ile yukarıdaki çözüm yollarının ortaya çıkacağı zemin oluşturulur.

Fakat unutulmamalıdır ki; saldırgan tutum ve şiddet birbirinden farklı kavramlar olmakla birlikte; psikolojik; sosyal; cinsel; fiziksel veya ekonomik şiddetin varlığında durum ve çözüm yolları değişmektedir.

BOŞANMALARIN SORUMLUSU; SAVUNMACI TUTUM VE İNKAR MI?

Sağlıksız iletişim romantik ilişkilerin kalıcılığını etkileyebilmektedir. Uzun yıllar boyunca; evliliklerin istikrarlı olmaması; boşanmaların artması ve ilişkilerin bozulması konularıyla ilgili yapılan araştırmalar; bazı sağlıksız iletişim çeşitlerinin bu dağılmaya sebep olabildiğini göstermektedir. Özellikle savunmacı tutum ve inkar; evlilik ve ilişkilerin bitiminde; boşanmalarda fazlasıyla rol oynamaktadır. Savunmacılık; algılanan bir atak halinde kişinin benliğini koruma amacıyla; var olan sorumluluklarını ve suçlamaları reddetmesi haliyle işleyen iletişim çeşididir ve bu tutum ilerleyen zamanlarda; bir diğerindeki savunmacılığı tetikleyen sebep olarak bulunmuştur. Karşı suçlama; yakınma; inkar etme; problemin derecesini küçültme ve önemini azaltma; olumsuz çözümler bulma; negatif akıl okuma davranışları ve söylemleri; eleştirellik; duygusallığın yokluğu; duvar gibi olma; düşmancıl tavırlar; problemdeki sorumluluğunu azaltma amaçlı bahaneler bulma ve kişisel sorumluluklarını agresif bir şekilde reddetme savunmacı kişilerin bazı çatışma çözme davranışlarıdır.

Çiftlerden en az birinde veya ikisinde de bu davranışların bulunması; bu tutumun fazlasıyla kullanılması; evlilik istikrarının bozulmasına; boşanmalara; kaotik yaşam biçimine; yatırımın azalmasına; huzursuzluklara; ilişkilerdeki tansiyonun yükselmesine; problemin kalıcılığının artmasına; bütün olma fikrinden uzaklaşılmasına; biz kavramının yitirilmesine; çatışmadan kaçınma davranışının artmasına ve böylelikle problemlerin büyümesi ve çözümünün engellenmesine yol açmaktadır. Defansif (savunmacı) inkarın kullanılması; kişilerin çatışma hakkında bilgilenmelerinin ve çözmeye yönelik davranışların azalmasına neden olduğu için; ilişkinin sabit ve tutarlı yapısını bozmaktadır. Karşısında savunmacı tutum takınılan kişi ise her durumda farklı duygusal dalgalanmalara girebilir ya da çözüm yolunda mücadele etmekten vazgeçebilir; bu durum ise kalıcı bir negativiteye ve depresif duyguduruma sebep olabilmektedir. Savunmacı ve çatışma arttırıcı tutumu olan birey; problem hakkındaki çözüm üzerine düşünmeyi engelleyebilir; başka ilişkilere; başka partnerlere atıfta bulunabilir; kıyaslamacı ve misillemeci davranabilir; ve hatta karşıda ki kişi başka bir çatışma da hatasını kabul ettiyse bu olumlu yaklaşımı her çatışma da onun üzerine etiketleyip; kendini hep haklı olan taraf olarak görebilmektedir.

İlişkilerin ve evliliklerin sağlamlığı; kalıcılığı ve istikrarı adına bu davranışları tanıma; fark etme ve çözme adına olumlu yaklaşımlarda bulunmamız gerekmektedir. Kendimizi tanımak; ilişkimizi tanıma yolunda en önemli adımlardan biri olmaktadır.

EŞLER ARASINDAKİ ÇATIŞMALARIN NEDENLERİ


Çatışmaların varlığı; evliliklerde mutsuzluğun; kavgaların ya da ilişki doyumunun azalmasının yordayıcısıdır. Fakat bu durum “çatışma olmayan ilişki mutludur” anlamına gelmemektedir. Çatışmadan tamamen uzak duran çiftler; bazı durumlarda çatışma yaşayan çiftlere nazaran daha mutsuz olabilmektedirler. Çatışmalarda ve çözümlerinde önemli olan faktör; çatışmaların doğru yolla; ortak çözüm ve uzlaşmayla çözülmesi ve bu çözümlerin iki tarafın da yararına olmasıdır. Yaşanan çatışmaların çoğunluğunda uzlaşma varsa; daha mutlu ve kalıcı bir evliliğin yolları açılabilmektedir.Çiftler arasındaki çatışmaların nedenleri farklılık gösterse de Greene tarafından yapılan bir araştırmada eşler arasında en çok çatışmaya neden olan faktörler şu şekilde sıralanmıştır;

1) İletişim yokluğu;
2) Sürekli tartışma;
3) Giderilmemiş duygusal gereksinimler;
4) Cinsel doyumsuzluk;
5) Parasal anlaşmazlıklar;
6) Kayınvalide-kayınpeder ile yaşanan sorunlar;
7) Sadakatsizlik;
8) Çocuklara ilişkin çatışmalar;
9) Otoriter eş;
10) Şüpheci eş;
11) Alkolizm;
12) Fiziksel saldırı…

Klinik Psikolog Şeyma Kama