Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Emdr Yönteminin Teorisi

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:06    Güncellendi: 18.02.2025 22:06
1987′de Francine Shapiro bir gün parkta yürürken tesadüf eseri gözlerini sağa ve sola doğru ritmik olarak hareket ettirdiğinde olumsuz anıları ile ilgili rahatsız edici duygularının azaldığını farketti. Göz hareketlerinin bir çeşit duyarsızlaştırıcı etkisi olduğunu düşünüp bunun üzerine araştırma yapmaya karar verdi. Bu araştırmalarında göz hareketlerinin başkalarında da rahatlatıcı bir etkisi olduğunu belirledi. Bu süreçte sadece göz hareketlerinin yeterli olmadığını anlayarak başka terapi yöntemleri de eklemeye başlayarak EMDR’nin temellerini atmaya başladı.

Başlangıçta EMD (Eye Movement Desensitization: Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma) olarak adlandırdığı yönteminin geçmişteki olumsuz deneyimler konusunda sadece duygusal rahatlama sağlamadığını aynı zamanda bakış açısında da değişikliklere neden olduğunu farkettiğinden dolayı 1991 yılında yöntemine EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing: Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) adını vermiştir.

EMDR terapisinin birçok kişide kısa sürede etkili olduğunu gören ve bu konuda birçok araştırma yapan Shapiro bu yöntemi diğer meslektaşlarına da öğretmek amacıyla EMDR enstitüsünü (EMDR Istitute; Inc) kurmuştur. Yöntemin yaygınlaşmasıyla birlikte özellikle de Travma Sonrası Stres Bozukluğunda diğer birçok yönteme göre hızlı iyileşmeler sağlaması nedeniyle popülerliği gittikçe artmıştır. Son yıllarda EMDR terapisinin sadece travmatik deneyimlerde değil kaygı problemleri; depresyon; öfke kontrol problemleri; performans geliştirme vb. birçok farklı konuda da etkili bir şekilde kullanılabileceği görülmüş; ek yöntemler geliştirilmiş; birçok araştırma yapılmış ve yapılmaya da devam edilmektedir.

Shapiro EMDR terapisinde görülen tedavi edici etkileri açıklayabilmek için bir bilgi işleme teorisi geliştirmiştir. Bu teorik model aynı zamanda kişiliğin; psikolojik problemlerin ve ruhsal rahatsızlıkların gelişimini açıklamaktadır. Aşağıda Shapiro’nun bu modelinin kısaltılmış bir özetini bulabilirsiniz. Daha ayrıntılı bilgi almak için sık sorulan sorular ya da kaynaklar bölümünden faydalanabilirsiniz.

Tüm insanların fizyolojik bir bilgi işleme sistemine sahip olduğu anlaşılmıştır. Bu bedenin diğer sistemleri ile karşılaştırılabilir. Örneğin; sindirim sistemi alınan besinlerin vitamin ve diğer faydalı bileşenlerini ayrıştırarak bedenin sağlıklı olmasını ve hayatta kalmasını sağlamaktadır. Bilgi işleme sistemimiz deneyimlerimizin birçok parçasını işlemek ve daha sonra onlara ulaşabileceğimiz bir biçime sokarak hafızamıza kaydetmemizi sağlar. Deneyimlerimiz birbirine bağlanan ağlara sahiptir. Bu ağlarda düşünceler; görüntüler; duygular ve bedensel hisler bulunmaktadır. Eskiden hafızamızda kaydedilmiş olan şeylerle yeni deneyimlediimiz şeyler arasında bağlantılar oluştuğunda öğrenme gerçekleşmektedir.

Travmatik ya da çok olumsuz bir olay yaşadığımızda normal bilgi işleme süreci tamamlanmayabilir. Çünkü yoğun olumsuz duygu ya da kopma anları yaşamak bilgi işlemeyi engelleyebilmektedir. Bu durum diğer anı ağlarında faydalı olabilecek adaptif bilgilere ulaşmayı önlemektedir. Örneğin; tecavüze uğrayan birisi mantıklı olarak düşündüğünde suçun kendisinde olmadığını ‘bilir’ ancak bu bilgi hissettiği suçluluk duygusu ile bağlantı kurmamıştır. Bu yüzden bu anı uygun bağlantılar kurulmadan hafızada depolanacak ve birçok kısmı halen yeterince ele alınmamış olarak kalacaktır. Bu kişi daha sonrasında olayı düşündüğünde ya da bu olayı hatırlatan tetikleyicilerle karşılaştığında kişi olayı sanki yeniden yaşıyor gibi hissedecek ya da çok yoğun duygular ve bedensel hisler hissedecektir.

Psikolojik sıkıntılara neden olan olaylar sadece büyük travmatik deneyimler ya da ‘makro travmalar’ değildir. Bazen çocukluk dönemindeki nispeten daha küçük ölçekteki anılar da (akranlar tarafından dalga geçilmek; ebeveynler tarafından küçük düşürülmek vb.) bilgi işleme sistemi tarafından uygun bir şekilde işlenmeden kalabilmektedir. Bu tür ‘mikro travmalar’ kişilik problemlerine neden olabilir ve şu andaki işlevsel olmayan tepkilere kaynaklık edebilir.

EMDR terapisi rahatsız edici anıların yeterince ele alınmamış ve sindirilmeden kalan kısımlarını yeniden işleyerek mevcut sıkıntıları başarılı bir şekilde ortadan kaldırmaya yardımcı olabilmektedir. Bu anılar mikro ya da makro travmalar olabilirler. Üzerinde odaklanılan anı ile diğer adaptif ve işe yarar bilgiler arasında bağlantılar kurulmaya başlandığında bilgi işleme gerçekleşmektedir. Böylece kişi deneyimlerinden alması gerekenleri almakta; öğrenme gerçekleşmekte; anı uygun bir duygu yoğunluğu ile hatırlanabilmekte ve kişiye gelecekte uygun bir şekilde rehberlik edebilmektedir.

KAYNAKÇA: The EMDR Institute (Uluslararası EMDR Enstitüsü)