Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Öfke Yönetimi (Anger Management)

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:06    Güncellendi: 18.02.2025 22:06
Öfkenin düzenlenmesinde beynin prefrontal korteksinin (ön bölge) etkin rol aldığı bilinmektedir.(1) Genel olarak öfke doyurulmamış isteklere karşılanmayan beklentilere verilen duygusal tepki olarak tanımlanmaktadır; (2) Bireyler öfke anında; normal yaşamlarında kullanmayacakları kelimeleri sarf etmekte; yapmayacakları davranışları sergileyebilmektedirler. Bu durum da sosyal yaşamlarında bozucu ve yıkıcı bir etki meydana getirebilmektedir.

Doğal bir mekanizma olan öfkenin varlığından daha çok; nasıl yönetileceği önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Öfkenin doğru ifade edildiğinde koruyucu bir etkiye bile sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Bu nedenle öfkenin varlığı ile mücadele etmek yerine nasıl ifade edilmesi gerektiği ve nasıl yönetilebileceği sorularına yanıt arayacağız.

Öfke; normal bir duygu olarak ifade edildiğinde; yaşamın sürdürülmesi için koruyucu bir etkiyi içinde taşımaktadır. Aynı zamanda tehditlere karşı zihnin korucu bir tepkisi olarak da görülmektedir. Öfkenin yönlendirici ve motive edici etkisi olduğu da bilinmektedir. Öfkenin sosyal tepkiye dönüştürülerek yeni atılımlara; yapıcı eylemlere temel oluşturabildiği bilinen bir gerçektir.

Öfkenin doğru ifade edilmemesi sonucu; iş ilişkilerinde çatışmalara neden olması; aile ve arkadaşlık ilişkilerine zarar vermesi; şiddete yönelik davranışların temelini oluşturması gibi olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Öfkenin doğru biçimde yönetilebilmesi için öncelikle tanınması gerekmektedir. Öfke; problem çözmek ve insanlardan intikam almak için bir araç olarak algılanmamalıdır. Öfkenin aynı zamanda şiddet ve suçun temelini oluşturan bir araç olarak kullanılması; büyük yıkımları beraberinde getirecektir. Bu nedenle öfkenin sosyal yaşamı düzenleyici; koruyucu ve kişiyi motive edici etkisi üzerine yoğunlaşılmalıdır.

Öfke Yönetimi (Anger Management) uygulamalarında genellikle bilişsel davranışçı yöntemler uygulanmaktadır. Öfkenin bilişsel çarpıtmalara bağlı otomatik düşünceler ile yanlış kodlanması yerine; öfke ile ilgili düşüncelerin ön yargıların yeniden yapılandırılmasına yönelik teknikler kullanılmaktadır. Buna bağlı olarak öfkeyi ifade etme biçimlerinin yeniden değerlendirilmesi için danışanlara ödevler verilmektedir.

Öfkenin yanlış yapılandırılması ile sosyal sorunlar; şiddet ve istismara yönelik davranışlar ortaya çıkmaktadır. Öfke ile baş etme sorunları yaşayan bireylerde; sosyal çekilme; madde ve alkol bağımlılığı gibi sorunlar da görülebilmektedir. Kalp damar hastalıkları ve sindirim sistemi hastalıklarının bir kısmı da öfkeye bağlı stres sonucu ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle öfke yönetimi hayati önem taşımaktadır.

Öfke yönetimi uygulamalarından bazılarına göz atacak olursak bunların başında:

a) Öfke yol açan bilişsel ön yargıların tanımlanması;
b) Doğru yapılandırılmış bilişsel telkinlerin kullanılması;
c) Nefes egzersizlerinin yapılması;
d) Öfkenin doğru ifade edilmesi için davranışsal ve sosyal yöntemlerin kullanılması ile kişinin öfkesini ifade etmesi;
e) Öfke sonucu kontrol kaybı yaşanıyorsa kontrol sağlanana kadar o ortamdan uzaklaşılması;
f) Sorunun içselleştirilmemesi dışsallaştırılması ve kişiselleştirmeden kaçınılması;

Gibi temel teknikler öfke yönetimi uygulamalarında kullanılmaktadır.

Sonuç olarak; öfkenin yönetilebilmesi için içeriğinin bilinmesi; kontrol yöntemlerinin algılanması; doğru ifade biçimlerinin kullanılması gerekmektedir. Ayrıca öfkenin koruyucu motive edici etkisi kullanılarak işlevsel hale dönüştürülmesi sağlıklı psikososyal yaşam için gereklidir. Sporun ve sosyal aktivitelere katılımın sosyal davranışla ifadeyi güçlendirdiği için öfke kontrolünde de önemli etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Öfkenin alevlenmesine ve ifade edilemediği için daha yüksek bir dirençle geriye dönmesine neden olacağı için bastırma savunma mekanizmasının kullanılmasından özellikle kaçınılmalıdır. Bütün bu bilgiler ışığında öfke yönetiminin psikolojik ve fizyolojik açıdan sağlıklı bir yaşam sürdürülebilmesi için büyük önem taşıdığı farkındalığı kazanılmalıdır.


KAYNAKLAR:

(1) Dr. Ümit Başar SEMİZ; ;Dr. Ayhan ALGÜL; Dr. Cengiz BAŞOĞLU; Dr. Mehmet Alpay ATEŞ; Dr. Servet EBRİNÇ; Dr. Mesut ÇETİN; Dr. Cengiz GÜNEŞ; Dr. Hüseyin GÜNAY;Anti sosyal Kişilik Bozukluğu Olan Erkek Bireylerde Subjektif Uyku Kalitesinin Saldırganlık İle İlişkisi. Türk Psikiyatri Dergisi 2008; 19(4): 373-381
(2) Çiğdem SOYKAN; Ankara Üniversitesi Kriz Dergisi; 11 (2) 19-27.
(3) Hasan Turgut ERDOĞAN ın Bireysel Psikoterapi Vaka Analizleri.