Anne olmak; deneyimlemiş olanlar için kuşkusuz hayatın onlara sunduğu en özel ve kutsal şeydir. Kadının içinde büyüyen ve onun bir parçası olan bir varlığı dünyaya getirmesi; onu kendi vücudunun ürettiği mucizevî bir salgıyla besleyip büyütmesi; koşulsuz sevgisini verdiği minik canlının gözünün içine bakıp gülmesi; elini sımsıkı tutması her anne için çok özel ve mutluluk verici deneyimlerdir.
Bebek için anne her şeydir. Her türlü sıkıntısının ilacı annesindedir. Birisi için bu kadar hayati önem taşıdığını görmek; kuşkusuz ki her anne için mutluluğun yanında birçok kaygıyı da içinde barındırır. Bebeğine yeterli bakımı verebiliyor mu; bebeği mutlu mu; her şey yolunda mı; anne sürekli düşünür durur. Bebek büyüyüp derdini anlatabilecek hale geldikçe; geçen süre içinde kadının annelik deneyimi artmış; önceleri korkutucu boyutlarda olan annelik tasası yavaş yavaş kendini; anneliğinin tadını almaya bırakmıştır.
Bebeği olduktan sonra çalışmaya ara vermiş anne için tek önemli şey bebeğidir. Ama bir gün gelir ve çalışan anne işe geri döner. Annelerin her türlü olumsuz düşünceyi içinde barındıran kaygıları da değişik varyasyonlarda kadının tüm hayatına nüfuz eder.
Çocuğu kaç yaşına gelmiş olursa olsun; çalışmaya geri dönen annenin iç dünyasında birçok çatışma yaşanır. Anne bir yandan çocuğuna daha fazla vakit ayırmak isterken; diğer yandan geçmişteki özelliklerini kaybetmemiş olduğunu görmenin; işe gidip gündelik ev hayatından uzaklaşabilmenin keyfini yaşar. Bu durumda ise “Acaba ben iyi bir anne değil miyim?” gibi bir kaygının içine düşebilir. Yine farkında olmadan evde çocuğuna bakan kişiyle arasında gizli bir rekabet ve kıskançlık yaşamaya başlayabilir. Çocuğuna bakan kişinin; çocuğunun hayatında kendisinden daha önemli hale gelebileceği; çocuğunun ona bakan kişiyi daha fazla sevebileceği kaygısını yaşar. Çocuğu kreşe ya da anaokuluna başladığında; çocuğunun yaşını düşünmeksizin “acaba erken mi başladı? Bütün ömrü okullarda geçecek” gibi düşüncelerle kendini sorgulamaya devam eder. Çocuğunu okuldan alıp eve geldiğinde; günlük işlerle ilgilenirken çocuğuyla istediği gibi vakit geçiremeyen anne vicdani hesaplarla yine baş başadır.
Ancak çalışan annelerin; bu durumun sonucu olarak bazı tutumları çocuklarına zarar verici olabilir. Aslında çocuk için zarar verici olan annenin çalışması değil bu durumla nasıl başa çıktığıdır. Eğer anne zamanını çok iyi organize edebiliyor ve çocuğuyla geçireceği zamanları nitelikli bir şekilde düzenleyebiliyorsa; çocuğunun ihtiyacı olan ilgi ve bakımı kolaylıkla verebilir. Okul sonraları gün içinde neler yaptıkları hakkında sohbet etmek; akşam yemeğini ya da günlük basit işleri birlikte yapmak; yemek sonrası birlikte oyun oynamak ve uykuya gitme sürecinde rutin hale getirilmiş etkinlikler yapmak çocuğun ihtiyacı olan ilgiyi almasını ve ihmal edilmemesini sağlar.
Burada sıklıkla kullandığımız bir söz var; "kaliteli zaman”... Kaliteli zaman çocuğuyla bütün günü aynı mekânda birlikte geçirmek demek değildir. Fiziksel yakınlık göstermeden; çocuğun ilgi ve etkinliklerine katılmadan geçirilen zamanlar çocukların gelişimlerine çok da katkı sağlamamaktadır.
Annenin çalışıyor olmasının çocuk üzerindeki olumlu etkilerinden biri de; annenin mesleki olarak doyum sağlamasının; sosyal bir hayatı olmasının genel ruhsal durumunu olumlu etkilemesidir. Ancak mutlu olan bir anne; çocuğunu mutlu edebilir. Bunun yanında toplumsal hayatın içinde var olan; kendini mesleki anlamda geliştirip yetiştiren anne; cinsiyeti ne olursa olsun çocuğunu; çalışan ve üreten bir insan olarak olumlu olarak etkileyecektir.
Çocuğuyla birlikte geçireceği zamanları; çocuğuyla birlikte planlayan; verdiği sözleri yerine getiren; öncelikleri doğru belirleyip çocuğun ihtiyaçlarını belirleyen anne; çalışıyor olmasının getirdiği olumsuzluklarla daha kolay başa çıkabilir.
Bunun yanında annenin; anneliği konusunda kendine güvenmesi; kendini yeterli ve iyi niyetli görmesi; başlayan her güne yeniliklere ve kendini geliştirmeye açık olarak başlaması; çocuğuyla olan ilişkisinde olumlu sonuçlar verecektir.