İstah; belirli bir besine karşı oluşan yeme isteğidir. Besin seçimini etkiler. Tuzlu; tatlı; ekşi gibi tatlara ve yemeğin yapısı bileşimi; kokusu gibi durumlara karşı özel istek oluşumudur. İnsan yediklerinden haz duymak ister. Yemeğin lezzeti; görünüşü; yemek yenilen ortam yeme isteğini etkiler. Bireyin belirli bir yemek hakkındaki önceki izlenimlerinin olumsuz olması yemeğin reddine neden olabilir.
Açlık;uzun süre yiyecek alınamamasından dolayı enerji ve besin yetersizliğine bağlı olarak gelişen bir süreçtir.
Aç vücutta fizyolojik yetersizlikler başlar.
Malnutrisyonu oluşturan uzun süreli açlık (temel besinlerden yoksun kalmak) nedenleri; yiyecek yetersizliği (kıtlık; savaş; fakirlik gibi); bazı nedenlerden dolayı alımda kısıtlama; kişisel sorunlar; uzun süreli zayıflama diyetlerinin uygulanması; sindirim sistemi problemleri ve/veya bazı metabolik bozukluklar; malabsopsiyon(emilim bozukluğu) sendromu ve bazı toksisemi(kanda toksik madde birikimi)lerdir.
Açlık;midede oluşan kasılma ve kramplarla ortaya çıkıp iştahı etkilemektedir. Ağız; yemek borusu; mide ve bağırsaklardan oluşan sindirim aygıtındaki sinirler besinlerin varlığı ve yokluğu konusunda beyni uyarma yeteneğine sahiptir. Sindirim aygıtına yeterli besin ulastığında tokluk sinyali oluşur ve birey yemeği durdurur. GENETİK BİR BOZUKLUKLA BEYİNDEKİ SİSTEMLER DÜZENLİ ÇALIŞMAZSA AŞIRI YEME OLAYI ORTAYA ÇIKABİLİR. Bu durum çok karışık bir olaydır ve çok az insanda ve çocuklukta görülür.Açlığa maruz kalan kişilerde rastlanılan değişiklikler şu şekildedir;
Doku kaybı
Vücut yağ kaybı
Ekstremitelerde sıvı artması
Yağsız vücut dokusunun büzüşmesi-çekmesi
Kas zayıflığı
Derinin elastikiyetini kaybetmesi
Plazma proteinlerinin kaybına bağlı olarak su dengesizliği
Elektrolit değişikliği
Beslenme ödemi
Sindirim ve renal bozukluklar
Açlık diyaresi(ishal)
Hormon ve enzim üretiminde yetersizlik ve buna bağlı olarak metabolik aktivitenin azalması
Seksual fonksiyon kaybı
Kadınlarda menstruasyondan kesilme
Kan basıncının düşmesi
Mental yorgunluk ve fiziksel isteksizlik
Vücudun çeşitli yerlerinde yaralar; diğer klinik ve anatomik lezyonlar açlığın süresine ve ciddiyetine bağlı olarak ortaya çıkar.
Açlıkta çok farklı dokular proteoliz ve lipoliz(protein ve yağ yıkımı) aktivasyonu ile hayatta kalır. Bu yanıtlar harekete geçiricidir; en azından kısmen; açlık sırasında hormonal ve nöral durumların değişimi ile...
Açlık sırasında aktive edilen proteoliz aktivasyonları açlığın süresine ve doku tipine bağlı olarak çok çeşitlidir.Bazı sistemler öncelikli olarak açlık sırasında iskelet kası protein yıkımını arttırmaktan sorumludur.
Proteoliz kısa dönem açlık sırasında enerji ve devamlı protein sentezi için vücudu amino asitlerle(protein yapı taşı) desteklemek üzere aktive eder. Açlık sırasında proteolitik basamakların aktivasyonu enerji sağlamak ve sadece birkaç saatlik açlık periyodu durumunda yağ depolarına kıymamak için hizmet yapmaktadır. Açlık sürerken protein katabolizması önemli selluler bileşenleri korumak için azalır; bu durumda enerji lipolizden elde edilmektedir. Bu protein koruyucu etki çeşitli hormonlar; nöronal kompleksler ve hücresel düzenleyici olaylar ile düzenlenir.
Açlıkta beslenme tedavisindeki amaç; ‘refeeding -tekrar besleme sendromundan’ kaçınmaktır. Öncelikle elektrolit dengeleri düzeltilmelidir. Arkasından sıcak ve kolay sindirilebilir bir diyetle kalori ayarlaması yapılarak azar azar sık sık beslenmeye geçilir. Miktarlar tolere edilebilen kadar arttırılır. Yiyecek olarak önce yağsız sütle başlanır; sonra basit karbonhidratlar verilmelidir. Hipometabolik açlıkta hipofosfatemi(fosfat düşüklüğü) ve kalp yetmezliğine dikkat edilmelidir.
Hipermetabolik açlıkta ise; enerji gereksinmesi yükselmesine karşın yeterli miktarda verilmeli; fazlası verilmemelidir.
Kişinin elektrolitleri takip edilmelidir. Yağsız dokunun tekrar yapılanması için potasyum; magnezyum; fosfor ve diğer besin ögeleri gereklidir. Vitamin ve mineral desteği önerilir.
Tokluk ya da doygunluk; açlığın karşıtıdır. Midenin doluluk hissiyle yemek isteğinin durmasıdır. bireylere verilen beslenme eğitimi ve bireylerin yeme davranışı; tokluğun oluşmasında etkilidir. Birey beslenme gereksinmesi hakkında bilinçli olduğunda tokluk duygusu daha kolay oluşur. Şişmanlama korkusu veya incelme isteğiyle yapılan bilinçsiz zayıflama diyetleri; yemeği reddetme; yediklerini kusma ya da laksatifle(bağırsak yumuşatıcı;ishal yapıcı) bağırsağı boşaltma gibi yeme davranış bozukluklarına neden olabilir. Gençlerde görülme sıklığı artan anoreksi nevrozaya(beslenme davranış bozukluğu) dikkat etmemiz gerekmektedir.