Bir Afrika kabilesinde; birisi yanlış bir şey yaptığı zaman kabile üyeleri bir çember oluşturlar; o kişiyi çemberin ortasına koyarlar ve iki gün boyunca kişinin şimdiye kadar yaptığı tüm iyilikleri söylerler... Bu kabile üyelerine göre her insan iyidir; fakat bazen insanlar kötü şeyler yapabilir ve aslında bu; onların yardım çığlığıdır. Kötü bir şey yapan kişinin içindeki iyilikle tekrar bağlantı kurabilmek için bir araya gelirler.
Tasavvuf ta da olumsuzluklar “fena” kelimesiyle tanımlanır. Buradaki “fena” dan kasıt “yokluk” tur ve kimi yerde “fakr” kelimesi ile aynı anlamda kullanılır. Tasavvuf ehline göre aslında dünyada kötülük diye bir şey yoktur; “fena” olan vardır ve “fena” diye tabir edilen kişi; nesne ya da durum “Beka” olanın uzağında kaldığı için bir nevi yokluk çekmektedir. Diğer bir deyişle; ne kadar “fena” ya da eksik ise o kadar İlahi katmandan ayrı düşmüştür ve tamamlanmak için tekrar onunla bağlantıya ihtiyaç duymaktadır.
Toplumda karşılaştığımız ya da tanıdığımız birçok insanın çeşitli olumsuz huy ve davranışlara sahip olduklarını görürüz. Kıskanç; kibirli; yalancı; cimri ya da tembel olmaları bunlardan bazılarıdır. Böyle davranmaları bizde onlara karşı bir öfke ya da rahatsızlık duymamıza sebebiyet verir; hatta davranışlarından ötürü onları yargıladığımız ve eleştirdiğimiz zamanlarımız da olabilir.Aslında; kişilerin sergilediği olumsuz gibi görünen her davranışının altında bilinçdışı bir şekilde kendi benliklerini ve varlıklarını korumaya yönelik bir niyet ve çaba yatmaktadır. Bu durum; hiç kimsenin eylemlerinde bilerek ve isteyerek “kötü” olmadığı gerçeğini de doğurur.
Öne çıkardığı olumsuz davranış her ne ise; onun altında bilinçdışı bir korkunun hâkim olduğu ve kişinin var olabilme; değerli ve yeterli hissedebilme adına kullanmak zorunda kaldığı savunma mekanizmaları bulunmaktadır.
Olumsuz huylar ve altındaki bilinçdışı duygular
1. Kıskançlık: Başkalarında olanın kendilerinde de olmasını arzularlar; bu durum gerçekleşmeyince öfke ve hırs gibi duygulara kapılabilirler. Yetersizlik duygusundan kaynaklanır.
2. Dik başlılık: Olaylar karşısında güçlü görünme ve iktidarını başkalarına kaptırmama çabası yatar. Aslında altında güçsüzlük ve güçsüz kalma korkularını barındırır.
3. Kibir: Kendini aşırı beğenmenin bir ürünü olan kibir aslında kişinin kendisini bilinçdışında değersiz görmesinden kaynaklanır. Değersizlik hislerini gizlemek adına tam tersini hissediyormuşcasına davranarak kendilerini buna inandırırlar.
4. Küçümseme: Kendi değerliliğini başkalarını değersizleştirerek hissedebilen kişilerdir ve alta yatan temel duygulardan biri de aşağılanma korkusudur. Aşağılanmamak için başkalarını aşağılama şeklinde bir taktik geliştirmişlerdir.
5. Mükemmeliyetçilik: Hayatlarında hatalara karşı tahammülsüzlükden kaynaklanır; zira yapılacak herhangi bir hata onlar için değersizlikle eşdeğer anlamdadır. Altında yatan duygu başkaları tarafından onaylanmama korkusudur.
6. Şüphecilik: Baş edemeyecekleri durumlar karşısında yetersiz kalmaktan kaygı duydukları için olabilecek tehlikeleri ve riskleri öncesinden göz önünde bulundurma ihtiyacı içinde olmaktan kaynaklanan bir durumdur. Altta yatan temel duygular; çaresizlik ve güçsüzlük korkularıdır.
7. Yalancılık: Gerçeklerle ve kendileriyle ilgili bilinçdışı hissettikleri olumsuz duygularla yüzleşmek baş edemeyecekleri durumlar olduğu için mümkün olduğunca kendileri için güvenli ama gerçeklikten uzak bir ortam oluşturma çabasındalardır. Altında başkaları tarafından suçlanma korkusunu du barındırır.
8. Cimrilik: Yaşadıkları hayatın güvensiz olduklarını düşündüklerinden böyle bir ortam karşısında yetersiz ve çaresiz kalmaktan kaygı duyarak ileride gerçekleşebilecek "zor günlere" karşı hazırlıklı olma çabası içindedirler. Altında yatan temel duygu yokluk korkusudur.
9. Tembellik: Çalışmak ve üretmek belli bir yeterliliği gerektirir; kendilerinin böyle bir yeterliliğe sahip olmadıklarını düşündüklerinden bu yanlarıyla yüzleşmemek adına eylemsiz kalmayı tercih ederler. Altında yetersizlik duygusunu barındırır.