Insanlarin başarmasina yardimci olmak hatalar; başarıya giden merdivenin basamaklarıdır. Insanların öğrenmelerinde onlara yardımcı olmak ve öğrenme süreçleri devam ederken başarı duygusunu yaşayabilmelerini sağlamak mümkündür.bu da insanlara başarabilecekleri zorlukta bir dizi öğrenme olanağı sunmakla olur. Başarı kişinin başardığı ile değil; karşılaştığı muhalefet ve bütün tersliklere rağmen çabalama cesaretiyle ölçülmelidir. Başarma duygusunun verdiği tatminin çok önemli etkileri vardır. Herşeyden önce insanların kendilerine duydukları saygı ve güvenin artmasına sebep olur.ayrıca öğrenme ve gelişme sürecinin devam ettirilmesi konusunda insanlara ihtiyaç duydukları cesareti sağlar. Insanlığın gelişmesini sağlayan rahat değil çaba; kolaylık değil zorluktur. Belki de hayatta; zorluklarla karşılaşmadan ve bunları bertaraf etmeden başarının elde edildiği bir durak yoktur. Ayrıca bir insanın kendisine yabancı olan birkaç görevde başarı sağlaması da kendini geliştirdiği düşüncesinin yerleşmesini sağlayacaktır. Bunun için yeteneklilik düzeyine ulaşılabilmesi için; verilen bir işi tatmin edici sonuçlar elde edebilecek şekilde başarabilmek demektir. Bu düzeye ulaşılabilmesi için bilinmesi gereken üç şey vardır; *ne öğrenilmesi gerektiği *hangi işi başarabilmek için öğrenmek zorunda olunduğudur. *yapılacak iş sonucunda hangi sonuçların elde edilmesi gerektiği yetenekli sayılabilmeyle ilgili bu üç önemli unsurun çok net bir şekilde bilinmesini sağlamak; insanların yetenek kazanmasına yardımcı olmak yolunda atılması gereken ilk ve en önemli adım olarak görebiliriz. Ikinci adım ise onlara gerekli olan bilgiyi edinmelerine yardımcı olmak ve ihtiyaç duyacakları pratik olanakları sağlayacak bu süreç içinde genel olarak bir yol gösterici gibi davranabilmektir. Bütün bunları gerçekleştirirken dikkat etmemiz gereken önemli şeylerden biri de onları gerektiği gibi cesaretlendirebilmek ve elde ettikleri başarıların farkına vardığınızı ve bu yüzden onları taktir ettiğinizi hissetdirebilmektir. Üçüncü adım ise asıl önemli olanın ilerleme kaydedilmesi olduğunu unutmamaya çalışılmalıdır.bazı insanların belirli bir düzeye ulaşabil- mesi için diğerlerine göre daha yavaş ve bazen de daha kapsamlı öğrendikleri anlamına gelebilir. Insanlar bir yeteneklilik seviyesine ulaştıktan sonra yeni hedef; bu yeteneklerini en üst düzeye ulaşana kadar geliştirme çabasında bulunmaktır. Bunun için de onlara sınırlarını zorlayabilecek nitelikte görev ve sorumluluklar sağlamaya çalışmakta yarar vardır. Bu yeni öğrenme olanakları sayesinde insanlar; yeteneklilik seviyesinden; yüksek yetenek düzeyine kadar geliştirme şansına sahip olurlar. Gelişmelerinin sınırlarını da sizin sağlayabildiğiniz destek; oluşturduğunuz öğrenme ortamı; kendi azim ve istekleri belirlemesine yardımcı olabilir. Bazı insanlara böyle yaklaşımda bulunulduğunda; daha etkin davranmaktadırlar. Çünkü onlar;zamanlarını yaptıkları şeyleri daha iyi yapma isteğinde olmayı düşünmekle geçirmek alışkanlığına sahiptirler. Daimi şekilde işleri daha iyi nasıl yapacaklarını düşünen insanların hakikaten bu işlerde daha fazla başarılı oldukları görülmüştür. Başkalarının başarılı olmalarına yardımcı olarak daha iyi ve daha hızlı başarılı olabileceğin çok doğrudur. Bir araya gelmek başlangıçtır.bir arada durabilmek ilerlemedir. Birlikte çalışmak başarıdır. Bir hint atasözü de; kardeşinin salını karşıya geçirmesine yardım et! Göreceksin ki sende karşıdasın. Bu yazımızı özetleyecek olan ann lander’in “yaş dal”sözlerini inceleyelim; eğer bir çocuk kavga ve gürültü içinde yaşarsa; kavgacılık öğrenir. Eğer bir çocuk korku içinde yaşarsa; korkmayı öğrenir. Eğer bir çocuk daima ona acıyan insanlarla beraber yaşarsa; kendini zavallı hissetmeyi öğrenir. Eğer bir çocuk kıskançlık içinde yaşarsa; nefret etmeyi öğrenir. Eğer bir çocuk cesaret ve heyecanla değer verilen bir çevrede yaşarsa; kendine güvenmeyi öğrenir. Eğer bir çocuk övmeyi bilen insanlarla beraber yaşarsa; başkala- rını da taktir etmeyi öğrenir. Eğer bir çocuk sevgi içinde yaşarsa;sevmeyi öğrenir. Eğer bir çocuk kendisini adam yerine koyan bir çevrede yaşarsa; hayatta erişmek için çalışmaya değer bir amacı olmasını öğrenir. Eğer bir çocuk sözlerine güvenilir insanların içinde yaşarsa; hakikatin ne olduğunu öğrenir. Eğer bir çocuk dürüst hareket eden insanlar içinde yaşarsa; adaletin ne olduğunu öğrenir. Eğer bir çocuk açık kalpli; güler yüzlü ve anlayışlı insanların arasında yaşarsa; dünyanın gerçekten yaşamaya değer güzel bir yer olduğunu öğrenir. Sıradan bir insana değer verir saygı duyar; onurlu davranırsanız;o kişi uzun vadede size değer verir. Saygı duyar;ve onurlu davranabilir. Iki; koşulu var1. Bu davranışlarda yapay olmayacak ve kişiyi kullanmaya kalkmamak gereklidir.2.kısa vadede değil;uzun vadede karşımızdan bu değişikliği beklemeliyiz. Toplumdan topluma; bireyden bireye tanımı değişik olsa da”doğru olanı yapmak” insanını varoluşunun bir parçasıdır. Siz doğru davranırsanız; çevrenizdeki insanlara olumlu bir model olabilirsiniz. Davranış; koşullu olduğu zaman yani karşındakine değer verme; saygı duyma; onurlu davranma koşullu olduğu zaman; insanlar kendilerini kullanılmış ve denetlenmiş hissederler.”Sen bana şöyle yaparsan ben sana değer veririm” düşüncesi koşulludur.karşılık beklemeden; karşıdaki insan olduğu için bu temel değerleri; sevgiyi; saygıyı onuru hak etmiştir.bunlardan vazgeçmek yok. Biz bilinci ancak ve ancak bu temel üzerine kurulabilir.