Negatif düşüncelerimizin kaynağina inmek hayatımızdaki olaylara bakış açımız ve onlara tepki veriş şeklimiz birçok faktörün katkısıyla olur. Nihayetinde görüşlerimiz ve reaksiyonlarımız; dünyanın nasıl işlemesi gerektiği ile ilgili inançlarımıza dayanabilir. Negatif aksiyonları değiştirmek için anahtar kendimizi sınırlayan inançları tespit etmek ve onları ortadan kaldırmaktır. En azından onları büyük ölçüde azaltmaktır. Bazı insanlar mücadeleyi ve zorluklara göğüs germeyi hayatın doğal ve kaçınılmaz bir parçası olarak görürler.diğerlerinin inançlarına göre hayat böylesine zor olmamalıdır şeklinde düşünebilirler. Eğer bir kişinin inançları irrasyonel ya da kendini kısıtlayıcıysa yani hayatın gerçeklerine uymuyorsa onun inançlarını da kısıtlayıcı olabilir. Gerçek düşüncelerimizin genel olarak dünya ve hayat hakkındaki bireysel inançlarımızdan ortaya çıktığı düşünülmektedir. Negatif düşünceler; duygular ve aksiyonlar kendimizi sınırlamamıza neden olabilir. Kendimizi sınırlayıcı inançları bir incelemekte yarar vardır. “onlar için bir şeyler yaptıktan sonra; onlar bunu bana nasıl yaparlar”? “takımım onlara sağladığım yararlılığı asla taktir etmiyor.” “yirmi yıl dürüstçe ve kendimi adayarak sağladığım hizmetten sonra buradan işten çıkarılıyorum.” Eğer bizim bunun gibi kendimizi sınırlayıcı inançlarımız varsa ve birisi bize adil davranmazsa ne olur? Belki hayal kırıklığına uğrayabiliriz. Birçok insan “ eğer ben başkalarına adil davranıyorsam onların da bana kibar davranmaları iyi olur” diye düşünebilir.”Kendisi adil olan bir insanın adil bir muamele beklemesinde yanlış bir şey yoktur. Bazı insanlar da kendilerinin başkalarına nasıl davrandığına bakmazsızın adil bir muamele bekleyebilirler. Bazen adalet kelimesini yorumlayış tanımlama şeklimiz de kendini sınırlayıcı inanca sebep olabilir. Bazı bencil düşünceler;risk almaktan ve yeni fırsatları değerlendirmeye çalışmaktan alıkoyabildiği için organizasyonlara bile zarar verebilir. Bir projeden ya da çabalamaktan vazgeçmemizin nedenlerinden olabilir. Birşeyler kötü gittiğinde ya da can sıkıcı olduğunda basitce kaçabiliriz.bir çoğumuz problemlerin üstesinden gelmek için çaba harcamak istemiyebiliyoruz. Hayattaki kazancımızın miktarı; karşılaştığımız zorlukların miktarıyla orantılıdır. “zorluk yoksa kazanç da olmayabilir” bir fikir geliştiren hemen herkes mümkün göründüğü noktaya kadar üzerinde çalışır ve o noktada cesaretini kaybeder.cesaretin kaybedildiği yer; orası değildir. Bir söz vardır; kapıyı yeterince uzun süre ve yüksek sesle çalarsan; birisini kesinlikle uyandırırsın. Iş hayatında diğer insanlar tarafından reddedilme ya da onaylanmama korkusu sebebiyle birçok yanlış karar alınır ve uyumlu olma ihtiyacı o kadar çok görülebilmektedir ki bu yüzden birçok yanlış kararlar alabilme durumuyla karşılaşabiliriz. Bazılarımız için kabul görme ve uyumlu olma ihtiyacı o kadar güçlüdür ki diğer insanlara karşı yaptıkları şeyler konusunda dürüst olmayı başarayamayabiliriz. Insanların sizi hoşlanılabilir görmelerini zorunluluk halinde görmek ve bu konuda israr etmek davranışlarımızı negatif etkileyebilir. Davranışlarımız şartlar tarafından değil; şartlara nasıl tepki gösterdiğimizce belirlenir. Zihnimiz davranışlarımızı belirler. Olumlu veya olumsuz tepki gösterebiliriz. Davranışlarımızı belirleyen; olayların kendisi değil; olaylara çıkardığımız anlamdır. Olumlu düşünmek; olumsuz bir duruma olumlu bir tepki göstermektir. Bir hata yaptığımızda üstümüzde hissettiğimiz değersizlik duygusu; hayatımız boyunca bir yanlış yaptığımızda etrafımızdaki insanların takındığı tavırların toplamından kaynaklanabilir. Birçok insan belki de bu konuda niçin böylesi bir değersizlik duygusuna kapılabildiklerini yada kaygılandıklarını bilemiyor olabilir. Ama unutmamakta yarar gördüğümüz bir durum da şu olabilir. Mutluluk insanın gücünü ve yeteneklerini kullanmaya çaba sarfedilerek elde edilebilir.