Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Düşünmek Nasıl Öğrenilir?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:06    Güncellendi: 18.02.2025 22:06
DÜŞÜNMEK NASIL ÖĞRENİLİR?
60 yıldan daha uzun zamandan beri psikologlar bir problemin çözülmesinde kafanın nasıl çalıştığını; düşünmek sürecinin ne olduğunu araştırmışlardır. Farelerin karışık bölümlü kutuların içinden dışarıya çıkabilmek için kendilerine nasıl yol bulduklarını incelemişler; kafeslerinin dışında asılı duran muzlara bir değnekle uzanıp onları elde den maymunları gözetlemişler; çocukların renksiz sıvıları karıştırarak sarı bir sıvı meydana getirecek kombinezonlarını nasıl bulduklarını araştırmışlardır.
Deneysel psikologlar olarak biz bu gibi laboratuvar etütlerinin; tabi durumlardan farklı ortamlarda yapıldığı için; günlük hayatımızda karşımıza çıka problemlerin çözümü ile herhangi bir ilişkileri olup olmadığını öğrenmek için yüzbinlerce veriyi inceledik. Şimdi arada ortak bir bağ bulunabileceği kanısına varmış bulunuyoruz. Gerek laboratuvarda ve gerek “gerçek hayatta” karşılaştığımız en büyük güçlük eldeki bilgileri gereği gibi kullanamamaktadır.
Bunun bilinen eski bir misali altgeçitte sıkışıp kalan bir kamyondur. İlgililer ve seyircilerin hepsi kamyonda veya altgeçitte değişiklikleri gerektirecek tekliflerde bulunuyorlardı. O sırada küçük bir çocuk basit bir çözümle herkesi hayrete düşürdü: Tekerleklerin havasını boşaltsanıza! Bilim ve buluş dünyasında bu şekilde problemlerin çözümüyle ilgili birçok misaller kabildir. Hepsinin ortak olduğu bir nokta vardır: Çözüm bir kere bulundu mu; artık onu herkes “Bunu bilmeyecek ne vardı; bunun kadar basit bir şey olur mu” şeklinde karşılayabilir.
Fakat bir insan bütün lüzumlu bilgilere sahip olduğu halde; onlardan neden yararlanmasın? Bunun cevabı; insan beyninin de elektronik beyin gibi bir depolama; saklama ünitesi ile bir işleme; kullanma ünitesine ayrılmış olduğu olsa gerektir. Saklama ünitesi geniş ölçüde bir bilgi yığınını orada depo edebildiği halde; işleme ünitesinin kapasitesi sınırlıdır. Ortalama bir insan birbiriyle ilişkisi olmayan ancak 7 rakamı hatırında tutabilir ve tekrar edebilir. Bunun manası işleme ünitesinin birbirinden bağımsız olan bilgi kalemlerinden hemen hemen yalnız 7’sini işleyebileceğidir. Önemli herhangi bir problem ise; muhtemelen; bundan çok daha fazla elemanın veya kombinezonun bir araya gelmesiyle ilgili olduğundan; insan beyni onları kolayca toplayamayabilir.
Bundan başka insan problemin çözümünü ararken; tamamıyla yanlış bir yöne; yanlış elemanlara bakabilir. Böyle olunca da bütün bu veriler karmakarışık bir sıraya sokulmuş ve bu yüzden asıl çözüme giden yol kapanmış olur. Kamyon misalini ele alalım. Dikkatimiz kamyonun üst tarafına yöneltilmiştir; çünkü problemi ortaya çıkaran yer burasıdır. Düşüncelerimiz bu yöne çevrilmiştir ve çözümü de aramakta olduğumuz yer burasıdır.
Tabi önceden hangi yöne bakmanın doğru olacağını bilemeyiz. Fakat problem çözümü birbirinden farklı yaklaşımlar gösterdiği takdirde çözüme daha çok yaklaşılabilir.
Problem çözmede kullanılan pratik 6 kural aşağıda açıklanmaktadır. Bunlar üçü koruyucudur; onlar dikkatinizin yanlış bir mantık hattına yönelmesinden sizi korumak içindir; geriye kalan üçü ise çare sağlayıcıdır; yani sıkışıp başka bir şey düşünemediğimiz anda size yardımcı olmak içindir.
Birinci kural: Problemin bütün unsurları üzerinden birkaç kere çabukça geçiniz; ta ki bütün ayrıntıları kapsayan bir kalıp meydana gelsin.
Bu sizin ayrıntılar içinde kendinizi kaybetmeden “Genel Konuyu” kavramanıza yardım eder. 17. Yüzyılın Fransız filozofu Descartes “Aklın yönetilmesi için kurallar”ında bunu şu şekilde anlatır: A’nın B ile olan ilişkisiyle B’nin C’nin D’ye olan ilişkilerini bilmiş olmak; bunların hepsini hatırımda tutamadığım takdirde A’nın D ile olan ilişkisini bulmada bana yardım edemez. Bunu başarabilmek için zaman zaman onların üzerinden geçer ve bu sırada da hepsi adeta bir sezgi gibi; birinciden sonuncuya çabukça geçebilecek şekilde hayal kuvvetini devamlı olarak harekette tutarım.
Veyahut Alman fizikçisi HerrmanVonHelmholtz’un 200 yıl önce söylediği gibi: Her şeyden önce problemimi; bütün açı ve güçlükleriyle kafamda tutacak şekilde; her tarafından çevirmem ve onları kağıt üzerine yazmadan serbestçe kafamda geçirmem gereklidir.
İkinci kural: Yargınızı erteleyiniz.
Bu kural; problemin ilk anlatış şeklinin etkisi altında aklınıza gelen ilk çözüme bağlı kalmanızı önler. Psikolog Jerome S. Bruner ve Wary C. Potter tarafından yapılan şu deneyi gözünüzün önünde tutunuz.
Bir projektörle duvardaki bir perdede renkli bir diyapozitif gösterilmektedir. Gösterilen resim herkesin bildiği bir yangın musluğudur. Fakat resmin neti bozuktur; renkler karışmıştır. Seyircilerden gördükleri şeyin ne olduğunu söylemeleri istenir. Sonra resim birkaç kademe de yavaş yavaş net yapılır. Hayret verici buluş şudur: Resim net değilken onun ne olduğunu yanlış olarak tahmin edenler için resim net olduktan sonra da doğruyu bulmak kolay olmamıştır; halbuki önceden hiçbir tahmin yapmayanlar için resimin ne olduğunu anlamak bir mesele olmamıştır. Bunun kabul ettirmekten daha güçtür. Derhal sonuçlara varan bir insan yeni bilgilere karşı daha az hassastır.
Üçüncü kural: Probleminizin unsurlarını yeniden tertipleyiniz.
Bu önceden bilinmeyen bir tertip ile maskelenmiş bir kalıbın meydana çıkmasına yardım edebilir. İskoçyalı psikolog IanHurter; mesela öğrencilerine aşağıdakişartları verdiği takdirde George’un Willie ile olan ilişkilerini bulmakta güçlük çektiğini tespit etti. Hurry; George’tan kısadır. Harry; Willie’den uzundur. Halbuki problem mantıki bir sıra ile tertiplendiği takdirde çözümü çok basitleşiyordu. George; Harry’den uzundur; Harry; Willie’den uzundur.
Böylece güç bir problemin çözümü; basit bir fiziksel değişiklik sayesinde birdenbire meydana çıkmış olur. Wolfang Köhler’in maymunlarla yaptığımeşhur deneylerde bir maymunun bulunduğu kafesin dışına; onun yetişemeyeceği kadar uzak bir yere bir muz asılmıştır. Maymunun tam arkasına da muza baktığı zaman geremeyeceği bir değnek konulmuştur. Bir süre sonra maymun değnekle oynarken muz ile değnek aynı görüş açısı içerisine girer; bunu üzerine maymun aradaki bağlantıyı kavrar ve onu elini uzatacak bir alet oalarak kullanarak muzu kapar.
Dördüncü kural: Eğer problemi bir türlü çözemiyorsanız; yeni bir yaklaşım deneyiniz.
Bir çözüm ararken bir insanın aldığı “Yön” ; problemi gördüğü şekle bağlıdır; diyor Psikolog Dr. Norman Maier.
Dr. Maier bir deneyinde öğrencilerine tavandan sarkan ve birbirinden farklı uzunlukta olan iki ipin uçlarını bağlama görevini verir. İpler o şekilde asılmıştı ki öğrenci birini elinde tutarken ötekine erişmesine imkanyoktur. Bir tepki; problemi iplere erişememek yolunda görmek ve derhal bir sopa bulup iplere uzanmak olur; başkaları da problemi iplerin kısalığında bulacak ve bir tanesini uzatmaya çalışacaktır. Her iki çözüm de başarılı olmayacaktır.