“Tatil” adı gibi “tatil” olmalıdır. Öğrenci için tatil; eğitim-öğretime ara vermek demektir. Bu ara verilen sürede de aktif dinlenilmeli ve eğlenilmelidir. Gözlemlediğim; incelediğim pek çok basmakalıp yaklaşım öğrencinin akademik eksiklerini telafi etmek; arkadaşlarını yakalamak için bu dönemi özellikle ortaokul ve lisede ideal bir fırsat olarak sunuyorlar. Eksik olduğu konuları; dersleri çalışan öğrencinin; izleyen eğitim-öğretim yılında daha başarılı olacağını belirtiyorlar. Mutlaka; “Elbette; tatilde eğlenmeli; gezmeli; dinlenmeli de.” diyerek o yönüne de işaret ediyorlar. Ama bu konudaki yazıyı okuyan anne-babanın zihninde; “Mutlaka ders çalışmalı; eksiklerini gidermeli” düşüncesi hakim oluyor. Araştırmalarım sırasında; yarıyıl tatili konusunda; “… Hiç ders çalışmadan bir tatil geçirmeyi düşünüyorsanız; vay sizin halinize.” değerlendirmesine bile rastladım. İlginçtir; ders çalışmanın önemini anlatan her söylem; şaşmaz şekilde “Elbette öğrenci dinlenmeli; gezmelidir de.” cümlesini kullanarak ders çalışma konusundaki katı tutumunu yumuşatmaya; belki de bilinç dışı var olan suçluluk duygularını hafifletmeye çalışıyor. Çünkü; farkında olunmasa da; öğrencinin her fırsatta ders çalışmasını; hep daha da fazla çalışmasını dikte eden; ancak öğrencinin ilgi duyduğu alanlara yönelmesini; eğlenerek öğrenmesini; merak ettiği için araştırmasını cesaretlendirmeyen bu duruş; pekala öğrenciye acımasızca davrandığı yönündeki düşünceleri bilinç dışında barındırmaktadır.
"Ödev"; "Ders" Gibi Can Sıkıcı Kelimeler
Öncelikle; terminolojinin; kullanılan kelimelerin de çocuklarda olumlu-olumsuz çağrışım yapıp yapmadığının mutlaka dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle ilkokul öğrencileri bu kelimelerden belirgin şekilde etkileniyorlar. Etkilendiklerini fark etmiyoruz; ama etkileniyorlar. “Ödev” kelimesi yerine “Ev Çalışması” teriminin ısrarla kullanılmasından yanayım. “Ders” kelimesi yerine de “Çalışma Yapmak” kelimelerinin kullanılmasını öneriyorum. Ödev; ders kelimelerinin; bizler de –ne yazık ki- aynı çarktan geçtiğimiz; aynı dişlilerin arasında ezildiğimiz için; kesinlikle olumsuz çağrışımlar yaptığını; olumsuz duygular uyandırdığını biliyoruz. O halde; neden bu kelimelerde ısrar ediyoruz? Üzerinde düşünmemiz gerekir.
Konu "Tatil ne değildir?" üzerine olduğu için; olumsuz örnekleri vermek zorundayım. Öğretmen; tatilde çocuğa çalışması; öğrendiklerini unutmaması (!) için tatil kitabı veriyor ve ebeveyn çocuğunun her gün şu kadar sayfa çalışmasını istiyorsa; bu "tatil değildir". Öğretmen; bir tatil kitabı öneriyorsa; öğrencilerine arzu ettikleri takdirde okumaları için kitap isimleri veriyorsa; aktif dinlenme-eğlenme dönemleri dışında kalan süreçte; anne-baba bazı stratejiler kullanarak çocuğun okuma merakını uyandırarak; okumaya teşvik ediyorsa; bu yaklaşım çocuğun uzun vadeli akademik başarısı ve sosyal gelişimi açısından çok daha etkili olacaktır. Anne-baba günün belli saatinde televizyonu; bilgisayarı kapatıp; kitap; gazete; dergi okuyor; model oluyorsa; bu tutum da elbette teşvik edici olacaktır. Küçük bir örnek; ilkokul çağındaki bir çocuk dinozorlara ilgi duyuyorsa; onunla bu konuda konuşmak; anlattıklarını dikkatle dinlemek; ona bu konuda sorular sormak; dinozorlar üzerine kitap ya da kitaplar almak; bu konuda yaşına uygun belgeseller izletmek; dinozorları konu alan bir parkı beraber gezmek isabetli bir yaklaşım olur. Bu konuya daha da ilgi duymaya başlayan çocuk; isterse başka dinozor konulu kitaplar almayı zaten talep edecek ve (dışarıdan gelen baskı yerine) içinden gelen merak duygusuyla zevkle okuyacaktır.
Eğitim Sistemi nde Gözden Kaçan Faktör: Cinsiyet Farklılığı
Bana göre; eğitim pratiğinde gözden kaçan önemli bir nokta var: Özellikle ilkokul yıllarında cinsiyet farklılığının önemi. Cinsiyet farklılığı konusu; ilkokulda özellikle erkek öğrenci-kadın öğretmen eşleşmesinde ciddi önem kazanıyor. Erkek öğrenci erkek rol model konusunda sorunlar yaşayabiliyor; olumlu özellikleri barındıran bir erkek figürü ile özdeşim yapma şansını yitiriyor. Kız öğrenci-erkek öğretmen konusunda –çelişki var gibi görünse de- bu sorun yaşanmıyor. Ama bu ayrıntı bu yazının kapsama alanına girmiyor. İdeal olan; erkek öğrenci-erkek öğretmen ve kız öğrenci-kadın öğretmen eşleşmesidir. Bu tespiti yaparken; öğretmenlerin niteliklerinin; donanımlarının ve benzer etkenlerin teorik olarak eşit olduğunu varsayıyorum. Tam da bu noktada; sorunu en azından kısa vadede çözümsüz kılan şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Mart 2014 verilerine göre; araştırdığım kadarıyla; ülkemizdeki 63000 sınıf öğretmeninin 59000’inin kadın öğretmen olduğunu (rakamlar tarafımdan yuvarlanmıştır) öğreniyorum. Durum avrupa ülkeleri; amerika birleşik devletleri gibi ülkelerde de aynı. Bu ülkeler bu belirgin açığın farkında ve bu konuda adımlar atmaya çalışıyorlar. İlkokul eğitiminde ortaya çıkan bu kadınsallaşma; erkek öğrenciler açısından örtük; fark edilmeyen belirgin bir dezavantaj. “İyi; tamam da; oğlumuz için uygun bir erkek öğretmen bulamıyoruz?” sorusu akla gelecektir. Gerçekten de; bu sorun milli eğitim bakanlığı tarafından dikkate alınsa ve teşvik edici yöntemler kullanılarak erkek öğretmen sayısı artırılmaya çalışılsa da; ancak uzun yıllar sonra bu sorun giderilebilir. Kısa vadede; sadece anne-baba olarak bu konunun gerçekten önemli olduğunu fark etmeniz; özellikle sosyal gelişim (özgüven; girişkenlik; hakkını savunma; gerçek yaşama hazırlanma; kendini ifade etme; akılcı risk alma; yaratıcılık vb kavramlar) konusunda oğlunuzun dezavantajlı konumda olduğunu bilmeniz ilk ve en önemli adım olacaktır.
Tatilde; erkek öğrenci-kadın öğretmen dezavantajı konusunda neler yapılabilir?
Tatil dönemi bu konuda aslında birçok fırsat sunacaktır. İlkokul ve ortaokul 1.-2. sınıf öğrencilerinden söz ediyorum. Kişiden kişiye bazı farklılıklar olsa da; kabaca bu yaş grubundaki erkek çocuklar “olumlu erkek figürü” ile özdeşim yapmaya çok daha fazla gereksinim duyarlar ve özdeşim yaparlar. Neler yapılabilir? Baba; tatilini özellikle bu dönemde kullanır –ki genelde olan da budur- ve oğluyla daha uzun; daha nitelikli; özdeşim yapmasına elverişli zaman geçirir. Erkek çocuk; babasının davranışlarını; konuşmalarını; insanlarla nasıl iletişim kurduğunu; hangi durumda nasıl yaklaşım sergilediğini; yaşamdaki duruşunu gözlemler ve onun düşünce ve davranışlarını içselleştirir; onu model alır. Diyelim ki; erkek çocuk tenise heveslendi ve grupla tenis çalışmalarına başlayacak: Tenis öğretmeni erkek olmalı. Oğlunuz; bir erkek arkadaşınızı seviyor; onunla zaman geçirmek hoşuna gidiyor; arkadaşınız olumlu bir erkek figürü ise; daha fazla zaman geçirmesi konusunda ona fırsat sağlayın. Benzer şekilde; dayı; amca; dede de olumlu erkek rol model olabilir. Dedeler; sınır koymama yanlışına sık düştükleri için; o konuda dikkatli davranmakta yarar var. Tartışmaya açık olduğunu kabul etmekle birlikte; erkek çocuğun daha erkeksi etkinliklere yönlendirilmesi etkili olur diye düşünüyorum: Örneğin; aikido; karate; judo; futbol; basketbol; atletizm gibi sporlara daha çok yönelmesi; futbol; basketbol; karate karşılaşmalarını daha fazla izlemesi şeklinde örneklendirilebilir. Bu düşüncelerime itirazlar gelecektir. Gerçekten tartışmaya açık bir konu olduğunu kabul ediyorum. Ancak; buradaki amacımızın erkek çocuğa erkek rol model bulmak ve erkeksi yönlerini güçlendirmek olduğunun altını çizmek isterim. Yoksa; geçtiğimiz yıllarda hepimiz Kadın Dünya Futbol Şampiyonası’nı keyifle izledik.
Sonuç olarak; "Tatil tatildir" diyor ve cinsiyet farkının özellikle erkek çocuklarda yarattığı örtük dezavantajın dikkate alınması gerektiğinin altını çizerek bu kısa yazımı sonlandırıyorum.