Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Gerçek Sevgi Tüm Alternatiflerimizin Önüne Geçer

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:06    Güncellendi: 18.02.2025 22:06
"Sevgi ve aklın büyük yasasından uzakta yaşayanlar yalnız değillerdir; etrafları tutkular; korkular; nefretler ve diğer korkunç canavarlarla çevrilidir." Jorge Angel Livraga

Fiziksel olarak en rahat konumda olduğunuz pozisyonu hayal edelim; o kadar rahatsınız ki; adeta “bu an hiç geçmesin” istiyorsunuz. Hiç hareket etmeden ne kadar süre öyle kalabilirsiniz? Bir dakika; on dakika; yarım saat...? Bu zaman uzun süremez çünkü siz istemesiniz bile bedeniniz hareketsiz kalmaya uzun süre katlanamaz ve bir şekilde hareket etmek ya da pozisyon değiştirmek ister. Değiştirmeyip bu süreyi uzatmaya çalışırsak eğer; bir sonra o “hiç geçmesin” dediğimiz fiziksel konumumuz bizim için artık en rahatsız olduğumuz duruma dönüşür.

Aynı durumu yaşantılarımız için de düşünebiliriz; şöyle ki; hayatımızda en mutlu olduğumuz ve hiç geçmese dediğimiz bir yaşantımızı hayal edelim… Size şöyle bir seçenek sunsalar: “Madem bu anın hiç geçmemesini istiyorsun; hayatının sonuna denk bu anda kalabilirsin ancak bir şartla: bu an çerçevesinde yaşadıkların ve hissettiklerinden başka hiçbir yaşantın olmayacak.” Muhtemelen bu bilgiden sonra o en mutlu olduğumuz yaşantımız bizim için bir kâbusa dönüşür.

Aynı şekilde; en sevdiğiniz yemeği her gün yemeye başlasanız çok değil; bir hafta sonra artık onu görünce tiksinmeye başlarsınız. Dolayısıyla; insanın bedeni de ruhu da sınırlar ve kalıplar içerisinde kalmamaya yönelik yapılardır; zira insanı yaşama adapte eden şey hayatında başka alternatiflerinin olduğunu bilmesidir. Üstelik; bu alternatiflerinin illa olumlu olmaları gerekmez; olumsuz da olsa; kendisine ne getireceğini bilmese bile; insan alternatifi olduğunu bilmek isteyen bir varlıktır.

28 yıl önce bir kaza sonucu vücudunun boyundan aşağı felç kalan ve yatağa bağımlı bir yaşam süren Ramon Sampedro’nun dramını anlatan “İçimdeki Deniz” (İspanyolca özgün adıyla Mar Adentro) filmi; bahsettiğim bu durumu trajik bir şekilde anlatmaktadır. Daha önce gemi makinistliği yapan Ramon’un yatalak ve başkalarına bağımlı bir yaşam sürmesi sonucunda artık bu duruma daha fazla katlanamayıp devletten ötenazi talep etmesi ve bu talebi neticesinde yakınları ve devlet bürokrasisi ile girdiği mücadeleyi çok duygusal bir şekilde anlatan çarpıcı bir filmdir. Gerçek bir hayat hikâyesinden uyarlanmış olan bu film; bize aynı zamanda şunu göstermekte; insan alternatifleri olduğunu bildiği sürece yaşama tutunabiliyor; aksi takdirde kişinin duygu durumu ölmeyi bile daha iyi bir alternatif görebilecek bir hale gelebiliyor.

Peki; İnsanı bu kadar çok alternatif aratmaya yönelten iç motivasyon ne olabilir? Bunun cevabı herhalde “gerçek sevgiyi bulabilmek” olurdu çünkü gerçek sevgi devreye girdiğinde diğer tüm alternatifler anlamını yitirir.

Gerçek sevgi; ihtiyaç duyulduğunda karşılık beklemeden kendinden en büyük fedakârlığı yapmayı gerektirdiği gibi; bize yaşam karşısında inanılmaz bir baş etme becerisi de verebilir… Bunun en güzel örneği bakıma muhtaç bir yakınına tüm alternatifsizliğine rağmen isyan etmeden sevgi ve sabırla bakım vermeyi başarabilen kişilerdir…

Dolayısıyla; kişi gerçek sevgi beslediği şeylerin alternatifine ihtiyaç duymaz; eşinizi gerçekten seviyorsanız onu aldatmayı hiçbir zaman düşünmezsiniz; işinizi seviyorsanız başkalarının iş koşullarına imrenmezsiniz; emektar arabanızı seviyorsanız onu para almak alternatifi karşılığında satmayı düşünmezsiniz; kendi karakterinizi gerçekten severseniz başka bir karaktere ihtiyaç duymadığınızdan karaktersizlik yapmazsınız.

Bu durumu; gerçek sevgiyi bulamamış ya da hiçbir zaman hissedememiş kişiler açısından ele alırsak eğer; ortaya onlar açısından oldukça vahim bir tablo çıkmakta... Çünkü bu insanlar sevmeyi ya da sevilmeyi tam anlamıyla hissedemedikleri için hayatlarında sürekli bir alternatif yaratma gereksinimi duyan bir yaşama mahkûm kalmış bir şekilde hayatlarını sürmekteler... Bu alternatifleri ise çoğu zaman; para; cinsellik; şöhret; makam; fark edilmek gibi daha alt seviyedeki duygusal ihtiyaçların ya da tutkuların tatminine yönelik eylemleri oluşturmakta.

Sorun şu ki; bu duyguları karşılamaya yönelik eylemler hiçbir şekilde tatmine ulaşamıyor; ulaşıldığı zannedilse bile bir süre sonra yine gereksinim olarak kişilerin karşısına çıkabiliyor ya da birisinden tatmin olunsa bir başkasının arayışı içerisine giriliyor… Hal böyle olunca; bir süre sonra da kişilerin tüm hayatları tatminsizlikler ve tutarsızlıklar bütününe dönüşmüş oluyor.

Madde ve uyuşturucu kullanan birçok insanın yaşamı bu doğrultuda şekillenmiş ve en son alternatif olarak kendilerini maddeden alacakları sahte bir “mutluluğa” teslim ederek bedenlerini ve ruhlarını her geçen gün tüketmek gibi bir yol seçmek zorunda kalmışlardır.

Belki de bu dünya da var oluş sebebimiz ve nihai amacımız gerçek sevgiyi bulabilmek; tüm uğraşlarımızın; çabalamalarımızın; alternatifler peşinde koşmamızın nihai amacı bu olsa gerek. Nitekim onu içimizde yeşertmeyi başardığımız zamanda da; o hep arzuladığımız alternatiflerimiz artık tüm anlamını yitirmiş bir hale dönüşüyor. Tıpkı; Anka Kuşu’nun Kaf Dağı’nın arkasında olanı bulmaya gidip; dağlar; ovalar aşıp; en sonunda aradığı şeyin aslında ezelden beri kendisinde var olduğunu fark etmesi gibi.