Oturma konusu ile ilgili bir yazı yazacağım pek aklıma gelmezdi. Ama; bu konunun beni hep rahatsız ettiğini söylemeden edemeyeceğim. Herşey söz değil. Beden dilimiz; çoğu zaman sözden daha fazla şey söylüyor.
Rahat olmak; kendimizi rahat hissetmek önemli; ancak; ayaklarımızı neredeyse karşımızda oturan kişinin ağzına kadar uzatmanın nasıl bir rahatlık algısı olduğunu düşünmemiz gerekir.
Ben seni hiç olarak görüyorum; hatta görmüyorum demek anlamına gelmiyor mu? Ben böyle rahatım; sana ne demek bu kadar basit değil. Sosyal bir ortamda yaşıyorsak eğer; başkaları bu kadar mı önemsiz? Karşımızdaki kişi için; hakkımda ne düşünür? Nasıl mesaj veriyorum? Diye düşünmüyor muyuz?
Özgüven; tavır ve davranışlarımıza yansıyor. Bakışlarımız; gözlerimizi kaçırmamız ya da kendimizden emin şekilde karşımızdaki kişinin gözlerine bakabilmemiz; bedenimizi; eğer sağlık sorunumuz yoksa dik ve kendinden emin tutabilmemiz..
Son zamanlarda toplu taşıma araçlarında erkeklerin yanındaki kişinin sahasına girip; bacakları açarak oturma ve kendi sınırlarının içinde olmama hali; kısa bir süre gündeme geldi. Bazı konulara sahip çıkıp; sonuç odaklı dikkate çekmek gerekiyor; konuyu.. Kampanyalar; farkındalık yaratmak; sosyal eğitim için gerçekten gerekli ..
Sen kimsin? Kim oluyorsun? Burada BEN varım; ben önemliyim; seni ezebilirim mesajı veren bu görüntüler artık normalleştirilmeye çalışılıyor. Amerikanvari görüntüler; kendi toplumsal özelliklerimize; alışkanlıklarımıza; değerlerimize sahip çıkmama hali televizyon ekranlarında almış başını gitmiş durumda.. Ayak tabanı karşısındaki kişinin yüzüne bakıyor; o bakmıyor..
İzleyiciye saygı lütfen.. Şahsen ben; ayaklarını ağzıma kadar uzatmış kişiyi görmek istemem. Başka kanala geçebilirim ama ÇOCUKLARIMIZ sosyal eğitimden uzak yetişiyorlar ve -saygı- konusunun beden dili ile yansımalarından olumsuz etkileniyorlar. Çocukların; yetişkinleri MODEL aldıkları düşünülürse; konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Rahat olmak..; nereye kadar rahat olacağız? Evde kimse yokken olan davranışlarımızla; artı bir kişinin olması ile gerçekleşen davranışımız aynı değildir. Çünkü; o bir kişinin beklentileri; ona yansıttıklarımız; onunda rahat etmesi; bizim ona karşı yaptığımız davranışlarla; ondan bize ne tepki geleceğini hesap etmemiz; bizim kimse yok gibi davranmamıza engel olan etmenlerdendir.
Egosu beslenmiş; kendini yukarılarda konumlayan; kendisi vazgeçilmez gören ya da görmek isteyen; çevresindekileri umursamayan; onlarda kim? Diyen; her şeyi ben bilirim diyen UKALA olarak adlandırılan kişilerde; bu oturma defosuna rastlanabilir. Erkek olmanın kanıtı bu değildir. Bu; karşısındaki kişiyi hesaba almamaktır. Zaman ilerlediğinde net olarak sizi zaten hesaba almadığını; diğer davranışları ile doğrular.. Ama; seni kim hesaba alsın? SEN KİMSİN ?
Ya da bu konuda şöyle de düşünülebilir:
Tamamen özgüvenden yoksun kişilerin; bu durumlarını örtbas etme; kendini toplumda önemli gibi yansıtma çabalarındandır. Bu hususta sebepler gözden geçirilmelidir ve ÇOCUKLUKTA yaşanan önem verilmeme; hiçe sayılma; değersiz görülme; baskıcı; kayıtsız şartsız aşırı otoriter; boyun eğici yaklaşımlardan etkilenmiş olabileceğini anlayabiliriz.
Televizyon ekranlarında sunucu hanımefendinin dibinde; ayağını ağzına kadar uzatan erkek katılımcıların kendilerini gözden geçirmelerinde yarar vardır; hepimizin bazı yanlışları ya da farketmedikleri durumları olabilir. Önemli olan; kişisel gelişime önem verip; telafi edebilmektir.
BEN olabilmenin önemi kadar SEN i önemsemek te BİRİNCİ derecede önemlidir. Kişiler arası ilişkiler ve aradaki bağın kuvvetli olması ve sağlıklı sürebilmesi için bu hususlara dikkat edilmelidir.