Besinin kendi besleyici özellikleri dışında vücudu fizyolojik yönde olumlu etkileyen veya kronik hastalık riskini azaltıcı etki gösteren besinlere denir. Fonksiyonel besinler bir çok literatürde sağlık besinleri; tıbbi besinler; düzenleyici besinler; özel beslenme amaçlı besinler; farmakolojik besinler ve nutrasötik besin olarak yer alır.
Fonksiyonel besin terimi besini sağlık ile ilişkilendiren bir terimdir. Bitkisel kaynaklı besin bileşimlerine fitokimyasallar; hayvansal kaynaklı olanlarına zookimyasallar adı verilmektedir. Fitokimyasal ve zookimyasalların sağlık üzerine olumlu etkiler olduğu bilimsel çalışmalarca kanıtlanmıştır.
Fonksiyonel besinler; doğal besinler olabileceği gibi genetik mühendislik ile değiştirilmiş veya olumlu etkisini arttırmak için zenginleştirilmiş( omega-3 içeren yumurta; fitosterol eklenmiş margarin vb.) bir besin olabilir.
Fonksiyonel besinler;
Bireyin beslenmesine katkıda bulunmasının yanında yaşam kalitesini arttırmalı
Tüketimi bilimsel çalışmalarca ortaya konmuş olmalı
İşlenme sonucu fonksiyonel özellik kazanmışsa; bu süreçte besleyici özelliğini kaybetmemeli
Fonksiyonel besinler ilk guatrı önlemek amacıyla sofra tuzuna katılmıştı. Günümüzde ise kalsiyumla zenginleştirilmiş içecekler veya Vitaminlerle zenginleştirilmiş margarinler karşımıza çıkmaktadır.
Yapılan çalışmalar günlük diyette fonksiyonel besinlere yer vermek kalp damar hastalıklarına ve sindirim sitemine ait sorunların azaltabileceğine; kanser; menapoz ve kemik erimesinin kontrol altına alınabileceğini göstermektedir.
Bitkisel Fonksiyonel Besinler
Sağlık üzerine olumlu etkileri olan bitkisel kaynaklı fonksiyonel besinlere fitokimyasallar adı verilmektedir. Fitokimyasallar; kanser; koroner kalp hastalıkları; şeker hastalığı; yüksek tansiyon ve daha bir çok hastalıkta yararlı etki gösterdiği yapılan çalışmalarca kanıtlanmıştır.
Antioksidanlar ilaç olarak alınmaktansa doğal şekilleriyle sebze ve meyvalardan alınmalıdır. Dengeli bir şekilde sebze ve meyvalardan alındığında antioksidanlar toksik boyuta ulaşmamış olur. Diğer fonksiyonel bileşenler sinerjik etki ile fonksiyonel etkinin daha da artmasına yardımcı olur.
Tükettiğiniz sebze meyva ve tahıllarda yaklaşık 8000 farklı fitokimyasal bulunmaktadır. Bu fitokimyasallar yukarıda saydığımız hastalıkları önlemektedir.
Meyva ve sebze tüketimi kansere karşı koruyucu olduğu yapılan çalışmalarca kanıtlanmıştır. Domates içerdiği likopen ile; brokoli; karnabahar; lahana içerdiği glukozinolatlar; izotyosiyonatlar ve sülforofanlarlar ile havuç ve turunçgiller içerdiği karotenoidlerle; soğan ve sarımsak içerdiği allisin ve allilik sülfitlerle kansere karşı koruyucui tümörlerin büyümesini önleyici ve savunma sistemini güçlendirici etki yapar. Keten tohumu liften zengin tohumlarında lignan içeriği ile kansere karşı ve kalbi koruyucu etkileri bulunmaktadır. Günde 10 g keten tohumu tüketilerek meme kanseri riski azaltılacağı çalışmlarca kanıtlanmıştır.
Sebze ve meyva tüketimi düşük olanlarda kanser riski; sebze ve meyva tüketimi iyi olanlara göre iki kat daha fazladır. Meyva tüketimi özellikle akciğer; özefagus; ağız boşluğu; pankreas; mide; kolon; rektum; mesane kanserlerine karşı koruyucudur. Kanser ve kalp hastalığı riskinin azaltılabilmesi için günde beş veya daha çok porsiyon meyva tüketimi önerilmektedir.
Karotenoidlerin antikanserojen etkileri kanıtlanmıştır. karotenoidlerden biri olan domatesteki likopen prostat; meme; sindirim sistemi; mesane; deri kanseri riskini azaltmaktadır.
Sarımsak etkisini allisin; allilik sülfitler gibi bileşenler ile göstermektedir. Soğan ve sarımsakta bulunan alllilik sülfitler savunma sistemini güçlendirici; vücuttan karsinojen maddeleri atıcı ve tümör büyümesini engelleyici olmasının yanında en büyük etkisi kan kolesterol seviyesini düşürücüdür.
Kırk bin menapoza girmiş kadında yapılan çalışmalarda sarımsak tüketiminin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu anlaşılmıştır.
Östrojen hormonuna benzer etkide bulunana bitkisel kaynaklı fitoöstrojenler kanseri önlemede etkindirler. Soya fasulyesi önemli bir fitoöstrojen kaynağıdır. Soya kanseri kalp ve damar hastalıkları ve osteoporozu önleme ve tedavisinde; menapoz semptomlarının hafifletilmesinde yardımcıdırlar. Soya içerdiği genisein ile kanseri önlemektedir. Ayrıca soyada bulunan izoflavanoidler kolesterol düzeyini düşürmeye yardımcıdırlar.
Vejeteryanlarda ve akdeniz bölgesinde yaşayanlarda meme kanseri oranı düşük ve idrarla fitoöstrojen atılımı yüksektir. Aynı şekilde soya tüketiminin yüksek olduğu Asya ülkelerinde meme kanseri oranı düşüktür.
Bitkisel sterol olan fitosteroller bağırsakta kolesterol emilimini azaltarak kan kolesterol düzeyini düşürürler.
Çay; çikolata ve kırmızı şarap polifenollerden zengindirler. Antioksidan etkili polifenoller kanser ve koroner kalp hastalıkları riskini azaltmaktadır.
ÇAydaki polifenolik bileşikler ve kateşinler kanser ve kalp damar hastalıklarına karşı koruyucudurlar. Japon kadınlarla yapılan çalışmalarda günde 5 ya da daha çok çay içilmesinin meme kanseri tekrarlarını azalttığı gözlenmiştir. Yeşil çay bol miktarda kateşin içerdiğinden zengindir.
LDL kolesterol; kalp hastalığı çıkışında rol almaktadır. soya ürünleri ve antioksidanlar LDL’nin bu etkisini azaltmaktadır. Et yerine soya proteinin kullanılaması ile kalp hastalığının gelişme riskinin azalması hakkında yapılan bilimsel çalışmalar bulunmaktadır. Soya ve türevlerinin en belirgin etkisini kalp ve damar hastalıkları riskini azaltarak göstermektedir.
Soya proteini eklenmesiyle total kolesterolde %9;3;kötü huylu kolesterol olan LDL kolesterolde %12;9 ve kan yağlarında %10;5 azalma; iyi huylu kolesterol olan HDL kolesterolde ise zayıf bir artma (%2;4) olmaktadır. Total kolesterol ve LDL kolesterol düzeylerinde düşme olabilmesi için günde 25 g soya proteini tüketilmelidir.
Flavanoid alımı yüksek olanlarda 24 yıllık izlem sonunda akciğer kanseri oranınn %50 oranında azaldığı gözlenmiştir. Yapılan başka bir çalışmada elma ve soğan tüketimi ile akciğer kanseri arasında ters bir ilişki belirlenmiştir. Finlandiya’da yapılan bir çalışmada quercetin’den zengin elma ve soğan tüketimi arttığında kalp damar hastalıkları oranı azalmıştır.
Kabuklu 50 g elma tümör hücre çoğalmasını %42; kabuksuz 50 g elma ise tümör hücre çoğalmasını %23 oranında baskıladığı çalışmalarca kanıtlanmıştır. Beta glukan içeren yulaf unu günde 5-10 g tüketildiğinde kalp hastalığı riski azalmaktadır.
Sebze ve meyvalardan zengin diyet sadece kanser ve kalp damar hastalıkları değil şeker hastalığı önlemekle birlikte göz sağlığını koruyucu etki gösterir.
Peki fitokimyasallar besinden izole olarak kullanılması aynı etkiyi gösterir mi sorusu akla gelebilir. Besinlerden çıkarılıp sağlanan fitokimyasallar ya aktivite kaybetmekte ya da besinlerdeki doğal şekillerindeki gibi hareket edememektedir. Yukarıda sayılan etkilerden fitokimyasalların besinlerdeki doğal şekli sorumludur.
Hayvansal kaynaklı fonksiyonel besinler
Hayvansal kaynaklı fonksiyonel besin olan zookimyasallardan en önemlisi balıklarda olan omega-3 yağ asitidir. Hipertansiyon; romatoid artrit; crohn hastalığı; astım tedavisinde etkilidir. Koroner arter ve hastalığı riski ve serum trigliserit düzeyini azaltmaktadır. Hamilelik döneminde bebeğin beyin gelişiminde etkilidir.
Diğer zookimyasal olan konjuge linoleik asittir (CLA). Geviş getiren hayvanların etlerinde ve süt ürünlerinde bol miktarda bulunmaktadır. Antikarsinojeniktir. Vücutta yağ dokusunu azaltıp yağsız dokuyu arttırmaktadır. Aynı zamanda savunma sistemini de güçlendirmektedir.
Genel olarak Fonksiyonel bileşiklere ve etkisini özetleyecek olursak:
Yeşil sebzeler içeriğindeki lutein görme işlevinin devamlılığını sağlamada;
buğday kepeği içerğindeki çözünmez liflerle meme ve kolon kanserini önlemede;
yoğurt ve diğer süt ürünleri içeriğindeki laktobasilluslarla gastrointestinal sistemin sağlıklı çalışmasında;
Soya bazlı besinler içeriğindeki soya proteini ile kalp ve damar hastalıkları riskini azaltmada;
Somon ve ton balığından elde edilen yağlar omega 3 içerğiyle kalp ve damar hastalıkları riskini azaltmada; mental ve görsel işlevleri düzenlemede;
Bazı içecekler ksilitol içeriği ile ağız sağlığını düzenlemede ve diş çürüklerini önlemede etkindirler.