Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Olumsuz Duygular Gücümüzü Tüketiyor

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:06    Güncellendi: 18.02.2025 22:06
Zaman zaman kendinizi yorgun ve tükenmiş gibi mi hissediyorsunuz? Sanki bir güç sizi geriye mi çekiyor? Bir türlü harekete geçemiyor musunuz? Piliniz bitmiş gibi mi hissediyorsunuz? Canınız hiçbir şey yapmak istemiyor mu? Gücünüz kalmamış gibi mi geliyor? Sanki olduğunuz yerde dönüp dolaşıyor gibi misiniz? Kısır döngüde olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Daha iyisini yapabilecek durumdayken bir türlü adım atamıyor veya hep yolunuza engeller mi çıkıyor? Kendinizi değersiz; yetersiz; çaresiz; enerjiniz tükenmiş ve bitmiş gibi mi hissediyorsunuz?

Bu tarz duygu ve düşüncelerin süresi ve hayatınızı nasıl etkilediği önemlidir. Kendimize bakışımız; işimiz; ailemiz; ilişkilerimiz gibi etkenler bu duygu ve düşüncelerimizden etkilenebileceği gibi; bu duygu ve düşüncelerimiz de bu gibi durumları etkileyebilir. Böylece hayat daha da kâbusa döner. Elimiz kolumuz bağlı; kurban rolünde “neden ben?”; “neden hep bunlar benim başıma geliyor?”; “neden bunları yaşıyorum ki?”; “neden hep aynı şeyler oluyor?”; “neden hep yanlış yapıyorum?”; "neden bir şeyi başaramıyorum?"; “ne kadar şanssızım”; “çok mutsuzum” diye düşünüp dururuz.

Peki nedir bizim enerjimizi tüketen; adım atmamızı; hareket etmemizi engelleyen; bizi güçsüz kılan? Öfkelerimiz; korkularımız; suçluluk duygularımız; vicdan azaplarımız; endişelerimiz ve kaygılarımız… İfade edilmeyen bu olumsuz duygular; çoğu zaman biz farkına bile varmadan; yük oluyor ve bizi güçsüz kılıyor. Farkına varılmayan bu duygular; ifade edilip temizlenmediği için her defasında karşımıza çıkıyor ve kısır bir döngü gibi sürekli aynı şeyleri yaşayıp duruyoruz. Örneğin; hayatımıza bir türlü doğru kişileri çekemiyoruz; çeksek de çok kısa sürüyor. Sürekli sağlık sorunları yaşıyoruz. İş için başvurduğumuz tüm kapılar yüzümüze kapanıyor. İşlerimiz bir türlü yolunda gitmiyor; hep bir engel çıkıyor.

Toplumsal ve kültürel olarak kendimizi yok sayıp başkalarına kayıtsız saygı ve hürmet gösterdiğimiz için ve “anne – babaya / büyüklere karşı gelinmez”; “anne - babanın / büyüklerin yanında konuşulmaz”; “anne-babaya / büyüklere saygılı olunmalıdır; karşı gelinmemelidir”; “anne-baba / büyükler üzülmemelidir; beklentileri yerine getirilmelidir”; “duygularını belli etme”; “erkekler ağlamaz”; “sus ki büyüklük sen de kalsın” gibi inanç ve değer yargıları ile yetiştirildiğimizden duygu ve düşüncelerimizi dile getirmek yerine öyle bastırıyoruz ki kendimiz bile fark edemiyoruz. Adeta dayatılıyor bize kurban rolü…

Öyleyse ne yapmalıyız? Elbette her zaman olduğu gibi ilk iş kendimizi tanımaktan; duygu ve düşüncelerimizin farkına varmaktan geçiyor. Bu duygu ve düşünceler nereden geliyor? Kaynağı ne? Neden her defasında karşımıza çıkıyor? Bütün bunların farkına varıp; duygu ve düşüncelerimizi sağlıklı bir şekilde ifade edip; yaşadıklarımız ile arasındaki bağlantıları kurup; yeni yorumlamalarla duygu ve düşüncelerimizi yeniden düzenlemek mümkün. Düşünce sistemimizi değiştirerek; işlevsel olmayan olumsuz düşüncelerimizin yerine daha olumlu düşünceler koyabiliriz. Böylece enerjimizi çalan ve harekete geçmemizi engelleyen olumsuz duygu ve düşüncelerden kurtulur; kısır döngüden çıkıp zincirlerimizi kırarak tekrar tekrar karşımıza çıkmasını da engelleriz.

Ancak bunu başarabilmek o kadar da kolay değil ve bu yüzden yardıma gereksinim duymak olası... Psikolojik danışma; psikoterapi; psikodrama gibi yöntemler ile sorumluluğu üzerimize alarak enerjimizi tüketen bu olumsuz duygu ve düşüncelerin yarattığı engellerden kurtulup sorunlarımızın üstesinden gelmek mümkündür. Böylece olmak istediğimiz yere daha kolay ulaşıp; kaliteli ve mutlu bir yaşam sürdürebiliriz.

Sibel DEMİR SARIOĞLU