Kendini korumaya yönelik gerçekleştirilen her türlü eylem ya da alınan tedbir.
İnsanoğlunun kullandığı savunma düzenekleri de tam olarak benliği korumaya yönelik ortaya çıkan; bilinçdışı yani irademiz dışında ve çoğu zaman farkında olmadığımız tepkilerdir.
Günlük hayatta sıkça kullandığımız savunma mekanizmalarını anlatabilmek için öncelikle Freud’un dinamik yaklaşımına göre ruhsal aygıt olarak tanımladığı ve bizlerin psişik yapısını oluşturan bu yapıyı ele almamız gerekir.
Ruhsal aygıtı bilinçli bir perspektiften değerlendirdiğimizde üç katmandan bahsetmek mümkündür. Birinci katman; bilinçli halimiz; ikinci katman; bilinçöncesi halimiz ve üçüncü katman da bilinçdışı halimizdir. Ruhsal aygıta parçaları açısından baktığımızda da id; ego ve süperego olarak isimlendirebiliriz.
Bebek dünyaya geldiğinde hiçbir bilinç hali söz konusu değildir ve ruhsal aygıt henüz farklılaşmamıştır. Bebek alışık olmadığı dış dünyaya uyum sağlamak ve aynı zamanda homeostasi dediğimiz iç denge halini de korumaya yönelik olarak temel dürtülerinin doyurulmasını amaçlamaktadır. İşte bu iç güdü ve dürtülerimizin kaynağı bizim ilk ruhsal bileşenimiz olan id’dir. Zaten insan hayatı boyunca bu iç denge halini sağlamaya yönelik eylemler gerçekleştirecektir.
Ruhsal aygıtın bir diğer ve en önemli bileşeni ego olarak tanımlanan ve insanın yaşama adapte olmasını sağlayan benlik kısmıdır. Egomuz bizim gerçeklik yönümüzü temsil eder ve ego oluşumu dinamik yaklaşıma göre bebeğin gerçeklikle karşılaşmaya başladığı andan itibaren gelişir. Daha sonra çocuk üç yaşlarına geldiğinde ruhsal yapının bir kısmı farklılaşarak süperego fonksiyonlarını ortaya çıkarır. Süperego bizim toplumsal kabullerimizin yer aldığı vicdanî ve ahlakî yönümüzü temsil eder.
İşte tüm savunma mekenizmaları; id’imizin dürtüsel yapısının baskısına maruz kalan egonun; kendini korumak ya da süperegomuzun yargılayıcı tarafından kaçınmak amacıyla ortaya koyduğu bilinçdışı otomatik mekanizmalardır. Yukarıda açıkladığımız id (ilkel benlik) ve süperego (vicdan; ahlak) arasındaki çatışmalardan doğan ve dengeleyici olarak ego (benlik) tarafından ortaya konulan bu tepkiler bütünlüğü korumaya yöneliktir. Yani ilkel benliğimiz (id’imiz) patronumuzla tartışırken ona küfür etmek ister ya da cinsel açlık duygusunu hiçbir otosansüre ihtiyaç duymadan anında tatmin etmek ister ancak vicdan ve ahlak (süperego’muz) burada devreye girerek ilkel tarafımızın bu isteklerini şiddetli bir biçimde bastırır. Bu ikisinin çatışmasından doğan huzursuzluğu da gerçekliği temsil eden benliğimiz (ego’muz); en uygun ve çatışmayı ortadan kaldıracak biçimde gidermeye çalışır. Patronuna tartışma sırasında küfür etmek yerine arkadaşlarıyla bu olayı paylaşırken agrese olur ve küfür eder ya da cinsel açlık duygusundan dolayı egonun daha büyük bir çatışmayla karşılaşmasının önüne geçmek için gerçekliğe ve toplumsal yapıya uygun şekillerde giderilmesini sağlar.
Savunma mekanizmalarını ilk olarak ortaya koyan kişi Sigmund Freud’dur. Freud’un ortaya koyduğu ilk mekanizma ‘bastırma’ mekanizmasıdır ki bastırma; insanoğlunun gerçeklikle karşılaştığında iç denge halini (homeostasi) sağlamak için kullandığı ilk savunma mekanizmasıdır. Daha sonraki dönemlerde kızı Anna Freud; bastırma mekanizması ile birlikte dokuz farklı savunma mekanizması tanımlamış ancak ego psikolojisinde yaşanan gelişmelerle şu an tanımlanan yüz’ün üzerinde savunma mekanizması bulunmaktadır. Savunma mekanizmalarının bazıları ilkel düzeyde mekanizmalar iken bazıları olgun ve gelişmiş bir ego gücünün ürünüdürler. Böyle bakıldığında çoğu mekanizma patolojik değildir ancak kullanılma sıklığı ve sosyal uyumu bozma dereceleri bizi psikolojik açıdan rahatsızlığa götürebilir. Biz burada önemli gördüğümüz ve günlük hayatta sıkça kullandığımız savunma mekanizmalarını örnekleriyle açıklayacağız.
BASTIRMA
Bilinç düzeyinde algılanması halinde kaygı ve suçluluk duyguları yaratabilecek veya kişiyi tehlikeli bir duruma sokabilecek olan düşünce; fantezi ve dürtüleri vb. bilinç dışında tutmayı hedefleyen ve yine bilinçdışı gelişen bir süreçtir. Ergenlerde çok fazla kullanılan bir savunma mekanizmasıdır. Çünkü ergenlerde cinsel enerjinin çocukluk döneminden sonra tekrar açığa çıkmasıyla beraber var olan o enerji bir şekilde deşarj olmak zorundadır ve ergen toplumsal kabuller düzeyinde yasak olan bir yakınına istem dışı ilgi; arzu duyabilir. Ancak bilinç dışı süreçler bu ilgi ve arzuyu bastırarak farklı şekillerde ortaya çıkmasını sağlar.
YANSITMA (PROJEKSİYON)
Kişinin bilincini zorlayan; kendi yasak ve kabul edilemez duygularını; eğilimlerini; arzularını başka bir insana atfederek o kişiye bakış açısını yansıtmasıdır. Bu mekanizma paranoid bozukluğun da ana mekanizmasıdır. Ancak belirli düzeylerde günlük hayatta hepimiz kullanırız. Bir zamanların Avrupa Yakası dizisinde Makbule karakteri vardı. Sürekli olarak erkeklerin kendisini gözleriyle taciz ettiklerini söylerdi. Orada aslında yansıtma mekanizmasıyla kendi içindeki cinsel fantezilerin başka insanlara projekte edilmesi söz konusudur.
AKLİLEŞTİRME (RASYONALİZASYON)
Mevcut ruhsal; duygusal ve davranışsal işleyişinin iç dengelerde uyumsuzluk oluşturması sonucu; kişinin o duruma uygun akılcı ve ego bütünlüğünü sağlayıcı değerlendirmeler getirmesidir. Çok sevdiğiniz bir kazağınızın üzerine çıkaramayacağınız bir leke bulaştığında üzülürsünüz ancak bu üzüntü sizdeki iç denge halini bozmaya başladığı andan itibaren aklileştirme yoluna gidersiniz. Zaten o kadar da beğenmiyordum biraz daha giyip arkadaşıma hediye edecektim diyebilirsiniz. Bu aklileştirme mekanizmasındır. Amaç; iç denge halini bozan gerilimi ortadan kaldırmaktır.
HAYAL KURMA
Kişinin içinde yaşamış olduğu çatışmalı durumları gerçek hayatta giderememesi nedeniyle hayalinde istediği biçimde yaşaması ve rahatlaması biçiminde yaşanır. Patolojik düzeyde narsisistik kişilik yapılanmalarının sık kullandığı bir savunma mekanizmasıdır. Basit düzeyde bizlerin de bütünlüğü koruyucu şekillerde yediden yetmişe kullandığımız bir düzenektir. Gerçekte son model bir araca sahip olmak isteyip de bu isteğini gerçekleştiremeyen kişi bu çatışmayı çözemediğinden gece yatağına yattığında bunun hayalini kurar ve bu işlem içte yaşanan çatışmayı çözer.
KARŞIT TEPKİ GELİŞTİRME
Bilinçdışındaki dürtülerin; ego ve süperegolarımızın baskısı nedeniyle tam tersi yönde ortaya çıkması durumudur. Annesine karşı gerçekte hissettiği duygu öfke ve nefret olan bir genç kız; bu nefretini abartılı bir sevgi şeklinde sunuyor olabilir. Burada önemli olan şey ise bu durumdan kişinin kendisinin bile haberdar olmamasıdır. Kişi gerçekten kendini ortaya koyduğu gibi hisseder.
YALITMA
Yaşadığımız her şeyin bir bilgi ayağı bir de duygu ayağı vardır ve bazen de düşünce ayağı olur. Bazı olaylar sadece bilgi olarak alınırlar. Eğer kişinin yaşamış olduğu olayın duygusal yoğunluğu kaldırılabilecek düzeyde değilse; kişi olayın sadece bilgisini alır ve duygusundan kendisini yalıtır. Bizler görüşmelerimizde bazen anne ya da babasını kaybeden ergenlerle ya da yetişkinlerle karşılaşırız. Sağlıklı yas sürecini yaşayamamış ve olayın duygusal yönünü kaldıramamış bazı danışanlar; bu sürece ilişkin olayları çok duygusuz bir şekilde; sanki hiç önemsememiş gibi anlatırlar. Dışarıdan bakıldığında ne kadar duygusuz denilebilecek bu tepki aslında yalıtma mekanizmasına çok güzel bir örnektir.
İNKAR (YADSIMA)
Kaygı yaratan acı verici düşüncelerin; duyguların; dürtülerin ve çatışmaların yok sayılmasıyla tanımlanan bilinçsiz ve anlık olarak ortaya çıkan bir savunma mekanizmasıdır. Şu anda telefonunuz aransa ve karşı taraftaki kişi size en sevdiğiniz kişinin; anneniz; babanız; eşiniz; kardeşiniz her kimse vefat etmiş olduğunu söylese vereceğiniz ilk tepki inkar etmek olacaktır. Çünkü bu bilgi kişinin kaldırabileceği bir bilgi olmayıp ego bütünlüğünü bozacak bir bilgidir. Bu durumda bilinçdışı süreçlerle egomuz kendini korumaya yönelik inkar mekanizmasını devreye sokmuştur.
BAŞKASINA YÖNELME
Bu mekanizmada sistem fazlasıyla akılcı davranır. Mevcut durumda anında kar-zarar analizi yapar ve en uygun tepkiyi ortaya koyar. Daha sonra içten gelen ve ortaya koyamadığı tepkiyi uygun kişiyi bulduğu zaman açığa çıkartır. Üst’ünden fırça yiyen bir subay; olay anında açığa çıkmayı hedefleyen öfkeyi orada gösterdiğinde daha büyük zarar göreceğini hesaplayarak bastırır ve karşısına ilk gelen askere boca eder.
GERİLEME
Ezici dış sorunlar veya iç çatışmalar karşısında kişinin eski; özellikle de bebeksi düşünüş; hissediş ve davranış kalıplarına bürünmesi olarak tanımlanır. Özellikle kardeş kıskançlığı yaşayan 6 yaşına kadarki çocukların hemen hepsinde görülür. Tuvalet eğitimini tamamlamış bir çocuk kardeşi olduktan sonra altını ıslatmaya ve bez tutturmaya; biberonla süt içmeye ya da konuşabildiği halde bebek gibi sesler çıkarmaya başlayabilir.
ÖZDEŞİM KURMA
Her şekliyle sağlıklı görünümü olan savunma mekanizmalarından biridir. Sadece ergenlik döneminde; çocuk eğer sağlıklı bir yoldan gelmiyorsa ters kimlik oluşması durumunda olumsuzluk yaratabilir. Bu mekanizmada kişi kendinde olmayan özellikleri bir başkasından alarak içine atar ve zamanla kendiliği oluşur. Örneğin cinsel kimlikle ilgili özdeşimler en yoğun olarak üç yaş civarında hemcins ebeveyn ile kurulmaya başlanır. Erkek çocuk baba gibi ; kız çocuk da anne gibi davranmaya başlar ve bu durum zamanla kendi karakterini oluşturan bir yapı haline gelir. Daha ilerleyen yaşlarda özellikle babanın evden ayrılarak şehir dışına çıkacağı bir ailede 6-7 yaşlarında bir erkek çocuk varsa babanın yokluğunda koruyucu tavırlarla babaymış gibi davranır. Bu özdeşim mekanizmasıdır.
YAP-BOZ
Takıntılı- zorlanımlı (Obsesif kompulsif) bozuklukların temelini oluşturan mekanizmadır. İdin dürtüleri ile süperegonun baskısı altındaki dürtülerin ego zemininde savaşını ifade eder. Abartılmış dini hassasiyetleri olan bir bayan; erkeklerin ona bakışlarının kendisini kirlettiği düşüncesiyle eve gelip saatlerce banyodan çıkmıyordu. İlkel benlik ortaya bir şey atar; kişide yaşantılar yoluyla oluşan süper ego rahatsızlık hissettiği için bunu ortadan kaldırır. Bu döngü sürekli olarak böyle devam eder. Bu yap-boz mekanizmasının bir ürünüdür.
Giriş bölümünde de bahsettiğimiz gibi; savunma mekanizmaları ruhsal aygıttaki çatışmaları çözümlemek ve ego bütünlüğünü sağlamak amacıyla bilinçdışı süreçlerle ortaya konulan tepkilerimizdir. Çoğu zaman hayat kurtarıcı olmalarının yanında bazı savunma mekanizmaları ilkel düzey; bazıları ise olgun bir ego ürünüdürler. Hayatta olduğumuz sürece her ânımızda kullandığımız bu mekanizmalar ruhsal yapının sağlıklı olduğunu gösterir. Bunun yanında içgörü yani farkındalık; insanoğlunun kendini tanımasıyla birlikte özellikle kişilerarası ilişkilerinden başlayarak tüm hayatını daha kaliteli bir hale getirir.
Kaynak
Bütüncül Psikoterapi; Tahir ÖZAKKAŞ; MD.;PhD.
Psişik Yapı; Tahir ÖZAKKAŞ; MD.;PhD.
Gelişim Evreleri; 7. BPT Ağustos 2008 Ders Notları; Tahir ÖZAKKAŞ; MD.;PhD.
Zihnin Kendini Koruma Yolları 101 Savunma; Jerome S. BLACKMAN
Psikoloji Sözlüğü; Selçuk BULDAN