Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Uzmanlardan Karne Yalanları

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:06    Güncellendi: 18.02.2025 22:06
İki-üç çocuk babasından dayak yedi; dolayısıyla buna çare olsun diye…

Ayrıca genel kabule aykırı şeyler söyleyerek dikkat çekme şeklindeki moda uzmanlık anlayışının bir gereği olarak; “Karne eşittir başarı demek değildir; karne önemli değildir” diye diye başarıyı da; onun kâğıda aktarılmış hali olan karneyi de değersizleştirdikçe değersizleştirdiler.

Hayır… Karne bir başarı ölçüsüdür. Karne çocukların bir yıllık performanslarının kâğıda yansımış bir göstergesidir.

Alandan kopuk teorik bir eğitim sonunda verilen diploma biz yetişkinlerin doktor olduğunu; mühendis olduğunu falan yansıtır!

Bizlere gelince derleme usulüyle yazılan makaleler ve çeviri kitaplar doçent yahut profesör olunduğunu teyit eder!

Ama çocuklara gelince bir senelik emeğin ürünü olan bir diploma başarıyı yansıtmaz; öyle mi?

Belki bu kirli algı oyunu yüzündendir; artık karnelerin basit bir kâğıt parçası şeklinde; yumuşacık bir bilgisayar çıktısı halinde verilmesi!

Belki de bu yüzdendir; son dönemde başarıda daha fazla dibe vuran gidişat!

Çocukların hepsini henüz çok uzak olan bir hayâli başarı idealiyle ödüllendiremezsiniz her zaman!

Çocukları şu anki somut bir mükâfattan da bu gibi yollarla mahrum bırakırsanız onları nasıl güdüleyeceksiniz!

Karne aslında ana – babaların notuymuş!

Hayır… Karne çocukların başarı performanslarının bir notudur!

Böyle yaparak başarıyı değersizleştiriyorlar.

Onu ölçülemeyen; somut bir göstergesi olmayan; soyut; hayali; haliyle değersiz bir şey gibi takdim ediyorlar.

Üstüne bir de çocuklara başarısızlık için bahane bulmayı öğretiyorlar.

Diploma her şey demek değilmiş aslında!

Hayır… Diploma; hele hele de ülkemizin mevcut gerçeklerini dikkate aldığımızda hemen hemen her şey demektir.

Diploma alınmadığında 800 TL ücretle; üstelik de 12 saat ve vardiyalı sistemle çalışmaya mecbur kalındığını; en ufak bir durumda; “İşine gelmiyorsa çık… Dışarıda bir sürü işsiz var” denilebildiğini; diplomasızlığın dinlenme hakkınızı; çocuklarınıza daha fazla zaman ayırma hakkınızı bile gasp edebildiğini; en insani şey olan dinlenmek için bile size sadece haftada tek bir gün ayrılmasına yol açabildiğini; dolayısı ile hem biriktirdiği stres nedeniyle vs. sağlığımızla olan ilişkisini hem de aile yaşantımızı etkileyebildiği için yaşam doyumumuzla olan direkt alakasını bilmiyormuşuz gibi davranarak kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın!

Çocuklarınızı yaz okulu tuzağından koruyun

Çocuklarınızı kapitalizmin yeni numarası olan yaz okulu uygulamasından koruyun!

Yaz okulu uygulaması 8 ay çalışan ve yaz tatili döneminde atıl duruma düşen eğitim sektörünün yaz aylarını da kara dönüştürme; yaz aylarından da nemalanma arayışının bir ürünüdür.

Pedagojik vurgu bu oyunun masum ambalajıdır! Mâlûm günümüzde en etkili silah iyi seçilmiş kavramlardır.

Çünkü kavramlarla algı oluşturulur! Böylece algılarımız yani bizler yönetiliriz!

Yaz okulu tanımlamasındaki “okul” ibaresi sizi yanıltmasın!

2-3 aylık yaz tatili dönemi çocuklarımızın çocukluk yıllarından çaldığımız 8-9 aylık dönemin bir nevi telâfi fırsatıdır.

Dolayısı ile bu fırsat kaçırılmamalıdır.

Bu kritik süreci de yaz okulu görüntüsü ile aşıran ana – babalar çocuklarından onların çocukluğunu çalmaktadırlar.

“Ama yaz okulunda her oyun varmış!”

Çocukların yapılandırılmış ortamlardaki planlanmış oyunlara değil; sokakta koşmaya; terlemeye; birbirlerini itip kakmaya; koşmaya ve kovalamacaya; didişmeye; terlemeye; bazen dışlanmaya ve bir köşede oturup kara kara düşünmeye; yani içgüdüsel oyunlara ve çocukça aktivitelere ihtiyacı vardır.

Velhasıl yaz okulu oyununa kurban gitmeyin!

Çocukların doğal çocukluk dönemlerinde doğal oyunlara ve ortamlara ihtiyacı vardır.

Bu haklarının eğitim sektörünün yaz okulu şeklindeki yeni trend kar hırsına kurban gitmesine izin vermeyin.

Psikolog
İzzet Güllü