“Beşik kertmesi” denen olgudan herkes haberdardır sanırım. Erkek ve kız bebeğin; gelecekte evlenmesine dair ailelerin verdiği karar. Günümüzde nadir de olsa yaşatılan başlangıcı Dede Korkut’a dayanan geleneklerimizden. Konumuz ise evlilikte güven duygusu. “Beşik kertmesi” ne alaka diye düşünebilirsiniz. Oysa beşikte kertilmeye başlanır insanın nasıl biri ve kimle evleneceği gerçeği. Psikologlar tarafından birçok teori öne sürülmüştür konuya dair. Nesne İlişkileri ve Bağlanma teorileri gibi.
Bağlanma teorisyenlerine göre bebeğin; doğduğu andan itibaren anneyle yaşadığı deneyimler ve aralarında geliştirdikleri ilişki şekilleri bebekte “Ben” ve “Öteki” algılarını geliştirir. “Ben-Benlik” parçamız; sevgiye ne kadar layığım; ne kadar sevilmeye değerimi algılarken “Öteki” parçamız; diğer insanlar ne kadar güvenilir; ilgi ve sevgi sunmaya ne kadar hazırları algılar. Bir bebek düşünün; açlıktan ağlıyor annesi beslemeye gelmiyor; altı kirlendiği için ağlıyor; annesi sonra temizlerim diye öteliyor ya da temizlerken hırpalıyor; kaba davranıyor. Bir bebek düşünün her ağladığında annesi hemen gelip onunla yumuşak bir tonda konuşup şefkatle ihtiyaçlarını karşılıyor. Hangi bebekte olumlu Benlik ve Öteki algısı gelişir? Ben ve Öteki algılarımız yetişkin hayatında kurduğumuz yakın ilişkilere model teşkil eder. Kişinin “Benlik ve Öteki” algısı olumluysa güvenli bağlanır; hem kendine hem karşısındakine değer verir. Rahatlıkla yakın ilişki başlatabilir ve sağlık şekilde sürdürebilir.
Benlik algısı olumsuz Öteki algısı olumluysa saplantılı bağlanır. Kendine güvenmez ötekine güvenir. Kendini değer verilmeye layık algılamaz; Öteki değerli ve üstündür. Hem Benlik hem de Öteki algısı olumsuzsa ya kayıtsız şekilde bağlanır ya da korkulu şekilde bağlanamaz.
Bir zamanlar bebektik; dişlerimiz yoktu; ağzımıza konan her şeyi çiğnemeden yutuyorduk; bize söylenen her şeyi yuttuğumuz gibi. O zaman akıl süzgeçlerimiz yoktu; küçüktük; ama şimdi yetişkiniz. Hem akıl süzgeçlerimiz hem de dişlerimiz var. Artık bize söylenenleri direkt yutmak zorunda değiliz tadına bakabilir; çiğneyebilir; beğenmediysek tükürebilir; yutmuşsak kusabiliriz. Geçmişe gidip bir şeyleri onaramayız; ama bugünümüzü onarabiliriz.
Evliliği üçayaklı bir masa olarak düşünün. Ayaklardan biri sevgi; biri saygı; diğeri ise güvendir. Sevgi emekle; saygı had bilmekle; güven ise tutarlılık ve sorumlulukla ilgilidir. Sağlıklı; doyurucu bir evlilik üç bacağında sağlam olmasıyla mümkündür. Meslek hayatım boyunca nice evlilik sorunuyla çalıştım; saygı ve güven sürdükçe sevgisiz evliliklerin sürdürülebildiğini gördüm; saygısını yitirmiş çiftlerin sevgi ve güvenlerinin zamanla azaldığını; güvenin zedelendiği evliliklerde güven tesis etmenin kolay olmadığını. “Güven tek kullanımlıktır.” diye bir söz var; bu kadar katı bakmasam da; güvenin masanın en büyük ağırlığını taşıdığına şahitim. İnşası bile değişir insandan insana. Kimi tanışır tanışmaz güvenir karşındakine; kiminin güven duyması uzun sürer. Hangisi doğrudur bilemem; bildiğim güvenin en kolay zedelenen bacak olduğu.
Güvende olmak insanın temel ihtiyaçlarındadır; herkes eşine her konuda güvenmek elinden; dilinden; belinden emin olmak ister. Güvense ancak; tutarlı; tahmin edilebilir; kestirilebilir ve sorumluluk duygusu gelişmiş kişilerin oluşturabildiği histir. Tahmin edilemez; bir dediği diğerini tutmayan; sık sık fikir değiştiren; ne yapacağı belli olmayan kişiler güven tesis edemez.
Evlilik öncesinde kişiler genellikle idealize ettikleri benliklerini anlatırlar; yani olmak istedikleri kendilerini. Yalan da değildir hani ve güven de oluşmuşsa evlenirler. Ya sonrası? Nişanlıyken her gün bizdeydi şimdiyse ailemi görmek istemiyor. Evlenmeden önce her dakika mesaj atardı; bırak aramayı eve geldiğinde hatırımı bile sormuyor. Evlenmeden önce tüm boş vakitlerini benimle geçirirdi; şimdi varsa yoksa arkadaşları. Ben üzülsem kalkıp gelen adam şimdi sırtını dönüp horluyor. Görüyorsunuz ya; sonrası tarafların kabiliyetine bağlı. Oysa lafa değil davranışa bakılır. Lafla davranışlar örtüşmezse güven kaybı kaçınılmazdır. Güven ancak olumlu davranışları sürdürme kararlılığı; olumsuzları törpüleme gayretiyle devam eder. Çünkü evlilik yakınlık kurmaktır; “Artık yalnız değilim”; dayanışmadır “Hastalanırsam; sıkıntıya düşersem eşim var”. Bu yüzden yakınlık ve dayanışma davranışları tutarlı bir şekilde korunmalıdır.
Evlilik öncesi ya da sırasında verilen sözler; boyu aşan vaatler yerine getirilmediğinde de güven kaybı yaşanır. Tutamayacağımız sözlerden kaçınalım; verdiğimiz sözü de tutalım. Tutmak istediğimiz halde gerçekleştirmediğimizde sebebini uygun bir üslupla uzun uzadıya anlatalım. Evli çiftlerin en büyük yanılgısı akıl okumak ve aklının okunmasını beklemektir. Konuştuğumuz halde yanlış anlaşılabiliyorsak konuşmadan nasıl doğru anlaşılabiliriz?
Eşinden sakladığın; fakat eşin dışındakilerle paylaştığın bir sır eninde sonunda eşin tarafından duyulacak; önemsiz saydığın bir yalan bir gün ortaya çıkacak. Günü kurtarmakla evlilik yürümez. Dürüst olmak; doğru aleyhinde bile olsa söylemek kişiyi güvenilir kılar.
Evlilik öncesi kurulan hayaller de evliliği zora sokan şeylerdendir. Evlilikten beklentiler; ne kadar yüksekse hayal kırıklığı ve güven kaybı o oranda artar. Kimse 24 saat mutlu olamaz; fakat kimileri zihinlerinde evliliği mutlulukla öyle eşleştirmiştir ki; eşinin en ufak yüzü asılsa evliliğini sorgulamaya başlar ya da yapışık ikiz gibi yaşayacaklarını sananlar; bu imkansızın olmadığını görünce ciddi güven sorunları yaşar.
“Kadın (adam) dediğin şöyle olmalı” gibi söylemler; karşı tarafın zihninde ilkin eşinin istediği gibi olma çabalarına dönüşse de; bir noktadan sonra beni olduğum gibi sevmiyor; beni değiştirmek istiyor; beni bir kalıba sokmaya çalışıyor düşüncelerine; devamında da “Sen kendine bak adam (kadın) dediğin de şöyle olur” saldırıyla sürüp saygı; sevgi ve güven kaybına neden olur.
İnsan aciz; eksik; hata yapan bir varlıktır. Eşi kalpte doğru yere koymamak; ona duyulan sonsuz güven de ilişkiyi imtihan haline getirir. Eşinize güvenin ama insanın nefsine uyabilen; hata yapabilen bir yaratılışta olduğunu bilerek güvenin. Sonsuz güven sadece Allah’a ve Allah dostlarınadır.
İhanet; aldatma yıllar boyu oluşturulan güven duygusunu bir çırpıda yok edebilir. Çoğu evlilik bu sebeple biter. Bazen o güveni yeniden tesis etmek imkansızdır; bazen de hata yapan tarafın samimi pişmanlığı ve eşinin güvenini yeniden inşa etme gayretiyle evlilik yeniden toparlanır.
Bir ortam düşün orada annen; baban; kardeşlerin; eşin var ve bir anda çırılçıplak kaldın. Kimin arkasına saklanırsın? ……….. O halde eşine ona değer verdiğini göster; tebessümle bak; sevdiğini söyle; sarıl; minik hediyeler al; sevdiği bir şey yap; onun duymasından rahatsız olacağın davranışlardan kaçın; dürüst ol; dozunda kıskan; eşine vakit ayır; verdiğin sözleri tut; tutamadığında sebebini açıkla; sözlerin ve davranışlar tutarlı olsun; sadakata önem ver; ahlaki çerçeveni koru; daima güven mesajları ilet; üzerine düşen sorumlulukları yap; yardım öner; derdini dinle; mutluluğunu ilk ona duyur… Kısacası emek ver eşine. Evliliğinizin sevgi; saygı ve güvenle sürmesi dileğiyle.