SELENYUM
Selenyum adı; eski Yunanda ay tanrıçası Selene’ den gelmektedir.1800’ lerin başında modern kimyanın kurucularından olarak nitelendirilen İsveçli Jöns Jakob Berzelius tarafından ilk kez keşfedilmiştir. Selenyum; havada ve suda erimiş olarak; ayrıca toprak ve kayalarda katı halde bulunur. Böylece buralardan bitkilere; mantarlara; bakterilere ve insanlara geçer; sonra tekrar doğaya döner. Doğadaki ortalama konsantrasyonu 0;09 ppm olarak bulunmuştur. Kandaki Se konsantrasyonu 60-100μg/l dır. Bir dilim tam buğday ekmeğinde 10 mikrogram selenyum vardır. Ceviz; et; sakatatlar; balık ve kabuklu deniz ürünleri; kepekli unlar; süt ürünleri; sebze ve meyveler ve yumurta gibi besinlerde bol miktarda selenyum vardır. Selenyumun; insan beslenmesi için gerekli olduğu; düşük selenyum konsantrasyonuyla Keshan hastalığı arasındaki ilişkiyi keşfedinceye kadar bilinmiyordu. Yaygın olarak Çin’de görülen bu juvenil kardiyomyopati pek çok çocuğun ölümüne sebep olmuş ve haftada 0;5-1 mg Se uygulanmasıyla tamamen tedavi edilmiştir. Selenyum başta karaciğer ve böbrek olmak üzere insanın tüm dokularında bulunmaktadır. Yapılan son çalışmalar sonucunda biyolojik sistemler için önemli ve faydalı bir element olarak değerlendirilmiştir. İnsanlarda görülen ve selenyum ile ilişkili daha pek çok hastalık mevcuttur. Bunlar arasında artrit; katarakt; kistik fibrozis; kas distrofisi; fenilketonüri; Down sendromu; bronkopulmoner displazi; hemolitik anemi; multiple skleroz; gece körlüğü; defektif immün cevap; malarya; Kwashiorkor ve yenidoğanda ani ölüm sendromu sayılabilir. Selenyum sıçanlarda E vitamini eksikliğinde görülen karaciğer nekrozunu da önlemektedir. Selenyum bazı metabolik hastalıkların ve kanser türlerinin önlenmesinde rol oynayan antioksidan özellikteki glutatyon peroksidaz enziminin yapısında bulunur. Selenyum biyolojik önemi bu enzimin bir ko-faktörü olmasından kaynaklanmaktadır. Her alt ünitesinde selenosistein şeklinde bir adet Selenyum atomu içeren gultatyon peroksidaz ; hücre içinde hidrojen peroksitin (H2O2) suya indirgenmesinde rol oynamaktadır. Selenyum ; E vitamini ile etkileşerek lipit metabolizması sonucu; oluşan peroksitlerin neden olduğu oksidatif hasarlardan hücre membranını korumaktadır. Düşük Selenyum alımı ile kalp damar hastalığı riskinin artması arasındaki bağlantı üzerine kanıtlar zayıftır. Selenyumun bazı kanser tiplerine karşı koruyucu olabileceği;erkek fertilitesini artırdığı; kardiyovasküler mortalitede azalma sağladığı ve astımda inflamatuar mediatörlerin yapımını baskıladığı gösterilmiştir.
SELENYUM VE TİROİD
Dokularda; hücre içerisinde ve dolaşımda; biyolojik aktif T3’ lerin birçoğu selenyum bağımlı iodotironin deiyodinaz enzimi tarafından katalize edilmiş bir reaksiyon içinde T4’ den meydana getirilir. İlk kez 1987’de Goyens ve ark. tarafından Afrika’nın endemik guatr bölgesinde kreten çocuklarda serum selenyum ve glutatyon peroksidaz düzeylerinin düşük olduğu saptanarak bu çocuklarda toksik oksijen hasarının ve selenyum eksikliğinin tiroid bezi destrüksiyonuna yol açabileceği belirtilmiştir. Selenyum antiinflamatuvar etkisi yanında antioksidan özellikteki glutatyon peroksizdaz ve tiyoreduksin reduktaz enzimlerinin yapısındada bulunur. Türkiye’de yapılan bir çalışmada okul çağı çocuklarında iyot ve selneyum eksikliği olduğu ve bunların tiroid hormon düzeylerini olumsuz etkilediği gösterilmiştir. İyot eksikliği bölgelerinde iyot eksikliği giderilmeden selenyum verilmemelidir. Yurtdışında yapılan bir çalışmada 3 ay boyunca günde 200 mcg selenyum alımı ile serum Anti-TPO düzeyinde Selenyum grubunda %36; plasebo grubunda %12 düşüş saptanmıştır. Selenyum antikor yüksekliği olan otoimmün tiroid hastalıklarında ek tedavi olarak kullanılabilir.