Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Tabularla Çok Eşlilik Arasında Savrulan Cinselliğimiz

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:06    Güncellendi: 18.02.2025 22:06
Bir yüzü Batı ya bir yüzü Doğu ya dönük olan toplumumuzda cinsellikle ilgili çalışmak; biz ruh sağlığı çalışanlarını oldukça zorlayabilmektedir. Neyin doğru; neyin yanlış olduğu; birçok konuda olduğu gibi; bu konuda da; en fazla kişinin kendisini ve varsa partnerini ilgilendirir. Ama ya bilgi hiç yoksa; insan baltayı taşa vurduğunu o zaman hissediyor!

Gencecik ve cinsel deneyimi olmayan bir erkek; kadınlara bakınca tahrik olduğunu ve son zamanlarda sapık olduğunu düşündüğünü söyleyebiliyor. Ona bunun doğası gereği olduğunu; asıl olmazsa sorun olduğunu istediğiniz kadar anlatın; toplum cinselliği öyle bir bastırmıştır ki; düşünmek ya da masturbasyon bile ayıp; günah; yasak! Sanırım biraz da o yüzden gitgide tecavüzün serbest olduğu bir toplum haline geliyoruz! Evet; isterse 30 kişi; 13 yaşında kıza tecavüz etsin; hepsi serbest kaldığına göre!

Evin içinde dedektifçilik oynayıp ergen kızının masturbasyon yapmasını engelleme çalışan anneye; yetişkinlerde cinsel sorunlarla (vajinismus; cinsel isteksizlik gibi) karşılaştığımızda; ergenlikte masturbasyon olup olmadığı sorduğumuzu ve çoğunluğun günah diye hiç yapmadığını; geçenlerde gelen 25 yıllık evli ve 45 yaşında kadının eşiyle birlikte olmaktan bir defa bile haz almadığını anlattığımda O zaman hiç yaşamamış ki! demesiyle sanırım konuyu bir yere bağladık. Ortalık yerde ve aşırı değilse; ergenlikte mastürbasyonun başlaması gerekiyor zaten. Bir de profesyonel yardım almış; ona öyle yapması söylenmiş; Okulun rehber öğretmenine danışmıştı; bana gelmeden önce. Zaten çok bilmiş profesyonellerden çektiğimizi; hiçbir şey bilmeyen insanlardan çekmiyoruz Allah a şükür!

Kadının ayıp; yasak; günah ve kirli olarak algıladığı cinselliği; evlendiği ilk gece çok normalmiş gibi yaşamasını beklemek; çoğu zaman bir şekilde atlatılsa da; üstüne bir de ilk gece çok acı çekeceği; kan-revan içinde kalacağı; hastaneye bile yetiştirilemeyip yolda kan kaybından öleceği korkusu eklenince; bilin bakalım ne oluyor; nur topu gibi vajinismus vak’alarımız. İfade tamamen danışanlarımdan birine aittir; kesinlikle abartmadım! Bazen birkaç seans; bazen aylarca bu algıları yok etmek için çaba harcamak zorunda kalıyoruz; üç kişi; biz; kadın ve eşi; bayağı sabır gerektiren bir süreç sonuçta!

Madalyonun öteki yüzünde de hem kadın; hem erkek; evli ya da bekar fark etmeksizin; sadakatsiz ilişkiler var ve sanılanın yazık ki çok üstünde. Belki evlilik ilişkileri kötüyken; belki evlendiği fikrine bir türlü alışamamışken; başka insanlarla; onların da evli olup olmaması fark etmeksizin kurulan; çoğu zaman duygusallığın zerresini bile barındırmayan cinsellik üzerine kurulu ilişkiler; her ne kadar bilim insanı da olsanız; midenizin kaldıramayacağı durumlar olabiliyor ve yazık ki koşulsuz kabul kuralımızı unutmak durumunda kalabiliyoruz. Zaten evlilik ve cinsellikle ilgili kuramcıların çoğu aldatma durumunda; bu konularda terapi yapamayacağımızı belirtiyor; iyi ki!

Çok eşlilik tarih boyunca olagelmiş; sanırım günümüzde de iyice çığırından çıkmış bir durum. Evrime inanmadığım için; erkeğin spermini olabildiğince kadına aktarıp; yapabileceği kadar çok çocuk yapma güdüsünde olduğunu savunan meslektaşlarıma katılamayacağım. Onlara bakarsanız; para karşılığı seks yapan zavallı seks köleleri de; tarihin en eski mesleğinin mensupları ki; bunun kadını aşağılamaktan başka bir şey olduğunu düşünmüyorum.

Kimse bir evliliği yalan ve aldatmaya rağmen sürdürmek zorunda hissetmemelidir kendini; boşanma da çoğu zaman bir gereklilik haline gelebilmektedir. Bütün yollar denendi ve çareler tükendiyse eğer; kağıt üzerinde evli kalıp; başka insanlarla birlikte olup; eşi aldatmak insanın önce özsaygısını zedeler kanımca. Ama çoğu zaman; çocukların varlığı; belki eşe hala duyulan az da olsa sevgi; saygı; şefkat; bu durumun toplum tarafından kötü algılanacağı düşüncesi; kişinin hem kendine; hem de eşine yalan söylediği bu ilişkileri devam ettirebilmektedir.

Yazık ki; bir kadın olarak içimi acıtan bir durum da; kadının aldatıldığından haberi olsa bile; yokmuş gibi hayatını sürdürmek zorunda hissetmesidir. Ekonomik bağımsızlığı; kendine güveni; gidecek yeri olmayan kadın; bazen da toplumdaki dul kadın imajıyla başa çıkamayacağı korkusuyla; her şeyi sineye çekip oturabilmektedir. Ne de olsa baba evinden gelinlikle çıkacak; koca evinden de başka beyazla; kefenle çıkacaktır. Evlenince kütükten silinen kız çocuğu; çoğu zaman sanki evlatlıktan da silinmiş gibi sahipsiz bırakılmaktadır. Sokakta kalmaktansa; aldatılmak ve ses çıkarmamak daha katlanılabilir bir durum olarak görülmektedir. Devletin Batı toplumlarındaki gibi; onlara sahip çıkması; şu an en azından; insan gibi hayat sürecek bir gelire kavuşması ya da eşin doğru düzgün nafaka vermesi söz konusu olmadığına göre!

İşin bir de aldatılan eşe cinsel yolla bulaşan hastalık (AİDS; bel soğukluğu; HPV; mantarlar) taşıma ya da çok eş değiştirmiş erkeğin eşinin; diğerlerine göre çok daha fazla oranda HPV (Human Papiloma Virus) sonucu rahim ağzı kanseri olabilme boyutu var ki; çoğu zaman aldatanın aklına bile gelmez. Aldatma sadece erkeğin tekelinde değil! Hatta son zamanlarda; çok sık rastladığımız bir aldatan kadın repliği; ki psikologlar olarak ezberledik: “Eşimi de seviyorum aslında; kaç yıllık kocam; çocuklarımın babası; çok iyi biri; beni üzmez; her istediğimi yapmaya çalışır. Ama sevgilimi de çok seviyorum; ne yapmam lazım şimdi?” “Birinden vazgeçeceksiniz ya da ben size yardımcı olamayacağım!” cümlesini kurarken; içimden bir Adanalı olarak bildiğim pek de hoş olmayan sözleri art arda sıralıyorum da; meslek etiği gereği; dışımdan söyleyemiyorum!

Kadınların en çok şikayetçi olduğu konulardan biri de; evlenmeden önce profesyonellerle ilişkisinden ya da porno filmlerden gördüklerini eşi üzerinde uygulamaya çalışan eşleri oluyor ki; onlara da bir çift sözüm var; film o film! Birçok şeyin abartıldığı koca bir sektör sonuçta ve eşiniz de o sektörde çalışan bir artist değil! Hocalarımız eşler eğer isterlerse; birlikte porno film izleyebileceklerini belirtmişti; cinsel hayatlarındaki monotonluğu yenmek için. Benim inancıma ters! Tabii ki; gene herkes bildiğini okuyacak. Ama erkeklerden ricam; eşiniz ne porno artisti; ne jimnastikçi değilse; bırakın oradaki şeyleri uygulamaya çalışmayı da; önce doğru-düzgün bir cinsel yaşamınız olsun. Sonra zamanla; birlikte karar verip; farklı şeyler deneyebilirsiniz.

Özellikle erkeklerde olduğu zaman; daha çok sorun olarak görülen ve hatta cinayetlere sebep olabilen bir durum; eşcinsellik. Bana çok “Bu çocuk; erkeklerden hoşlanıyor; erkek sevgilisi var; ne olur bir şey söyleyin; bizi bu dertten kurtarın! Biz el-alemin yüzüne nasıl bakarız! Yarın nasıl evlenecek?” diye gelen aile oldu; yanlarında da; genelde ergen oğullarıyla birlikte. Hastalık; sapıklık vs. olarak adlandırılan bu durum; hastalık kategorisinden çıkarıldı bir! İkincisi; eğer kişi kendisi bu durumdan rahatsız değilse; hayatından memnunsa; kimsenin bir şey yapamayacağı! Zaten gönüllü gelmiyorlar ki; aile kolundan tutup getiriyor ve terapide; genel olarak; kişinin kendisinin yardım araması ve istemesi esastır! Bu seçimler ya da içgüdüler; ergenlikte kendini belli ediyor en geç. Ama daha küçük yaşlarda da belirti verebiliyor. Annenin ya da ablaların kıyafetlerini giyme; makyaj yapma; sürekli kadınlarla birlikte oturma gibi. Kadın eşcinselliği daha bir görmezden gelinen ve genelde de gizli yaşanan; çoğunun evlenip; çoluk-çocuğa karışıp kamufle ettiği ya da sonraki yıllarda bastırdığı bir durum olduğundan; erkek eşcinselliği gibi görülmüyor. Erkek eşcinsellerin evlenip çocuk yapıp; tıpkı kadınlarda olduğu gibi biseksüel bir hayat yaşayıp mutsuz olduklarına da şahit oluyoruz. Bizim toplumumuzda herkes evlenmek zorunda!

Sonuçta herkesin cinselliği yaşayıp yaşamayacağı; yaşayacaksa kiminle ve nasıl yaşayacağı kendisini bağlamakla kalmıyor; çoğu zaman etkilenen başka insanlar da oluyor. Ama en azından; özellikle de kız çocuklarına cinselliği hiç anlatmasanız sanki bizim işimiz daha kolay olacak; vajinismus şampiyonu ülkemizde! O yanlış bilgileri düzeltmek o kadar zor ki! Her çocuğun yaşına uygun bilgileri vermek; sorularına abartısız ve üstü örtük gerçek cevaplar vermek; hem kadın; hem erkek olarak; cinselliği öcü ya da övünme meselesi gibi göstermemek yetişkinler olarak yapabileceğiniz ve yaparsanız da minnettar kalacağımız bir durumdur.

Yani kızınıza ta ilkokul çağından itibaren “Erkeklere bakma; erkeklerle oynama; günah! Sevgilin olursa Allah yakar! Baban duyarsa bacaklarını kırar; seni de okuldan alır! Evlenmeden önce; sevgili falan istemiyoruz; kısmetin çıkınca evlen; istediğini o zaman yaparsın!” oğlunuza da “Sevgilisi varmış aslan oğlumun; olacak tabii! Evlenmeden biriyle birlikte olmakta ne varmış ki; erkeğin elinin kiri! Ben ilerde evleneceğin zaman; sana helal süt emmiş; temiz bir kız bulurum; sen şimdi; gez; toz; eğlen; hiç kafana takma; erkek adamsın; olacak tabii!” der ve çifte standart uygularsanız; ben bu helal süt emmişlerle haram süt emmişlerin bir araya gelmesine de Kur’an’dan bir ayetle cevap veririm: Nur Suresi 3. Ayet der ki: “ Zina eden erkek; zina eden kadından veya müşrik olan kadından başkasını nikâhlayamaz. Ve zina eden kadını da; zina eden veya müşrik olan erkekten başkası nikâhlayamaz. Ve bu; mü minlere haram kılınmıştır.” Kadın ve erkeğin; neredeyse hiçbir konuda eşit sayılmadığı toplumumuzda; maalesef ki; günahlar da erkeğin tekelinde ve mübah! Herkes günah işlesin demiyorum da; günahsa ikisine de günah; onu anlatmaya çalışıyorum!

Çocuğa cinsellikle ilgili bilgi verme konusuna gelince; asla yalan söylemeyin; ama her şeyi de açık açık anlatmayın tabii! 3-4 yaşlarında çocuk; cinsiyeti keşfeder. Hele de; karşı cinsten bebek kardeşi varsa. Altı değiştirilirken; kendisinden farklı olduğunu görür. Ona soruları karşısında söyleyebileceğiniz; yaşının kaldırabildiği kadarı her neyse; örneğin “Evet; sen erkeksin; senin pipin var; kız kardeşinin de kukusu var.” “Anne-baba birbirini severse; çocuk olur.” “Çocuk annenin karnında büyür; sonra hastanede doktorlar annenin karnından çıkarır.” gibi cevaplar çoğu zaman merakını tatmin edecek; çok fazla soru sormasını da engelleyecektir. Kimseyi leylekler getirmedi; çocuğu havada leylek aramak zorunda bırakmayın! Çünkü küçük çocuklar; soyut kavramları gelişmediği için; söylediğiniz her şeye inanır ve yalan da sonradan öğrenilen bir davranıştır. Örnek görmediyse; çocuk yalan söylemeyi de bilmez. Benim tavsiyem; öğretmeyin!

Bir de; bazılarına göre olması gereken; benim gördüğüm; yetişkinlikte bile atlatılamayan bir travma olarak kalan; küçük çocuklarınızın yanında giyinip soyunmak; birlikte banyo yapmak; hiç de uygun bir davranış değil! Mahremin mahrem kalması gerekir. Kendi çocuğunuz olabilir; ama; o sizden ayrılalı; doğalı yıllar oldu. Bu davranışlarınız; ileride çocuğunuzun cinsellikten korkmasına; tiksinmesine sebep olabilir.

Benim temennim; ne cinselliği bastırmış ve takıntı haline getirmiş; ne de hiçbir bağlılığa; nikah akdine bile aldırmadan rastgele çok eşli bir hayat sürdüren; cinselliği eşleri ya da evli olmasalar da; sevgilileriyle yaşayacak; daha sadık ilişkilerin olduğu bir toplum ve dünyada yaşamak.