Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Türk Kadınının Kusurları

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
DOST DOĞRULARI SÖYLER: TÜRK KADINININ KUSURLARI

Türk kadını tabiri bir genellemedir; her genelleme mutlaka hata demektir lakin bu ortalama bir tabloyu da resmeder aslında! Türk kadını derken geneli tenzih ediyorum; sadece bir bölümü kastediyorum elbette; bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Çoğunlukla;

Türk kadını ertelemeyi sever! Mutluluğu evliliğe erteler mesela!

Türk kadını indirgemecidir! Mutluluğu evliliğe ve eşine indirger! İyi bir evlilik yaptı mı; eşi de hayırlı birisi çıktı mı mutlu olacağını; daha doğrusu mutlu olması gerektiğini zanneder! En çok önemsediği şeyi bu kadar ucuza getirmeye kalkar! Bunun sonu tam bir hayal kırıklığıdır tabi! Mutsuzluğunun sebebi evliliğinin iyi çıkmamasından çok böyle bir beklenti üzerine iyi çıkmamış olmasıdır aslında!

Türk kadını rol karmaşası yaşar! İyi bir cinsel partner olmayı kötü kadın olmak gibi algılar! Kadınlığını ev işlerindeki maharetiyle; çoğunlukla da mutfakta ispatlamaya kalkışır!

Türk kadını başa kakar! Mutfakta dört döner; evin altını üstüne getirir; sürekli o odadan bu salona koşturur! Sehpa üzerinde ufacık bir toz zerresi görse çıldırır. Ancak eşini yine de mutlu edemez. Bunu sıklıkla; “Sana saçımı süpürge ettim” diye açıklar! Oysa kocası ondan saçlarını süpürge etmesini değil; iyi bir kadın; iyi bir partner olmasını istemiştir lakin bunu ona açıkça söyleyememiştir!

Evlilikteki bir yığın hazımsızlığın; alınganlığın; agresifliğin; velhasıl bilumum geçimsizliğin; pürüzlerin; sürtüşmelerin temel nedeni budur! Türk kadını cinselliği çok önemsemem mantığında olduğu için bu gerçeği bu şekilde okumaz genelde! Çünkü o cinselliği önemseyen kadınların “kötü” kadın olduğuna inanmıştır!

Türk kadını kilodan dert yakınır lakin pasta – börek günlerinden asla vazgeçmez!
O sürekli bol sarımsaklı kısır yer! Sarımsak kokusuna duyulan tepkinin bir süre sonra (istem dışı olarak) kendisine karşı genellenebileceğini ve bunun soğumalara; derken uzak durmalara yol açabileceğini bilmez! Bilse bile çok önemsemez bunu!

Türk kadını evde değil; dışarıya çıkarken süslenir. Çoğunlukla ev içinde kendisine dikkat etmez! Erkeğin hiç ıskalamayan bilinçaltı bunu sürekli not eder. Hesabını ileride görmek için…

Türk kadını iğnelemeyi; imalı konuşmayı sever. Bu pasif agresif tutum eşi içten içe yıpratır.

Türk kadını kıyaslamayı; şu anı konuşurken işin içine geçmişi katmayı; üzerine sos olarak da eşinin anne – babasını; hatta eş dost ve akrabalarını eklemeyi sever. Böylece pireyi konuşurken mesele bir anda deveye dönüşür; onun çok iyi yemek pişiren maharetli ellerinde!

Türk kadını sürekli sen dilini kullanır! Sen şöyle yaptın; sen niye… diye diye bıktırır! Bu “sen” ve “niye” ile başlayan cümlelerin her birisi erkeğin beynine inen birer balyozdur.

Türk kadını evlilikteki iç ve dış işler şeklindeki rol paylaşımını çok fazla içine sindirememiştir. Bu sebeple evin dış işlerine fazlaca müdahale eder. Eşinin alacağına; verecek olup da veremediği borcuna vs. gereğinden fazla karışır. Bu sebeple bir yığın sorun yaşar. Üstüne bir de bunu yanlış; sorgulayıcı; küçümseyici; hesap sorucu ve bıktırıcı bir üslupla yapar. Bu tutum erkeğin ciddi savunma refleksiyle karşılık bulur. Bu saldırının bedelini kimi erkek açıkça kimisi de belli etmeden eşine pahalıya ödetir.

Türk kadını ailesiyle yeni yuvası arasındaki hassas dengeyi bir türlü kuramamıştır. Ailesinden gelebilen gizli müdahalelere karşı farkındalığı çok düşüktür. Çünkü o; “Hiçbir anne baba çocuğunun mutsuzluğunu istemez” sözüne inanmıştır. Evliliğe yönelik hatalı müdahalenin çoğunun kızlarının kötülüğünü isteme gibi bir art niyetten kaynaklanmadığı; bunun tamamen iyi niyetli bir kısım yanlışlardan kaynaklandığı gerçeğini henüz fark edememiştir. O tüm kötülüklerin sadece ve sadece kötü niyetli olunca ortaya çıktığını düşünmektedir.

Türk kadını eşine yönelik yaklaşımlarını genel ilkeler ve prensipler üzerine değil; duygu durumu üzerine kurmuştur. Dolayısı ile eşine yönelik yaklaşımları sürekli değişkenlik arz eder. Değişkenlik eşleri ruhen tüketir.

Türk kadını eşinin bir hareketine kızar; onun genelini; bütününü; her şeyini cezalandırır. Eşine toptan tavır alır mesela! Oysa eşinin her şeyi hatalı değildir; sadece bir konuda hatalı davranmıştır. Bu hatayı çocuğuna karşı da çok yapar. Buradaki adaletsiz ceza eşi rahatsız eder; haksızlık karşısında savunmaya iter; hatta saldırıya zorlar.

Türk kadını gereksiz kıskançlıklar yapabilmekte; fazlasıyla alıngan ve kaprisli davranabilmektedir. Bunlar eşi ruhen ve zihnen yoran tavırlardır. Ayrıca bunlar kadının eşinin gözündeki ağırlığını ve saygınlığını azaltan; zamanla değer algısını ve saygınlığını aşındıran yaklaşımlardır.

Türk kadını gördüğüne değil; duyduğuna inanır. Gerçi biz millet olarak böyleyizdir. Mesela birinin yıllarca her iyi yönünü görürüz; yıllar sonra aksi yönde tek bir dedikodu duyarız; ona hemen inanırız! İsterseniz dünyayı alın; sevildiğini duymadığı takdirde inanmaz Türk kadını! İlla ki duyacak! Söz yalan olmuş gerçek olmuş önemi yoktur; duyması kafidir…

Türk kadını aldatıldığında bunu sevgisizlikle izah eder. Ona göre güzel kadın aldatılmamalıdır! Aldatılmış ise mutlaka kendisinde bir eksiklik vardır. O çoğu aldatmanın eksiklik yüzünden değil; fazlalığın sebep olduğu fantezi arayışı nedeniyle olduğunu pek düşünmez! Dolayısı ile sürekli yıkıma uğrar! Evet aldatılmayı hep sevgi yokmuş yahut bitmiş şeklinde izah eder. ona göre sevgi varsa her şey vardır; sevgi yoksa da hiçbir şey yoktur. Türk kadını sevgiye daha doğrusu duygulara; en çok da hislere; ne hissettiğine vs. aşırı anlam yükler. Genellikle hisleriyle hareket eder.

Türk kadını sohbetlerdeki samimiyetin cazibesine çabuk kapılır; mahremiyet ilkesini unutur; şaka yollu yahut gerçek; eşlerinden bahseder. İleri geri konuşmalara yol açar. Sonra da çevresindekilerin; “Aaa; sahi mi; inanamıyorum; ciddi misin; yo benim eşimin o konuda Allah’ı var… türü fikir ve görüşleriyle yani sebep olduğu bozucu telkin etkisiyle eşine bakışını kendi ellerliyle bozar!
Türk kadını kıyaslamayı sever. Çocuğunu komşu çocuğuyla; evlilikteki rahatını ana evindeki konforla kıyaslar. Haliyle eşini de kıyaslar. Sanki herkes ve her dönem birbiriyle aynı olmak zorundaymış gibi.

Türk kadını sığ ilgi sözcüklerini kullanmayı yeterli zanneder. Erkeğim; varlığın bizim için övünç kaynağı; sen değerli bir adamsın gibi ruh doyurucu; erkeğin ruhunu besleyip olgunlaştırıcı iltifatları bilmez. Aşkım; ne haber; canım şeklindeki birkaç sığ ve kalıp ifadeyi yeterli görür.

Türk kadını tıpkı Türk erkeği gibi tartışma tekniğini (adabını) bilmez. Aslında sıkıntılar evlilikte sorun olduğu için ortaya çıkmaz; ortaya çıkan bir sorunun yol açtığı bu sağlıksız tartışma ortamından dolayı gelişir. Yani sorun sorunlarda değildir; sorun o sorunları tartışma ve ele alma şeklindedir aslında! Bu sebeple biten her evlilikte sorunlardan çok baştan sona hatalı işleyen bir tartışma süreci belirleyici olur.

Velhasıl hep erkekler konuşulur lakin bizim kadınlarımızın da eksiği ve kusuru çoktur. Bir bu kadar hatayı hatta daha fazlasını erkek eşler için düşünün. Sonra koyun hepsini üst üste; toplayın! Bu hesaptan evliliğe dair ne sonuç çıkacağını varın siz hesap edin.

Psikolog
İzzet Güllü