Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür…
Mahatma Gandhi
SÖZLERİN GÜCÜ
Hayatımızın değişim istediğimiz alanlarında kendimize dönüp bakmamız ilk önceliğimizdir. Kendimizi tanımada ise doğru soruları sormanın önemi büyüktür. Bu sorular “Ben ne diyorum? Ben ne konuşuyorum?” ile başlayabilir.
Yemek yerken; otobüste giderken; tren beklerken; film izlerken; yolda yürürken; çalışırken; konuşurken; müzik dinlerken ve hatta rüya görürken bile bir iç konuşma yaparız. Bu iç konuşmalar iletişim kurduğumuzda sözlerimize dönüşür ve yukarıda Gandhi’den alıntıladığımız paragraf gibi kaderimize uzanan bir yol çizer. Bu sebeple iç konuşmalarımıza kulak vermek değişimin başlangıcı olacaktır.
Öncelikle sabah kalkar kalkmaz hangi cümleleri kurduğumuza bakalım:
-Bugün güzel bir gün beni bekliyor.
-Yine hava kapalı.
-Bu sabah bende bir güzellik mi var.
-Bu sivilce de tam çıkacak zamanı buldu.
-Bir gün de kahvaltıyı kocam hazırlasa.
-Bu sabah bir kaçamak yapıp pastanede mi kahvaltı etsem.
Elbette ki her gün yataktan aynı neşe ya da mutsuzlukla kalkmıyoruzdur. Ancak genel olarak kurduğumuz cümlelerde ne kadar olumlu; ne kadar olumsuz olduğumuzun farkında olmamız önemlidir.
Hangi cümleleri kurduğumuz bize nasıl düşündüğümüzün ipuçlarını verir. Bir otobüs durağında bekleyen ikiz kardeşleri düşünelim. Aynı anne-babanın çocuklarıdır. Küçüklüklerinden beri aynı evde; aynı koşullarda büyümüşlerdir. Bu ikizlerin beklediği otobüsün o gün arızalandığını ve bir sonraki seferi beklemek durumunda kaldıklarını farz edelim. İkizlerden biri bu durumu “Ne yapalım; bekleriz; bu sırada şuradaki kitapçıya bir baksak mı?” diye yorumlayabilir. Diğeri ise “Zaten bütün terslikler bizi bulur; ya diğeri de gelmezse; bak gör o zaman uğursuzluğu.” diyebilir. İçimizde bu ikizlerden olduğunu düşünelim. Hangisi ile yaşamak daha kolay; daha zevkli olacaktır?
SÖZLER NEYİ İŞARET EDİYOR?
Otobüsü kaçırdığımızda “Zaten hep terslikler beni bulur.” gibi bir yorum kendimizi şanssız; zavallı gördüğümüze işarettir. Bu tarzda cümleleri çok sık kurduğumuzda kendimize güvenimiz gitgide azalır; bizi dış etkenlerin yönetmesine izin verir hale geliriz.
Müdürümüzden gelen bir teşekkür ves yaptığımız işi onaylaması karşısında “Üzerine emek verdiğim çalışmalarıma değer verip takdir etmesi ne güzel.” şeklindeki bir iç konuşma; kendimize olan güveni gösterir. İleride yapabileceklerimiz için kendi kendimize destek vermiş oluruz. Bizi bir adım ileriye götürecek çabaya girişmekte cesaretimizin artmasına yardımcı olur.
OLUMSUZ OLAYLARDA NE DESEM DAHA İYİ OLUR?
Başımıza her zaman dünyanın en şanslı insanı olarak olumlu olaylar elbette ki gelmeyecektir. Olumsuz olaylar yaşandığında çözüm yolları arayıcı; bunları bir fırsata dönüştürme amacı içeren cümleler bizi rahatlatabilir.
Çok istediğimiz bir işe alınmadık. Mali durumumuz bizi zorluyor. Hatta bu durum evliliğimize de yansıyor. Burada “Şartlarım ne kadar sınırlanırsa yaratıcılığım o kadar artacaktır. Öncelikle bu işe neden alınmadığımı anlamalıyım. Hangi özelliklerimden dolayı bu işin bana uygun olmadığını söylemiş olabilirler? Benzer bir iş fırsatı için şimdi alınmamama neden olan noktamı geliştirebilir miyim? Peki; becerilerim nelerdir? Bunları başka bir alanda geliştirebilir miyim?” gibi cümleler bize kendimizi geliştirme imkanı verir; bir sonraki iş görüşmesinde bizi avantajlı duruma getirebilir; aynı sebeplerden benzer bir işi kaçırmamamıza yardımcı olur.
Bir şeyleri değiştirme çabasına eski alışkanlıklar yerine yenilerinden başlamak daha kolay olabilir. Bizi çok üzen ya da uzun süredir devam eden olumsuz olaylar; durumlar yerine yeni bir olaydaki olumsuz cümle kurma eğilimimizi değiştirmek bizi daha az zorlayabilir. Örneğin çocuklarımızın dağınıklığından yıllardır şikâyetçiysek bu durum için olumlu iç konuşmalarımızı başlatmakta zorlanabiliriz. Ancak onlara sevdiği bir yemeği yaptıktan sonra onların iştahla yediklerini görmek ve burada kuracağımız “iyi ki çocuklarım var; onlar için bir şey yapmaktan hoşlanıyorum.” cümlesi bize yeni bir fikir buldurabilir. Çocuklarımıza odalarını toplarlarsa; sevdikleri yiyecekten yapmayı teklif edebiliriz. Böylece uzun süredir devam eden olumsuz alışkanlığı giderebiliriz.
FARKINDALIK
Düzenli bir şekilde kendimize odaklanalım. Sözlerimizle başlayan; kaderimize uzanan süreci bizim etkilediğimizi hatırlayalım. Küçük bir başlangıç için bir deftere önce olumsuz iç ve dış konuşmalarımızı yazarak kendimize söylediklerimizin; kendimizi nasıl yönlendirdiğini fark edelim. Değişim için fark etme basamağı temeldir ve bir binanın temelini atmak gibidir. Sağlam temeli olan binaların sallantılara karşı dayanma gücü daha fazla olacaktır.