Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Çocuklarda Davranış Bozuklukları ve Ebeveyn Tutumları

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
Davranış Bozukluğu Nedir? Ne Değildir?

Çocuklarda davranış bozuklukları derken tam olarak nelerden bahsediyoruz ilk olarak bunu tanımlamakta fayda var. Aksi halde çocuğun hoşumuza gitmeyen her hareketini davranış bozukluğu olarak tanımlama yanlışına düşebiliriz. Anne-babanın hoşuna gitmeyen fakat çocuğun yaşına göre normal hatta sağlıklı diyebileceğimiz davranışların; ebeveynlerinin ya da etrafındaki büyükleri tarafından davranış problemi olarak adlandırılmasını sıklıkla görmekteyiz.

Büyükler etraflarında söz dinleyen; bir şey söylendiğinde hemen yerine getiren; ısrar etmeyen; ağlamayan; kendini ve en karmaşık duygularını konuşarak ifade edebilen; bütün gün sakince oturan; etrafı karıştırmayan kısacası bir ölçüde yetişkin gibi davranan çocuklar görmek isterler. Fakat çocuklar yaşlarına göre bu saydığımız yetişkinler için can sıkıcı olabilen davranışları ve daha fazlasını sergilerler. Hatta sergilemelidirler. Çünkü bu sorun olarak görülebilen davranışların ruhsal gelişimleri açısından önemli anlamları olabilmektedir. Örneğin istediği oyuncak için hiç ısrar etmeyen; ağlamayan; türlü yollar denemeyen bir çocuğun ileriki yıllarda yetişkin istekleri için de aynı arzusuzluğu göstermesi bizi şaşırtmaz. Kendisi; etrafı ve olan bitenler için çocukça sorular sormayan; etrafındaki büyüklerin eşyalarını karıştırmak gibi çocukça heyecanları olmayan bir başka çocuğun ileriki yıllarında etrafını; kendisini ve yaşadığı evreni sorgulayan; daha iyisini arayan bir insan belki de bir bilim insanı olmasını bekleyemeyiz. Ya da anne-babasının her söylediğini yapan; tartışmaya girmeyen uslu bir çocuğun; kendisine sunulandan daha iyisini talep etmesini; haksızlıklar karşısında kendisini savunabilmesini; yaratıcılığını kullanabilmesini beklemek yine bizi hayal kırıklığına uğratabilecek bir beklentidir.

O zaman neyi davranış bozukluğu olarak ele alacağız? Kabaca bir tanım yapmak gerekirse; yaşından; fiziksel ve ruhsal kapasitesinden beklenmeyen; kendisine; başkasına veya etrafına maddi manevi zarar verici davranışlar sergileyen ve bunu ısrarla tekrarlayan kişiler için davranış bozukluğundan bahsedebiliriz.

Yetişkinler için davranış bozukluğunun ayrımını yapmak bir zorluk teşkil etmezken; çocuklar açısından her gelişim döneminin kapasitesi farklı olacağından neyin davranış bozukluğu olduğu neyin olmadığını tespit etmek her zaman çok kolay olmamaktadır. Örneğin 2 yaşındaki bir çocuğun eline geçirdiği her şeyi fırlatması ruhsal açıdan anlamlı ve makul görünürken; 6 yaşındaki bir çocuk için aynı şeyi söylemek zordur. 5 yaşındaki bir çocuğun aidiyet ve mülkiyet ile ilgili bilgilerinin tam oturmadığını düşünürsek; arkadaşının çok beğendiği kalemini alması veya babasının cüzdanından para aşırması yine anlamlı ve makul görünürken; 9 yaşındaki bir çocuğun her canı istediğinde bunları yapması daha çok üzerinde durulması ve araştırılması gereken bir durumdur.

Dikkat etmemiz gereken bir başka önemli nokta da bu davranışların yoğunluğudur. Her çocuk büyümesi sırasında davranış bozukluğu olarak ele alınabilecek davranışlar sergileyebilir. Kaç kere tekrarlandığı; sıklığı ve şiddeti bu davranışların bozukluk olarak ele alınıp alınmayacağını belirler.

Davranış bozukluğu olarak ele alabileceğimiz en sık rastlanan şikâyetlere baktığımızda; saldırgan davranışlar (başkasına ve/veya kendisine zarar verme; eşyalara zarar verme); yalan söyleme; hırsızlık; karşıt gelme ve ağlama şikâyetlerinin en sık rastlananlar olduğunu söyleyebiliriz. Her davranış probleminin altında yatan anlam ve bu sıkıntının ruhsal olarak neye hizmet ettiği farklıdır.

Bir davranış probleminin ruhsal olarak ne anlama geldiğini bulmak her zaman kolay değildir. Bir psikiyatr veya danışmanlık merkezine başvuran ebeveynler yaşadıkları sıkıntıların boğuculuğuyla sıklıkla hazır; uygulanabilir ve problemi ortadan kaldıracak pratik öneriler isterler. Maalesef bu yöndeki talebin çokluğundan ve psikolojik danışmanlık alanının istismar edilebilir olmasından sebeple istenilen tarzda basit kurtuluş sunan bir çok öneriye ulaşılabilir. Somut; insanın duygusal-ruhsal tarafını ve biricikliğini dışarıda bırakan; son derece yüzeysel ve genel öneriler sunan bu yöntemler çok nadir işe yaradıkları gibi; çoğu zaman işleri daha da zorlaştırırlar. Deneme tahtasına dönen çocuklar ve yaşanılan hayal kırıklıkları; genelde problem olarak görünen davranışta yüksek bir direnç ve problemin çeşitlenmesiyle çocuklarda karşılık bulur.

Peki davranış problemi olan çocuğa nasıl yaklaşmalıyız? Unutulmaması gereken; yalnızca davranış problemlerinde değil; psikolojik temelli olduğunu düşündüğümüz her sorunun; ruhsal-duygusal bir nedeni ve anlamı olduğudur. Ve yapılması gereken bu problemi anlamaya yönelik duygusal bir çalışma yürütmektir. Her danışanın ve onunla kurulan ilişkinin biricikliğini hesaba katarsak tam da bu yüzden hazır ve yüzeysel önerilerden kaçınılmalıdır. Önemli olan danışan ve ailesiyle kurulan ilişki ve bunun yorumlanmasıdır. Hiçbir çocuk ailesinden ve çevresinden bağımsız bir sorun yaşamaz.

Projektif testler çocuğun ruhsal olarak neyle meşgul olduğuna; kendisini ve çevresini nasıl anlamlandırdığına dair bize bilgiler sunar. Aile görüşmeleri anne-babayı; çocukla olan ilişkileri; yani çocuğun yaşadığı ruhsal ve fiziksel atmosferi tanımamızda önemli rol oynar. Bireysel terapiler de çocuğun terapistle kurduğu ilişki üzerinden yaşadığı probleme dair ruhsal bir çalışmaya girmesine olanak tanır. Çoğu zaman problem olarak görünen davranış çocuğun; ruhsallığında baş edemediği ve daha büyük olarak algıladığı bir sıkıntıya karşı ürettiği çok başarılı olamayan ara çözümlerdir. Bahsi geçen üretim ruhsal bir üretim olduğundan çocuk bu durumun farkında değildir. Terapistin yardımı ve yorumlarıyla çocuğun ve ailenin bu bağlantıları fark etmesi zaman ister. Yerine daha başarılı bir çözüm koymadan çocuk her türlü değişim talebine dirençle karşılık verecektir.

Çocuklarla ilgili her sorunda olduğu gibi davranış problemleri de; çocuğun; ailenin ve terapistin yer aldığı üç ayaklı; enerji; sorumluluk; sabır ve zaman isteyen ruhsal bir çalışma ile çözülebilecektir.

Uzm. Klinik Psk. Vahap TAŞKENT