Aşk ve güzellik tanrıçası Venüs’ün oğlu Cupido; Roma mitolojisinde aşk ve tutku tanrısıdır. Rastgele etrafa oklar atar ve bu oklara hedef olanlar; aşık olup sonsuz bir tutkuyla yanmaya başlarlar. Cupido; Yunan mitolojisinde aşk tanrısı Eros’la özdeştir. Edebiyattan mitolojiye kadar; yaşamın olduğu her yerde aşka dair bir şeyler bulmak mümkündür.
Psikolojinin ise aşkla 1970’lerden sonra daha yoğun olarak ilgilendiği görülmektedir. Aşk; bileşenleri; birliktelik; bağlanma; bir olma hissi olan; yoğun ve güçlü duygusal bir deneyimdir. Sternberg; aşkın; yakınlık; tutku ve bağlılık (adanmışlık) gibi üç ana bileşenden meydana geldiğini belirtmektedir. Yakınlık ilişkinin duygusal yanını; tutku ilişkinin cinsel yönünü; adanmışlık da bireyin ilişkiye olan bağlılığının kararlılığı olarak düşünsel yönünü temsil etmektedir. Bu üç bileşenin olduğu aşk; mükemmel aşkı oluşturmaktadır.
Aşk; kendimizi neşeye; doyuma; üzüntüye; kedere; düş kırıklığına ve daha önce bilmediğimiz bir bilinç yoğunluğuna açmak demektir. Araştırmalar aşk yaşantısı eğer sağlıklı ve güvenli bir şekilde yaşanmaktaysa; bireyin kendine duyduğu güvenin ve saygısının arttığını; benliğini geliştirdiğini; bir iş yapma konusunda kendini yetkin hissettiğini ve yaptığı işi daha büyük bir heyecanla yaptığını ortaya koymaktadır.
Aşık olmak; birbirine doğru güçlü bir biçimde çekilen insanların duygularını derinleştirmek ve ilişkiyi sürdürmek istemeye başlamasıyla doğar. İlk görüşte aşk diye bir şey nadir olarak varsa da çoğunlukla aşk; arkadaşlık döneminden sonra ortaya çıkmaktadır. Aşık olma sürecinde çekimin etkisi oldukça büyüktür. Çekimin duygu ve davranış boyutları vardır. Benzerlikler arttıkça; çekimin arttığı görülmektedir. Sıcaklık ve duyarlılık; ilişkideki önemli kavramlardır. Aşıksak ve aşkımıza karşılık alıyorsak mutlu oluruz. Birinin bizden hoşlandığını bilmek ve sevilen kişinin duygularının tatmin edilmesi; aşık olma konusunda önemli oranda rol oynar. Böylelikle sevilen kişinin; seven tarafından önemli ihtiyaçları karşılanır.
İlişki; iki kişinin bir araya gelmesi ve kendilerini yeniden tanımlamasıdır. Ve bir ilişkide iki kişi olduğuna göre; ikisinin de rolü var demektir. Aşık rolünde kişilerin yaşadıkları; yalnızca ‘o’nun olması; yalnızca ‘o’ nu düşünüyor olmak ve karşılıklı seçimlerin olması; psikodramatik dille ‘tele’ ile ilgilidir. Aşık olan çiftlerin birbirlerini hayat boyu tanıyormuş gibi olma durumu; psikolojik yaşamımızın dinamiğinde çok önemli bir rol oynamasındandır.
Lübnanlı felsefe yazarı; romancı; şair ve ressam Halil Cibran; “Birbirinizi sevin ama aşkı bir sözleşmeye çevirmeyin; bırakın aşk daha ziyade ruhlarınızın sahilleri arasında devinen bir umman olsun” der. Gerçekten de aşk; hesapsız; kitapsız; sahici duyguların yoğun olduğu; bireyin kendini açabileceği bir ilişkidir. Süreçle ilgilenmektir aşk. Aşık rolünde iken; zaman durur. Aşk; rol alınan; oynanan ve rol yaratılan bir süreçtir; rol yaratma spontanitedir. Yaşamdaki hedefimiz spontan olmaktır. Spontan olduğumuz anlar çok azdır. Aşk cesarettir. Cesaretimiz arttıkça spontan oluruz. Anksiyetimiz arttıkça; spontanlıktan uzaklaşırız. Aşık rolünün sağlıklı taraflarından biri de; kim ne der kaygısından uzak; spontan bir yaratıma olanak sağlamasıdır.
Aşkta; her insan baştan başlar. Kime; neden aşık oluruz bu yazının konusu olmasa da kısaca değinilmesi gereken önemdedir. Genel olarak insanlar; kendilerini iyi hissettiren kişilerle olmayı isterler. İstendiğini bilmek ise oldukça çekicidir. Neden o kişinin seçildiği; görünürde çekimle ilgili olsa da; aslında romantik imgeye uygun düşen kişiler çekici bulunmaktadır. Yani; aşık olunan kişiler genellikle rastgele ve fiziksel özelliklerine göre seçmiş gibi görünse de aslında; anlaşıldığını ve sevildiğini hissettiren kişileri seçeriz.
Herkesin aşkı kendine biriciktir. Bu nedenle de herkes aşkı farklı yaşar. Çünkü herkesin dinamikleri farklıdır. Ortak noktası; aşkın çok yoğun ve büyük bir deneyim olmasıdır. Aşkta; ötekine (maşuka) yapılan yatırım ve idealizasyon; temelde bireyin kendisiyle olan doyumsuzluğuna dayanmaktadır. İnsanlar çocukluktan kalma çözümlenememiş çelişkileri beraberlerinde taşımaktadır. Herkeste farklı şekil ve dozda olduğu gibi bunları alınganlık; kaygı; güvensizlik ve korku şeklinde yaşamaktadır. Aşık olduğumuzda; karşılık gördüğümüzde bu kaygılar azalır; güven duygusu ve sevilme iyi gelmektedir. Aşk tehlikeye girdiğinde bu duygular daha güçlü şekilde tekrar gelmektedir. Bu nedenle aşık olmak trajedileri de içinde barındırmaktadır. Bir anlamda aşk ne kadar parlaksa; kaybının gölgesi de o kadar karanlıktır ve kendimizle yüzleşmemiz için bize fırsatların kapısını aralar.
Çapkın; M. (2013). Psikodramanın Temel Kavramlar ile Aşka Bakış; Moreno’ nun Rol Kuramına Göre Aşık Rolünün İncelenmesi. İstanbul Psikodrama Enstitüsü Mezuniyet Tezi.
Pines; A.M. (2010). Aşık Olmak. İstanbul; İletişim Yayınları
May; R. (2010). Aşk ve İrade. İstanbul: Okuyan Us Yayınevi.
Mitchell; S.A (2010). Aşk Sürebilir mi? Zamana Karşı Romantik Aşkın Kaderi. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları