Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne göre sağlık “sadece bir hastalığın veya sakatlığın olmaması değil; aynı zamanda fiziksel; ruhsal ve sosyal yönden tam bir huzur ve iyilik hali içinde olmaktır”. Bu tanımda yer alan “tam huzur ve iyilik hali içinde olma” vurgusu YAŞAM KALİTESİ ile ilişkilidir. Ve gene WHO’ya göre Yaşam kalitesi “Kişinin yaşadığı kültür ve değer sistemleri çerçevesinde amaçları; beklentileri; standartları ve ilgileri ile ilişkili olarak yaşamdaki pozisyonunu algılayış biçimi” ’dir. Buradan basit olarak; “hasta gözüyle hastalık yaşantısı” ‘nın kişisel olarak farklı olacağı aşikardır.
Yaşam kalitesinin 4 temel bileşeni vardır; Psikolojik durum (olumlu; olumsuz duygular; idrak ve ilgili yapılar; sağlık durumu; sosyal işlevsellik durumu ve fiziksel durum.
Dişler ve oral mukoza; çiğneme; konuşma; estetik ve protezlerin tutuculuğu gibi çok önemli görevlere sahiptir. İnsanın psikolojik ve fiziksel sağlığını tamamlar. Kaybında; insanın bireysel ailevi ve toplumsal yaşam kalitesi hem ruhsal hem de fiziksel olarak çok derinden ve olumsuz etkilenir. Burada önemli olan husus uygulanmak istenen tedaviden hastanın tamamen ne beklediğini; onun yaşam kalitesini nasıl elde tuttuğunu ortaya çıkarabilmektir. Hastaların hastalığı nasıl algıladıklarının anlaşılması; hastalıkların kişinin psikolojik ve sosyal yaşantısına etkilerinin saptanması; tedavi sonuçlarının hastanın psiko-sosyal durumu üzerinde yaptığı değişikliklerin belirlenmesi doğru değerlendirme için önemlidir. Klinik durumlara göre yaşam kalitesi çalışmaları farklı anket formları içermektedir.
Oral kanser teşhisi konmuş hastaların prognozu yaşam kalitesi için önemli bir faktör olarak görünmektedir. Çünkü yaşam kalitesini etkileyen en önemli faktörler; ağız kuruluğu; dental problemler; mukozit gibi kanser tedavisinin uzun süreli yan etkileridir. Hekimin bu etkileri bilerek tedaviyi sürdürmesi hastasının yaşam kalitesini yükseltmesi açısından önemlidir. Ortognatik cerrahi hastaları yüzlerindeki görüntünün onların iş seçimini etkilediğini; toplumda daha az saygı duyulmaya sebep olduğunu ve yaşam kalitelerini kötüleştirdiğini düşünürler. Bu yüzden ortognatik cerrahi takımına maksillofasiyal cerrahlar ve ortodontistlere ilave olarak psikologların katılımının hastaların yaşam kalitelerini ve post-op memnuniyetlerini yükselteceği düşünülmektedir. Daha az komplike dental tedavilerde pratisyen-uzman kooperasyonu hastaların memnuniyetini; tedavi sonrası yaşam kalitesini arttıracaktır. Eksik dişlerin restorasyonu için 3 ana metod vardır; takma diş; sabit köprü ve implantlar. İmplant tedavisi rekonstrüktif diş hekimliğinde biyolojik olarak en uyumlu yaklaşımdır. Tek eksik dişin implant ile replasmanı çiğneme için en etkili ve maliyet-yararlanım tedavisidir. Dental implantlar özellikle de eksik dişlerin tedavisinde kullanılan yapay köklerdir. Konfor; maksimum estetik ve minimum komşu diş hazırlanmasına bağlı olarak dental implant hastalar tarafından en sık tercih edilen metod haline gelmiştir.
Sonuç olarak; Klinik araştırmalarla yaşam kalitesinin ölçülmesi tedavi seçeneklerinin değerlendirilmesinde önemlidir. Bu çerçevede hasta elde edeceği iyilik durumunu; ulaşacağı sonucu bilecek ve tedavi onun bireysel gereksinimlerine de cevap verecektir.
Souza AD: British Journal of Maxillofacial Surgery; 2008
Nordgren M ve ark. Head Neck; 2008
Lee S ve ark. J Oral and Maxillofac Surg; 2008
Pjetursson BE ve ark. J Clin Periodontol; 2012
de Baat C. Gerodontology; 2000
Karaçaylı U. 4. Sağlıklı yaşam kalitesi kongresi; 2013