Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Medya ve Psikopatoloji

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
Medyanın insanlar üzerindeki etkileri; son zamanlarda birçok uzman tarafından farklı perspektiflerden ele alınan popüler bir konu. Bu konuda yapılan çalışmaların büyük çoğunluğunda medyanın insanlar üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsediliyor. Medyadan olumlu anlamda faydalanan ve belki de birçok zaman olumsuz anlamda etkilenen bir birey olarak medya ile psikopatolojiyi ilişkilendirmek istiyorum.

İlk olarak neden bu konuda hakkında yazma ihtiyacı duyduğumdan bahsetmek istiyorum. Geçen yıl Marmara Üniversitesi; Sosyoloji Günlerine konuşmacı olarak davet edilmiştim. Ana başlık medyaydı ve Türkiye’de Medya ve Psikoloji Üzerine Analizler alt başlıklı sunumumu orada paylaşma imkânı bulmuştum. Sunumumda kullandığım alt başlıklardan biri de Medya ve Psikopatoloji idi. Zamanın kısıtlı olmasından ve konuşmamı teknik terimlere boğmak istememden ötürü bu konu üzerinde fazla durmamıştım. Geçenlerde bir televizyon programında rastlamış olduğum bir sahne sonrasında bu konun daha fazla irdelenmesi gerektiğine karar verdim.

Türkiye’nin en şık kadınını seçme iddiasıyla sürdürülen televizyon programında tanıklık ettiğim sahne söyle gelişmişti: Yarışmacılardan oldukça genç bir kadın oldukça şık giyinerek jürinin karşısına geçti. Yarışmacı Türkiye ortalamasına göre oldukça uzun bir boya ve neredeyse kusursuz ölçülere sahipti. Belki de ortalamaya göre zayıftı da. Podyumda yürümesini tamamladıktan sonra sıra jürinin yorumlarına gelmişti. Ve gelen ilk yorum karşısında neye uğradığımı şaşırdım. Jüri yarışmacının on kilo kadar fazlası olduğunu söylüyordu ve kanımca eğer o yarışmacı bir on kilo daha verirse bir deri bir kemik kalacaktı. Belki de kısa bir süre sonra bedensel rahatsızlıklarının yanı sıra anoreksik bir vaka olarak bir ruh sağlığı uzmanının kapısını çalmak zorunda kalacaktı.

Elbette güzellik ve estetik anlayışı dönemden döneme farklılık gösterebilir. Diğer yandan özellikle medya aracılığıyla dikte edilen bu anlayış toplumsal anlamda ruhsal bozukluklara sebep olabilecekte nitelikteyse bu anlayışla biten cümlenin sonuna kocaman bir soru işareti konmalıdır diye düşünüyorum. Bu bağlamda medya aracılığıyla dayatılan estetik anlayışının doğrudan ya da dolaylı olarak yol açacağı kimi patolojik durumlara değinmek istiyorum.

Anoreksiya ve Bulimia Nevroza
Kamuoyunda manken hastalığı olarak da bilinen genel hatlarıyla; olması gereken vücut ağırlığının oldukça altında bir kiloya sahip olmasına rağmen vücut ağırlığıyla ilgili ciddi endişeler duyma ve bununla birlikte bedensel sağlığını tehdit edecek perhizlere başvurma olarak tanımlanan anoroksiya nevroza ile tıkanırcasına yeme ve sonrasında kendince kilo dengesini yediklerini çıkarma yoluyla koruma olarak tanımlanabilecek olan bulumia nevrozanın; medyanın dayattığı estetik anlayışından etkilenebileceği kanısındayım. Gerek yukarıda söz ettiğim tarzda yarışma ve eğlence programları gerek de reklamlar güzel olmak için zayıf; çok zayıf; daha da zayıf olunması gerektiği mesajını doğrudan vermektedir.

Vücut Dismorfik Bozukluğu
DSM-IV’te Somatoform Bozukluklar başlığı altında tanımlanan vücut dismorfik bozukluğu; genel anlamda kişinin fiziksel görünüşünde gerçeğe dayanmayan bir kusuru işlevselliğini bozacak düzeyde abartması ve bu hayali kusurla uğraşması olarak açıklanır. Estetik cerrahların kapısını cerrahi bir müdahale gerektirmeyecek; belki de küçük bir müdahaleye dahi ihtiyaç duyulmayacak durumlarıyla çalanların birçoğunda bu bozukluğun olabileceğini düşünüyorum. Bu bozukluğun etiyolojisinde birçok etken yer alsa da medyada dayatılan estetik anlayışının da etkili olduğuna inanmaktayım. Özellikle televizyon dizilerinde rol alan birçok kadın ya da erkeğin neredeyse kusursuz bir fiziksel görünümüne sahip oldukları düşünülürse hedef kitlenin bundan olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Medya aracılığıyla dikte edilen estetik anlayışının ekrana yansıyan kısmında dolaylı olarak sanki hedef kitlenin imrendiği tüm yaşantıların kusursuz fiziksel özelliklere sahip olan kişilerin yaşamayı hak ettiği gibi bir mesaj yatıyor.

Cinsel İstek Bozukluğu
Cinsel İşlev Bozuklukları ana başlığı altında yer alan ve birkaç alt bozukluğu da içeren cinsel istek bozukluğu genel anlamda kişinin cinsel etkinliklere karşı ilgisinin az olması ya da hiç olmamasıyla birlikte bu durumun kendisini ve partneriyle olan ilişkisini olumsuz etkilemesi durumları olarak tanımlanabilir. Diğer bütün bozukluklarda olduğu gibi cinsel istek bozukluğu da sadece bir ya da birkaç etken sonrasında ortaya çıkmamaktadır. Birçok farklı bileşen sonrasında ortaya çıkmasıyla birlikte ben medyadaki estetik anlayışı ile nasıl bir ilişkisi olabileceğini irdelemek istiyorum. İlk olarak sağlıklı ve doyum sağlayan bir cinsellik için çiftlerin birbirlerini en azından cinsel birlikteliği başlatabilecek düzeyde çekici bulmaları gerektiği su götürmez bir gerçektir. Diğer yandan hipnoza yakın bir trans halinde kişinin bilinçdışına kodlanmış çekicilik kıstaslarıyla oynayan bir medya faktörü var ve bu faktörün dayattığı estetik ve çekicilik anlayışı çoğu zaman kişinin kendisi ya da partnerinin sahip olamayacağı düzeyde olduğundan bir süre sonra kişi partnerini çekici bulmayabilir. Bu durum dolaylı da olsa kişide cinsel istek bozukluğuna sebebiyet verebilecek gibi görünüyor.

Yukarıda bahsettiğim spesifik patolojik durumların yanı sıra medyada yer alan estetik algısının kişiler üzerinde stres; kaygı; mutsuzluk; umutsuzluk; özgüven ve özsaygı eksikliği; olumsuz benlik kavramı; depresif duygu durumları gibi sonuçlar doğurabileceği kanısındayım. Dolayısıyla medya ile tek yönlü bir iletişim durumunda olan bireylerin bu iletişim kanallarını yeniden yapılandırması gerekmektedir. Bu tarz durumların yaşanması halinde bir ruh sağlığı uzmanından yardım almak yapılabilecek en doğru şeylerden biridir.