ANTALYA; COĞRAFYASI; TARİHİ; BİTKİ ÖRTÜSÜ; JEOLOJİK YAPISI VE ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİ
ANTALYA
Antalya; Türkiye nin güneyinde; tamamı Akdeniz Bölgesi nin batısında yer alan ve Antalya Körfezi yle Batı Torosların arasında kurulmuş bir ildir. Yüzölçümü bakımından Türkiye nin 6. Büyük ilidir. Güneyinde Akdeniz; batısında Muğla; kuzeyinde Burdur ve Isparta; kuzeydoğusunda Konya; doğusunda ise Karaman ve Mersin illeri vardır.
Antalya şehri; 1980 yılından itibaren ve uygun iklim koşulları ve turizm etkinlikleri nedeniyle hızla gelişmiş ve buna paralel olarak il de günümüzde Türkiye nin 6. kalabalık ili olmuştur. Antalya da ekonomik hayat büyük oranda ticaret; tarım ve turizme dayalıdır.
Antalya ilinin kapsadığı bölge tarih öncesinden günümüze dek pek çok medeniyeti barındırmıştır ve Türkiye de en çok antik kent bulunan ildir. Sırasıyla Likyalılar; Lidyalılar; Pamfilyalılar; Bergamalılar; Romalılar; Bizanslılar; Selçuklular; Osmanlılar ve son olarak da Türkiye Cumhuriyeti hakimiyetinde bulunan Antalya bu medeniyetlerin hiçbirine başkentlik yapmamıştır.
İlin tamamı Akdeniz Bölgesi nin Antalya Bölümü nde yer alır ve Akdeniz ikliminin etki sahasındadır. Yerleşim yerleri haricindeki il topraklarının büyük kısmı tahıl tarlalarıyla kaplı platolardan oluşur.
ANTALYA COĞRAFYASI
ANTALYA NIN KONUMU VE SINIRLARI
Antalya ili Türkiye’nin güneybatısında 29° 20’-32°35’ doğu boylamları ile 36° 07’ - 37° 29’ kuzey enlemleri arasındadır. Güneyinde Akdeniz ve kuzeyinde denize paralel uzanan Toroslar ile çevrili olup; doğusunda Mersin; Konya ve Karaman; kuzeyinde Isparta ve Burdur; batısında Muğla illeri ile komşudur. İlin yüzölçümü 20.815 km² kadardır. Bu Türkiye yüzölçümünün % 2;6’ sı kadarına karşılık gelir. Akdeniz Bölgesi’nin batısında bulunan Antalya ili; bölge yüzölçümünün ise % 17;6’ sını oluşturur.
Antalya İl arazisinin ortalama olarak % 77;8 i dağlık; % 10;2 si ova; % 12 si ise engebeli bir yapıya sahiptir. İl alanının 3/4 ünü kaplayan Torosların birçok tepesi 2500 - 3000 metreyi aşar. Batıdaki Teke yöresinde geniş platolar ve havzalar yer alır. Çoğunlukla kireçtaşlarından oluşmuş bu dağlar ve platolar alanında; kireçtaşlarının erimesiyle oluşmuş mağaralar; düdenler; su çıkaranlar; dolinler; uvalalar ve daha geniş çukurluklar olan polyeler gibi büyüklü; küçüklü karst şekilleri çok yaygındır. Antalya İlinin topografik yönden gösterdiği değişkenlik gerek iklim; gerek tarımsal gerekse demografi ve yerleşme yönünden farklı ortamlar yaratmaktadır. Ayrı özellik gösteren bu alanlar sahil ve yayla bölgesi olarak tanımlanır.
ANTALYA NIN DOĞAL COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ
Antalya İlinde değişik yaşta ve nitelikte kayaçlar yer alır. Görünür temelde Paleozoyik yaşlı; kristalen şist; fillat; mermer ve kireçtaşları vardır. Alanya’nın kuzeyinde yaygın olarak yüzeyleyen bu kayaçlar şiddetli tektonik olayların etkisiyle kıvrılmış ve kırılmıştır.
Dağlık kesimlerde Mesozoyik ve Tersiyer’e ait formasyonlar bulunur. İlin büyük bir kesiminde yayılım gösteren Mesozoyik formasyonlar; kireçtaşı; marn; filis ve serpantinden oluşmuştur. Üzerinde karstik şekillerin tipik olarak izlendiği kireçtaşları gri renkli; çok çatlaklı ve boşlukludur. Kuvaterner’ e ait alüvyon ve Pliyo Kuvaterner traverten ise Antalya Ovası’nda tipik olarak izlenir. Sahada deniz altında da devam eden travertenlerin toplam kalınlığı birkaç yüz metreyi geçer ve kireçtaşlarında olduğu gibi karstiktir.
Antalya ilinin ortalama olarak % 77;8’ i dağlık; % 10;2’ si ova; % 12’ si ise engebelidir. Akarsular ve faylar tarafından derin bir biçimde yarılmış olan Toros Dağları ve yüksek platolar geniş yayılım alanına sahiptir.
Toroslar; Tersiyer’ de (III. Jeolojik Zaman) oluşmuş Alp - Himalaya sistemine bağlı genç kıvrım dağlarıdır. Torosların Batı Toroslar olarak bilinen kesimi ilin büyük bir kısmını kaplar ve Antalya Körfezi’nin her iki yanında da yer alır. Körfezin batısında; güneybatı - kuzeydoğu yönünde; doğuda ise kuzeybatı - güneydoğu yönünde uzanır. Sahadaki önemli yükseltiler Akdağ; Susuz Dağları; Alaca Dağ; Beydağları ve Geyik Dağlarıdır. Beydağları (3085 m) ve Akdağ (3075 m) en yüksek olanlardır.
Körfezin batısında yer alan Beydağları bir duvar gibi yükselir.
Geyik Dağları; Antalya ilinin doğusunda Taşeli Platosu üzerinde kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda; Göçembeli Geçidi’nden Oğuz Yaylası’na doğru uzanır. Bu dağlar dizi halinde Konya; Karaman ile Antalya arasında bir sınır oluşturur. Elmalı ovasının güneybatısında yer alan Akdağ; Muğla il sınırına koşut uzanır. Susuz Dağlar Kıbrıs Deresi’nin doğusundan başlayarak doğuda Avlan Gölü’ne kadar uzanır.
Alaca Dağ ise Kohu Dağı’ndan başlayarak güneye doğru uzanıp; Finike ile Kaş’ı birbirinden ayırır. Antalya Körfezi’nin batısında Teke Platosu yer alır. Batı ve Orta Toroslar arasında Göksu’nun kanyon vadilerle yardığı Taşeli Platosu bulunur. Taşeli platosunun sadece batı kesimleri il sınırları içinde yer alır. Bu iki plato engebeli alanları temsil eder. Antalya İlinde ovalar asıl olarak güneyde Akdeniz’e açılan kıyılarda göze çarpar. Batı Torosların genel olarak kıyıya paralel uzanması nedeniyle kıyıdaki ovalar içerilere kadar sokulamamakta; hatta Antalya Körfezi batısında ve doğu kanadında dar bir sahil şeridi manzarası göstermektedir. Bunların içinde en önemli olanları Kasaba; Demre; Finike; Antalya ve Alanya ovalarıdır. Kıyı gerisindeki ovalar ise yüksek dağlar arasında kalmış havzalarda yer alır.
Antalya İlinde yer şekillerindeki farklılık dikkat çekicidir. Bu farklılıkta ilin içinde bulunduğu sahanın uzun bir zaman diliminde değişik şekillendirici kuvvetlerin etkisinde kalması önemli rol oynamıştır.
Antalya’da alpinizim (dağcılık); tersine alpinizm (mağaracılık) ve treking (doğada yürüyüş) gibi alternatif turizm aktivitelerinin jeomorfolojik çeşitlilikle ilgisi büyüktür. Sahada traverten; kireçtaşı; dolomit ve kireçtaşı ile dolomit arasında kalan çeşitli geçiş tipi özelliğindeki çözünebilen kayaçlar egemendir. Bu açıdan topografyanın ana karakterini çözünme (karstlaşma) sürecinin etkisiyle oluşan karst temsil eder. Karstik şekillenmede başta tektonizma olmak üzere akarsuların rolü önemli olmuştur. Kıyı veya akarsu dinamiklerine ait şekillerin de bulunduğu sahanın bugünkü görünümünü kazanmasında karstlaşmanın; genç tektonik hareketlerin ve akarsuların; hem geçmiş jeolojik devirlerde hem de günümüzde artarak veya azalarak sürdürdüğü etkinlikler önemlidir. Çoğunlukla kireçtaşlarından oluşmuş dağ ve plato alanlarında temelde çözünme olayları ile şekillenmiş lapya; dolin; uvala;polye; mağara; düden ve karstik vadi gibi şekiller yaygındır. İlde polyeler verimsiz karstik arazide düz ve geniş ovalar meydana getirerek; yerleşme ve tarımda önemli rol oynar. Antalya - Burdur arasında Kestel polyesi ve güneybatısındaki Elmalı Polyesi ile ilin batısında yer alan Akseki Polyesi en büyük olanlardır. Turistik öneme sahip mağaralar ise Karain ve Kocain (Antalya); Zeytintaşı (Serik); Altınbeşik (İbradı); Damlataş ve Dim (Alanya) ile Yalandünya (Gazipaşa) mağaralarıdır.
Karstlaşmada su yerüstünden çok yeraltındadır. Bu yüzden yüksek kesimler çoğunlukla susuzluk sorunu yaşarken; alçak kesimlerde; kıyı ve vadi boylarında; sular karstik kaynaklar şeklinde ortaya çıkar. Antalya’da bilinen en önemli karstik kaynak Kırkgöz Kaynaklarıdır.
Bu kaynakların suları Bıyıklı Düdeni vasıtasıyla yeraltında intikal eder ve Düdenbaşı Kaynakları şeklinde tekrar yüzeye çıkar. Kaynakların oluşturduğu Düden Çayı; Antalya traverten falezlerinden çağlayan yaparak Akdeniz’e ulaşır. Antalya ilinde karstik kaynaklardan beslenen; üzerinde şelale bulunan diğer bir akarsu Manavgat Çayı’dır. Toros dağlarından kaynaklanan ve dağların uzanımını çoğunlukla dikine kesecek tarzda bir kuruluş düzenine sahip olan Antalya akarsuları; daha çok dere ve çaylardan oluşur. Karstik kaynaklarla beslenenler dışındakilerin rejimi düzensizdir. Yazları sıcak ve kurak geçtiği için suları çok azalır; birçoğu kurur. Sonbahar yağmurları ile su seviyesi yükselir. İlkbaharda Toros Dağlarındaki karların erimesiyle de en yüksek seviyeye ulaşır. Düden ve Manavgat Çayı dışında ilin diğer önemli akarsuları Köprü; Aksu; Dim; Alakır ve Korkuteli Çayı’dır. Manavgat Çayı üzerinde Oymapınar; Alakır Çayı üzerinde Alakır; Korkuteli Çayı üzerinde ise Korkuteli Barajı vardır. Sulama amaçlı bu barajlardan sadece Oymapınar Barajı enerji ve içme suyu sağlanmasında da kullanılır.
Antalya İlinde göllerin çoğu batıda yer alır. Küçük alanlı olan bu göllerin kapladıkları alan kurak olan yaz devresinde oldukça küçülür. Yağışlı devrede ise taşarak çevreleri bataklık halini alır. Başlıcaları Karagöl; Avlan Gölü; Söğüt Gölü ve Ova Gölü’ dür. Karagöl ve Avlan Gölü Elmalı polyesindedir. Avlan Gölü tarım alanı açmak amacıyla 1976 yılında kurutulmuş; ancak saha ekolojisinin bundan ciddi zarar görmesi üzerine 1997 yılında tekrar su tutulmaya başlanmıştır. Diğer iki gölden Söğüt Gölü; Antalya ve Burdur arasında; Ova Gölü ise Kaş’ın batısında bulunur. Batıda Eşen Çayı’ndan doğuda Kaledron (Kaldıran) Çayı’na kadar uzanan Antalya İli kıyılarının uzunluğu 640 km. dir. Bu kıyı uzunluğu ile Akdeniz Bölgesi kıyı uzunluğunun % 40’ ını oluşturur. Dağların denize paralel uzanması boyuna kıyı tipinin görülmesine eden olmuştur. Kıyıya paralel uzanan dağların çökerek sular altında kalmasıyla Kaş ilçesi açıklarında Dalmaçya tipi kıyılar meydana gelmiştir. Antalya’nın batı kıyılarında dağların kıyıdan itibaren hemen yükselmesi dalga aşındırmasının etkisini arttırarak falezlerin oluşmasına neden olmuştur. Köyceğiz - Kemer arasında ve Antalya çevresinde falezlere sıkça rastlanır. Burada ancak Kaş; Derme; Finike; Kumluca; Olimpos; Adrasan ve Kemer kıyılarında doğal plajlar bulunur. Antalya Kent’i batısında Konyaaltı Plajı yer alır. Kentin doğusundan başlayıp Side ve Gazipaşa yakınlarına kadar uzanan kıyı şeridinde ise ince kumullu Lara; Karpuzkaldıran; Belek ve Kundu plajları bulunur. Bu kıyılarda yere yer yalı taşlarına rastlanmaktadır.
İklim elemanlarını etkileyen denize yakınlık - uzaklık (karasallık); yükselti farkı bakı ve yer şekillerinin özellikleri gibi fiziki coğrafya faktörleri nedeniyle; Antalya ilinin çeşitli kesimleri arasında sıcaklık; yağış ve rüzgar gibi koşullarda bazı farklılıklar vardır. İklim elemanlarına ait olan özellikler birlikte değerlendirildiğinde; yazların sıcak ve kurak geçtiği görülür. Kışlar ise genelde yağışlı geçmekle birlikte; bu mevsimde iç kesimlerdeki sıcaklıklar kıyıya yakın kesimlere oranla düşük; don olayları daha fazladır. Bunun yanı sıra; ilkbahar yağışlarının payı kıyıya yakın kesimlerde iç kesimlere oranla daha azdır. Yerel nedenlerden ortaya çıkan bu farklılıklar bir tarafa bırakılırsa; iklim Akdeniz iklim tipindedir. Bu iklim tipi ildeki iklimin genel olarak karakterini vermekle birlikte; iç kesimler Akdeniz ikliminin biraz daha farklı bir geçiş tipine sahiptir.
Antalya İlinde ekolojik koşulları etkileyen faktörlerin başında iklim ve morfolojik koşullar gelir. Antalya ilinin Toros dağları ile Akdeniz’ e komşu kıyıları arasında düşey yönde; iklim koşulları ve buna bağlı olarak bitki toplulukları birbirinden tamamen farklı ekolojik kuşaklar yer alır. Bunlar; 1000 m. nin üzerine kadar yükselen alanlar Akdeniz Alt Bölümü; 2000 m. ye kadar yükselen kesimler Akdeniz Dağ Bölümü; bunun üstünde ise Akdeniz Dağ Çayırı Bölümü olmak üzere üç tanedir.
Tipik Akdeniz ikliminin görüldüğü Akdeniz Alt Bölümünde kızılçam ormanları ve çalı (maki ve garig) vejetasyonu; Akdeniz Dağ Bölümünde sedir; göknar ve karaçam ormanları yaygındır. 2000 m. den sonra kireçtaşlarının olduğu kesimlerde kayalıklar; karstik çukurluklar ve sulak alanlarda ise çayırlıklar yer alır. Tipik olarak Teke Yöresinde görülmek üzere; Akdeniz ikliminden karasal iklime geçiş kuşağında yükselti ve bakı koşullarına göre yine üç ayrı ekolojik kuşak vardır. Bunlar; 1000 - 1200 m arasındaki depresyon alanlarında bozkır bitkilerinin de bulunduğu kızılçam; maki ve meşelerden oluşan; Kurakçıl orman bölümü olarak da adlandırılan Akdeniz ardı alt bölümü; dağların yamaçlarında sedir ve karaçam ormanlarının baskın olduğu Akdeniz ardı dağ bölümü ve 2000 m. nin üzerinde çayırların yer aldığı Akdeniz ardı dağ çayırı bölümüdür. Antalya İlinde biyokütle verimleri yüksek olan Akdeniz alt bölümü kuşağının karakteristik ağaç türü olan kızılçamlara Kaş – Kumluca - Kemer arasında rastlanır.
Yerleşme tarihinin çok eski olduğu sahada; kızılçam ormanlarının tahribatı sonucunda yoğun örtüler
oluşturacak biçimde maki alanları ortaya çıkmıştır. Kaş - Kumluca ve İbradı - Akseki platosunda görüldüğü üzere; maki türlerinin birlikler oluşturacak kadar yaygın olup yer yer stabilleşmiştir.
Maki topluluklarının içinde en yaygın tür; Akdeniz İkliminin hüküm sürdüğü alanların önemli bir indikatörü olan kermez meşesidir. Bunlar Isparta ve Burdur’ a kadar sokulmuşlardır.
Diğer maki türlerinden Kumluca - Kaş arasında birlikler oluşturacak biçimde yaban zeytini; Antalya – Kemer - Kumluca; Kaş - Finike; Köprüçayı ve Alanya civarında ise kızılçam toplulukları içinde sandal bulunur. Akdeniz alt bölümünün kurak; toprak bakımından fakir taşlı alanlarında ve özelliklede serpantin - peridotitlerinin bulunduğu Kemer - Kumluca arasında açık yerlerde ve kızılçamların arasında garigler çok yaygındır. Akdeniz dağ bölümünün iğne yapraklı ağaçlarından karaçamlar özellikle Alanya - Gazipaşa arasındaki Söğüt yaylasında ve Akseki - Cevizli çevresinde saf birlikler oluşturur. Göknarlar Antalya ile Burdur İli arasındaki sınırda sedir ve karaçamlarla karışım yapacak şekilde yer alır. Antalya ilinde alt Akdeniz ile Akdeniz dağ kuşağı arasındaki 800 -1200 m civarında geçiş kuşağında meşe ve ardıçlardan oluşan bir kuşak bulunur. Akdeniz dağ bölümünün klimaks bir ağacı olan sedir; Finike - Kumluca arasında 800 m. den başlayarak Beydağlarında 2000 m. ye kadar saf ormanlar oluşturur. Burada özellikle Elmalı Havzası’na bakan yamaçlarda geniş alanları kapsar. Bunlara İbradı civarında da rastlanır. Sahada ardıç toplulukları; tipik olarak Elmalı Ovası ve çevresinde izlendiği üzere; özellikle ormanların tahrip edildikleri alanlarında görülür. Elmalı Ovasında kuru orman ve ağaçlı bozkırların tahribatı ile gelişmiş antropojen bozkırlara da rastlanmaktadır.
İklim; topografya; ana madde; bitki örtüsü ve zamanın etkisiyle Antalya ilinde çeşitli toprak grupları oluşmuştur. Bunlardan klimatik topraklar grubu içinde yer alan kırmızı Akdeniz toprakları ilde geniş yayılım alanına sahiptir. Birçok polye ve karstik çukurların tabanlarında olmak üzere; kireçtaşı ve traverten gibi çözünebilen kayaçların yaygın olduğu sahalarda özellikle yaygındır. Kırmızı Akdeniz topraklarının yayılım gösterdiği sahanın biraz üstünde bazen de onlarla yan yana kırmızı - kahverengi Akdeniz toprakları ve kahverengi orman toprakları bulunur. Elmalı ve Korkuteli ovasında olduğu gibi; yağış yetersizliğinin olduğu iç kesimlerde kestane renkli topraklar yayılım gösterir.
Taşeli platosundaki marnlar üzerinde ve Antalya - Serik arasındaki hafif engebeli düzlüklerde Rendzina toprakları yer alır. İldeki genç toprakları temsil eden alüviyal ve kolüviyal topraklar ise kıyı ovalarında ve iç kesimlerdeki depresyon tabanlarında görülmektedir.
ANTALYANIN KÜLTÜREL COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ
ANTALYA DA YERLEŞME
Antalya iklimi; verimli toprakları; sahip olduğu uzun kıyı şeridi; geniş kumsalları; zengin bitki örtüsü ve her dönemdeki çok çeşitli alternatifleriyle paleolitikten günümüze kadar insanın yaşadığı bir alan olmuştur.
Antalya tarihte üç önemli uygarlığa sahne olmuştur. Pisidya; Pamfilya ve Likya. Yöreye Makedonlar; Selevkoslar; Romalılar; Selçuklular ve Osmanlıların egemen olduğu ve bu uygarlıklara ait çeşitli izlerin bugüne kadar varlıklarını sürdürdüğü bilinmektedir.
Antalya’da pek çok tarihi - arkeolojik eser günümüze kadar ulaşabilmiştir. Yapılan araştırmalar bölgede paleolitik çağdan günümüze kadar kesintisiz olarak ulaşan bir uygarlığın varlığını kanıtlamıştır. Türkiye’nin en eski yerleşmelerinden olan Karain mağarasının M.Ö. 7.000 - 8.000 yılları arasında kullanıldığı; Beldibi mağarasında da Mezolitik dönem izleri saptanmıştır.
Hitit döneminde bölgenin Anzarva toprakları adıyla anıldığını ve M.Ö. 1700 tarihlerinde bölgeler arası ilişkilerin sürdürüldüğü görülmektedir. Bölge şehirlerinin bağımsız bir yapıda geliştiği; geniş bölge olarak Pamfilya olarak adlandırışdığı ve zaman zaman bu şehirlerarasında federasyonlar kurulduğu; Truva savaşından sonra Akayların M.Ö. 1300’ de bölgeye geldiği bilinmektedir.
Batı Anadoludaki Lidya imparatorluğunun M.Ö. 560 yılında bölgedeki hakimiyetinin; 546 yılında Orta Anadoludaki Sard savaşında Perslere yenilmesiyle sona erdiği görülür. Büyük İskender’ in M.Ö. 334 yılındaki ölümüne kadar bölgedeki iki şehir haricindeki (Sillyon ve Termessos) tüm şehirleri fethetmesi ile Pers hükümranlığı sürdürülmüştür.
Selevkos’ un Apameia’ da (Dinar) yenilmesi ile bölge Bergama krallığı hakimiyetine girmiş ve Bergama kralı II. Attalos M.Ö. 150 yıllarında kuvvetli donanmasını barındırmak amacıyla Attaleia (Antalya) şehrini kurmuştur.
Son Bergama kralı III. Attalos’ un M.Ö. 133 yılındaki ölümünden sonra bölgenin Roma imparatorluğuna terk edilmesi şeklindeki vasiyeti ile gelen Roma ve bağlantılı Bizans dönemi; 13 yüzyıl boyunca sürmüştür.
Selçuklu Türkleri Antalya’ yı 1207 yılında ve Alanya’ yı 1220 yılında fethederek Bizans dönemini sona erdirmiştir.
Osmanlı dönemi 1391 yılında başlamış ve 1.dünya savaşı sonucunda bölgede gerçekleştirilen İtalyan işgali; 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti ile ortadan kalkarak bölge Türk Devleti sınırları içinde bir il olarak tescil edilmiştir.
Günümüzde Antalya ili; Antalyanın merkez ilçeleri dahil toplam 19 ilçeden oluşmaktadır. 5 adet merkez İlçe Aksu;Muratpaşa; Konyaaltı; Kepez ve Döşemealtı ile Gazipaşa; Alanya; Manavgat; Serik; Kemer; Kumluca; Finike; Demre; Kaş ilçeleri 5 - 44 metreler arasındaki yükselti kademesinde; kıyı şeridinde; Gündoğmuş; Akseki; İbradı; Korkuteli ve Elmalı ilçeleri ise denizden 900 - 1.000 m. yükseklikler arasında iç kesimlerde kurulmuşlardır.
Coğrafi çevre koşullarının hakimiyeti elinde tuttuğu dönemlerde insan ancak doğanın izin verdiği bir şekilde Karain; Beldibi gibi doğal mağaralarda yerleşmiş; neolitikten itibaren de yavaş yavaş çevreyi şekillendirmeye başlamıştır. Daha sonraki dönemlerde de ovadaki bataklıklar ve fundalıklar ile onların meydana getirdiği olumsuz koşulların etkisiyle insan; insan ile doğa arasındaki uyumu yayla ile ova arasındaki harekette yakalamıştır. Antalya; tarihi boyunca hep kültürün; sanatın; mimarinin; mitolojinin doruğu olmuştur.
İklim özellikleri başta olmak üzere; yüksek nitelik ve sayıdaki tarihi; kültürel ören yerleri Antalya’da çok geniş bir turizm potansiyeli özelliği oluşturmaktadır.
Antalya’daki tarihi eserlerin başında surlar gelir. Hadrianus kapısı ve yanındaki kulelerle limana bakan büyük kule ve liman duvarının bazı parçaları günümüze kadar ulaşabiliştir. Kaleiçi’nde dar sokaklar ve eski ahşap evler tarihi şehir duvarlarına dayanır. 13. yüzyılda Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılmış olan Yivli minareli cami Antalya’nın sembolü durumuna gelmiştir. Kaleiçi’ nde yer alan aynı döneme ait Karatay medresesi Selçuklu taş işçiliğinin şehirdeki
en güzel örneğini sergiler. Şehrin en önemli iki camisi 16. yüzyıldan kalma Murat Paşa camisi ve 18. yüzyıldan kalma Tekeli Mehmet Paşa camisidir. Hıdırlık kulesi M.S. 2. yüzyılda muhtemelen deniz feneri olarak inşa edilmiştir. Kesik minareli cami Roma; Bizans; Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini yaşamış şehrin tarihinin bir özeti konumundadır. Hadrianus kapısı bugün bütün güzelliği ile hala görülebilir durumdadır. Kale kapısı meydanında saat kulesi de eski şehrin surlarının bir parçası idi.
Antalya’da birçok antik şehir de bulunmaktadır. Şehrin batısında yer alan Trebenna; beydağlarında denizden 700 m. yükseklikte bir tepe üzerine yapılmış etrafı; yığma kayalıklarla çevrilmiş durumdadır.
Antalya’daki tarihi kalıntılar hayranlık bırakacak şekilde doğal güzellikler ile bütünleşmiş durumdadır.
Antalya’nın 14 km. kuzeydoğusunda yer alan Düden - 1 şelalesinin muhteşem güzelliği görülüp ve akan şelalenin hemen arkasında yer alan mağarada yürünebilir. Lara plajı yolunda yer alan Düden - 2 şelalesi 40 metre yükseklikten denize dökülür. Şelalenin görünümü denizden daha da güzeldir. Antalya’dan 21 km mesafede yer alan Kurşunlu şelalesi olağanüstü güzellikler sergiler. Lara plajı şehrin 12 km doğusunda yer alır. Batıda yer alan Konyaaltı plajı şehir merkezine daha yakındır.
Antalya körfezinin batısında Beydağları Olimpos Sahil Milli Parkı ve Topçam plajı vardır. Doğal güzellikler arasında dolaşmak isteyenler için parkın kuzey ucunda kamp alanları yer almaktadır. Tünektepe (650 m.) şehrin en önemli seyir noktalarından biridir.
Antalya’dan 50 km uzakta Bakırlı dağının kuzey eteklerinde yer alan Saklıkent 1.800 - 2.000 m yükseklikte ideal bir kış sporları merkezidir. Antalya’nın kuzeyindeki Düzlerçamı orman parkında doğal yaşam (geyik ve dağ keçileri) koruma altındadır. Düzlerçamı yakınlarında 115 m derinliğindeki Güver kanyonu – Güver uçurumu yer alır.
Çam dağının doğu yüzünde; Antalya’ dan 30 km uzaklıkta; tarihi paleolitik çağa kadar uzanan Karain mağarası Türkiye’deki en eski yerleşim merkezidir. Her ne kadar buluntulardan bazıları girişte yer alan küçük müzede sergilense de eserlerin büyük çoğunluğu Antalya müzesinde sergilenmektedir. Karain mağarasının güneybatısında Antalya’ya 34 km uzaklıkta ve 1.100 m. de Güllük dağının güneyindeki iki tepe arasındaki düzlükte Termessos antik şehri bulunur.
Konyaaltı plajından Kırlangıç yarımadasına kadar uzanan bölgede Beydağları Olimpos Sahil Milli Parkı ile koruma altındadır. Antalya’dan Kemer’e giden 42 km.lik yol buradan geçer. Çevresindeki güzellik ile kaynaşabilmesi için özenle planlanmış olan Kemer (Güney Antalya Turizm Gelişim Projesi ile) tatil için ideal bir yerdir. Yörük parkında geleneksel sanatlarla uğraşan sanatçılar ve Yörük çadırları izlenebilir. Kemer koyunda çam ağaçları ardına gizlenmiş günü birlik dinlence tesisleri birbiri ardı sıra dizilir. Kemer’in kuzeyindeki Kızıltepe; Göynük ve Beldibi güneyindeki Kiriş; Çamyuva ve Tekirova Mavi Bayraklı ünlü tatil merkezleridir5.
Antalya - Kumluca - Finike karayolunun 35. km.sinde; Tahtalı dağının eteklerinde yer alan antik Phaselis’ in rüzgarlara kapalı sakin koyları kusursuz bir dinlenme ortamı oluşturur. Olimpos antik şehri Tahtalı dağının güneyinde yer alır. Kara ya da deniz yoluyla ulaşılabilen Olimpos vadisini defne ağaçları ve zakkumlar gölgeler. Yanartaş Olimpos’ un kuzeyinde yer alan Çıralı plajının yamaçlarında yaklaşık 300 m. yüksekliktedir. Burada yeryüzüne çıkan doğal gaz; havanın oksijeniyle birleşerek; antik devirlerden beri yanmaktadır. Olimpos’ un güneyinde; berrak denizi ve kumlu plajları ile Adrasan körfezi (Çavuş körfezi) yer alır.
Olimpos’ un batısında; turunçgil ağaçları ve bahçeleriyle kuşatılmış Finike körfezi bulunur. Bu körfezin doğusunda Idebessos (Kozağacı); Rhodiapolis (Şeyhköy) ve Korydalla (Kumluca) antik şehirleri yer alır. Finike; doğusundaki kumlu sahili paralel; batıda kayalık koylarla çevrilidir. Turunçova’ dan sonra 20 km.lik güzel manzaralı dağ yoluyla ulaşılan Likya’ nın ünlü antik şehri olan Arikanda; Kızlarsivrisi dağının batı yamaçlarında yer alır. Şehirde agora; tiyatro; stadyum; su kanalları; hamam ve her yana dağılmış mezarlar görülebilir.
Finike’ nin 25 km. batısında yer alan Demre’ de bulunan Myra antik şehri çok iyi korunmuş Roma devri tiyatrosu ile bu tiyatroyu tepeden seyreden kaya mezarları ile tanınır. Akropolü; kaya mezarları; tiyatrosu ve iki kilise oldukça iyi durumdadır. Aziz Nikolas (Noel Baba) 4. yüzyılda burada yaşamıştır.
Myra’ nın antik limanı olan Andriake (Dalyanağzı) Demre’ nin batısında olup güneşlenmek ve yüzmek için güzel bir kumsala sahiptir. Dalyanağzı’ na deniz yoluyla yarım saatlik uzaklıkta yer alan Kekova; aynı zamanda yörede yer alan; antik şehir ve koyların genel adıdır. Kekova şehir harabeleri (antik Apollonia şehrinin M.Ö. 4. yüzyıla ait yazlık yalıları) deniz seviyesinden 1.5 - 2 m. aşağıda bulunur. Tektonik olaylar nedeniyle deniz seviyesindeki değişmeler sonucu antik şehir sular altında kalmıştır.
Kekova’ nın batısında üç tarafı dağlarla çevrili Kaş ilçesi yer alır. Burada yerel balıkçıların işlettikleri deniz taksileriyle güzel bir koya ya da kumsala gidilebilir. Kaş çevresi serin sularıyla yüzmeyi ve dalmayı sevenlere birçok seçenekler sunar. Antik Likya’ nın önemli bir limanı olan Patara virajlı bir yolun sonundadır. 22 km. uzunluğundaki ince kumsalı göz alabildiğince uzanır ve her türden plaj sporu için uygundur. Antik Likya’ nın başkenti olan Xanthos; Patara’ nın 18 km. kuzeyindeki Kınık’ tadır. Mezarları; anıtları; tiyatrosu; agorası ve yazıtlı sütunu ile Xanthos Likya; Roma ve Bizans dönemlerinden seçkin mimari örnekler sergiler.
Antalya’ nın doğusu; modern tatil beldeleri; altın gibi parıldayan kumsalları ve iyi korunmuş tarihi eserleriyle turistlere her türlü turizm aktivitesi için çok sayıda seçenek sunar.
Antik Pamfilya bölgesinin önemli bir şehri olan Perge Aksu’ ya 2 km; Antalya’ ya 18 km. uzaklıktadır. Hem yüzmeyi hem güneşlenmeyi hem de golf sporunu sevenler için Antalya’nın 40 km. uzağındaki modern tatil merkezi Belek kusursuz olanaklar sağlar. Aspendos’ taki antik tiyatroda yılın belirli günlerinde bazı tiyatro eserleri ve klasik müzik konserleri sahnelenmektedir. Aspendos ve Perge arasında bulunan Sillyon; bir garnizon şehri karakterinde olup; Pers; Hellenistik; Roma; Bizans ve Selçuklu devirlerini yaşamıştır.
Antalya - Alanya karayolundan; Beşkonak yoluna sapıldığında Köprülü Kanyon Milli Parkı’na giden yola girilir. Virajlı yol; yemyeşil el değmemiş ormanlar arasında ırmak boyunca ilerler. Bir sonraki virajdaki manzara her zaman için bir öncekinden daha güzel olduğu için araba yolculuğu bile yavaş olacaktır. Milli park doğal güzellikler ortasında zengin bir bitki örtüsüne sahip bir vadide yer alır. Kanyon; Köprü ırmağı boyunca 14 km. uzanır ve bazı yerlerde 400 m. derinliğe ulaşır. Dinlenme yerlerinde balık lokantaları hizmete hazırdır. Roma devrinden kalma Köprü ırmağı üzerindeki kanyonda yer alan Oluk köprüsü ve Kocadere deresi üzerindeki Büğrüm köprüsü antik dönemlerin mühendislik harikalarıdır. Bu parktan Selge antik şehrine veya Dedegöl dağlarına (2.992 m.) gidilebilir. Milli parkın kuzeydoğusunda yer alan antik Pisidya bölgesinin önemli bir şehrine Altınkaya’ya (Selge) zikzaklı bir dağ yolu ile ulaşılır.
Manavgat Şelaleleri ise tüm günün yorgunluğundan sonra dinlenmek için ideal bir yerdir. Manavgat Çayı boyunca eğlenceli bir tekne gezisi yapmak da mümkündür.
Türkiyenin en çok bilinen antik şehirlerinden biri de Side’ dir. Güzel bir sahil kasabası olan Side’ de antik kalıntılar; güzel iklim; kumlu plajlar; birçok alışveriş merkezi ve modern konaklama tesisi buraya turist akımını sağlayan başlıca nedenlerdendir.
Türkiye’ de en çok ilgi çeken ve bilinen mağaralardan birisi Altınbeşik Mağarası’ dır. Mağaranın da içinde bulunduğu milli park; İbradı’ nın 12 km. güneydoğusunda ve Manavgat’ ın 55 km. kuzeyinde yer almaktadır. Göller; enteresan kaya formasyonlarıyla travertenler ve dereler bu milli parkı daha da güzelleştirmektedir.
Antalya’da; turistlerin mutlaka görmeleri gereken yerlerden birisi de 13. yüzyıldan kalma bir kervansaray olan Alarahan; Manavgat Alanya ilçe sınırını oluşturan Alaraçayı kıyısında Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat zamanında yaptırılmıştır. Yakınlardan bir tepenin üzerinde yer alan Alara kalesi tüm bölgeye hakimdir.
Alanya; geniş plajları; turistik tesisleri ve tarihi eserleriyle önemli bir tatil şehridir. Şehirde; kalenin yanı sıra eşi benzeri olmayan tersanesi ve anıtsal güzellikteki sekizgen Kızıl kulenin görülmesi gerekir. Alanya modern otel ve motelleri; sayısız balık lokantaları; kafe ve barlarıyla mükemmel bir tatil merkezidir. Alanya’nın 15 km. doğusunda yer alan Dim çayı vadisi yaz aylarının bunaltıcı sıcaklarından kurtulmak için dinlenmek için ideal bir yerdir. Alanya’nın yaklaşık 25 km batısında yer alan Avsallar; kumsalları ile güzel bir tatil merkezidir. Alanya’dan doğuya; Gazipaşa’ya doğru mükemmel kumsallar ziyaretçilerini beklemektedir.
Antalya’ da 2008 yılında Aksu; Döşemealtı; Kepez; Konyaaltı; Muratpaşa adlarıyla beş yeni ilçe kurulmuştur (Büyükşehir Belediye Sınırları içerisinde ilçe kurulması ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında 5747 sayılı kanun 22.03.2008 tarih ve 26824 sayılı Resmi Gazete).
Mavi Bayrak; gerekli standartları taşıyan nitelikli (temiz; bakımlı; donanımlı; güvenli) plaj ve marinalara verilen uluslararası bir çevre ödülüdür.
ANTALYA DA ULAŞIM
Antalya’nın fiziksel coğrafya özellikleri ulaşım üzerinde etkili olup; herhangi bir ulaşım ağı ancak coğrafya koşullarının izin verdiği ölçüde gelişebilme olanağı bulmuştur. Herhangi bir bölgeden turizm merkezi olarak söz edebilmesi için ulaşım olanaklarının birbirini tamamlayıcısı olarak karayolları ayrı bir önem arz eder. Limanlara ve hava alanlarına gelen turistler karayolu aracılığıyla istedikleri turizm tesislerine ulaşırlar. Ancak karayolunun ulaşamadığı kıyılar ve koylar arasında denizyolu aracılığıyla ulaşım ihtiyacı karşılanır. Uzak mesafelerin kısa sürede kat edilmesine olanak tanıyan havayolu ulaşımı diğer sistemlerin besleyicisi konumundadır. Böylece ulaşım sistemlerinden her biri sahip oldukları avantajlar sayesinde diğerinin negatif yönlerini gidererek birbirlerinin tamamlayıcısı olup; ulaşımın gerçekleşmesini sağlarlar.
Ülke turizminin öncüleri arasında yer alan ve turizm potansiyeli yüksek olan Antalya’ya her yıl kara; deniz ve özellikle havayolu ile çok sayıda turist gelmektedir. Antalya; Cumhuriyet döneminde tüm Türkiye’de yaygınlaşan demiryolu şebekesinden nasibini alamamıştır.
Morfolojik şartların elverişsiz olması nedeniyle demiryolunun ulaşabildiği en güney nokt