“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değildir;
onlar kendi özlemini çeken hayatın çocuklarıdır.
Sizin vasıtanızla gelirler; ama sizden değil;
sizinle birlikte olsalar da size ait değillerdir.
…
Siz; çocuklarınızın canlı oklar olarak ileri atıldığı yaylarsınız.
…
Okçu; hızla uzağa gitmesi için sizi tüm kudretiyle büker.
Okçunun elinde büküldüğünüz için sevinin;
çünkü O; uçarak giden oku sevdiği kadar;
sağlam duran yayı da sever.”
Halil Cibran; Ermiş.
Son dönemde çocuklarda rastladığımız psikolojik sıkıntıların çoğunu gece korkuları; alt ıslatma; tırnak yeme; takıntılar; kendini ifade edememe ve dikkat eksikliği diye kabaca gruplandırabileceğimiz durumlar oluşturuyor. İlk bakışta bu saydığımız problemlerin birbiriyle direkt bir alakası yokmuş gibi görünüyor. Buradaki her bir problemi; birbirinden bağımsız sebeplerle oluşan farklı problem alanları olarak görmemiz çok doğaldır; çünkü derinlemesine bir sorgulama yapmadıkça bu problem alanları arasındaki ilişki; kolaylıkla belirgin bir hal alamaz. Oysa; bu problemler; tek bir kaynaktan beslenen problemlerdir.
Ebeveyn-çocuk ilişkisinin çocuğun yaşadığı psikolojik kökenli problemlerdeki belirleyiciliği; tartışılamaz kadar belirgindir. Ebeveyn –çocuk ilişkisinin tarzını belirleyen de anne ya da babanın kişilik özellikleri ve ilişki kurma biçimleri olduğunu biliyoruz. Özetle; anne-baba olarak sizin taşıdığınız her problem çocuğunuza da az ya da çok; şöyle ya da böyle yansıyacaktır. Ebeveyn olarak kusursuz olmamız mümkün olmadığına göre; yapmamız gereken çocukların belli yaşlarda; belli olumlu özelliklere sahip olmaları için yapmamız ve yapmamız gerekenler konusunda mümkün olduğunca dikkatli olmaktır. İşte; çocuk eğitiminde üzerinde dikkatle durmamız gereken meselelerden en önemlileri de; birbirleriyle iç içe geçmiş olan “sınırlar”; “özdenetim” ve “özgüven” meseleleridir. Birbiriyle alakasız gibi görünen ve yazının başında belirttiğimiz; korkular; kaygılar; tırnak yeme; takıntılar; dikkat eksikliği gibi problemler de bu üç ana meseledeki aksaklıklar nedeniyle ortaya çıkar.
Çocuk belli bir yaşa geldiğinde anne-babası ona küçük de olsa sorumluluklar; görevler vermezse ve uyması için belli yaptırımları veya ödülleri olan kurallar belirlenmezse özdenetim ve dolayısıyla da özgüven problemleri oluşur. Ebeveynler bazen aşırı merhametli davranarak çocuklarının hemen her istediklerini yaparlar; onlara hayır diyemezler veya çocukların alması gereken sorumlulukları kendileri üstlenirler. Bu gibi durumlarla yetişen çocuk; zorluk nedir bilmez; mahrumiyeti ve dolayısıyla da mücadeleyi öğrenemez. Her şey kendisine fazlasıyla hazır ve kolay sunulur. Mücadeleyi öğrenemeyen çocuk; “ben başarabilirim; yapabilirim” duygusundan da mahrum kalır. Bu da; özgüven problemine yol açar. Örneğin; okul çağına geldiği halde çocuğunuza hala siz yemek yediriyorsanız; yatağını siz topluyor ve okul çantasını siz hazırlıyorsanız çocuğunuz; okulda; arkadaşlarıyla ufak da olsa bir sorun yaşadığında da problemi hep başkasının halletmesini bekleyecek; problemi halletmek kendi üzerine kalırsa da ne yapacağını bilemeyecektir. Örneğin; çocuğunuz 5-6 yaşlarına geldiğinde artık çoktan tek başına ve kendi yatağında uyuyabiliyor olmalıdır. Siz ona “kıyamayıp” ; o biraz nazlandığında yanında yatıyorsanız; nazlanması her seferinde daha da artacaktır. Bu şekilde çocuğunuz giderek size daha çok bağımlı olacak ve kendisini ancak sizin yanınızda güvenli hissedebilecektir. Yalnız yatması gerektiğinde feryadı basacak; gittikçe daha çok size yapışacaktır. Yalnız kaldığı zamanlarda her an başına kötü bir şey geleceği korkusu; içine yerleşecek ve geceleri ayrı yatmaya zorlandığında uyuyamayacak; kabuslar görecek veya altını ıslatmaya bile başlayabilecektir. Zamanla aynı kaygılı ve güvensiz hal yaygınlaşacak; gündüzleri de her şeyini yaparken yanında mutlaka sizi isteyecek; tek başına hiçbir şeyi başaramayacağını zannedecek ve giderek daha sorunlu; daha huzursuz bir çocuk olacaktır. Huzursuzluğu nedeniyle takıntılar geliştirecektir. “Tek başına yapamam; beceremem” duygusunu içine yerleşecek ve kendini temelde yetersiz görecektir.
Çocukların özgüven ve yeterlilik duygusu geliştirebilmeleri annelerinin veya babalarının onları; aşamalı olarak bağımsızlaştırmalarına bağlıdır; bu da; ancak sorumluluk vermekle; sınırlar belirlemekle mümkündür. Çocuğun belli bir yaştan sonra kendi yatağında yalnız uyuyamaması da ebeveynler tarafından farkında olmadan yapılan en büyük sınır istismarıdır. Bağımsız; özgüveni olan; zorluklarla mücadele edebilen; güçlü ve sağlam karakteri olan çocuklar yetiştirmek istiyorsanız onları kendinize bağımlı kılmayın; onların yavaş yavaş büyüdüklerini ve yetişkinliğe hazırlanmaları gerektiğini kabullenin. Unutmayalım ki ; çocuk eğitiminde kendimize sık sık sormamız gereken soru şudur: “Bu davranışımı; gerçekte kimin ihtiyacını karşılamak için yapıyorum; çocuğumun mu benim mi?”