İnsanoğlu hayata geldiği andan itibaren gerçekleştirdiği her davranış onun yaşamını şekillendirir. Bireyin ana rahminden çıktığı anda ilk eylemi olan ağlamak; onun artık kendi iradesiyle yaptığı ve yapacağı tüm eylemlerden sorumlu olduğunun göstergesidir. Hayatta başımıza gelen iyi veya kötü tüm olaylar bizim kendi davranışlarımızın birer sonucudur.
Her birey kendine vaad edilen bu süreyi en iyi şekilde kullanmak ister;ama malesef bu istek sadece istek olarak kalır. Başımıza gelen talihsiz olaylar; bizleri belki vakti iyi kullanma gerçeğinden uzak tutar ama unutmayalım ki talihsiz olayları da meydana getiren yine kendi iradelerimizdir.Peki insanlar hiç hata yapmamalı mı? Elbette yapmalı; İNSANOĞLUNU DOĞRUYA GÖTÜREN EN EMİN YOLLARDAN BİRİDİR HATALARIMIZ. Hayatta iyi veya kötü edindiğimiz her izlenim birer TECRÜBEdir. Eğer yaptığımız bir eylem yapacağımız diğer eylemde ortaya çıkıyor; kendini hatırlatıyor ve tutumumuzu etkiliyorsa bu da tecrübenin İŞLEVSELLİĞİ ni gösterir. İşte bu adımda bizler tecrübelerimizi kullanmaya başlamışız demektir. Bakın tecrübeler HATIRA değildir. Bana göre bu iki kelime birbirine yakın anlamlar içerir çünkü ikisi de geçmişte yaşanmış ve tekrar yaşanılması ihtimalde olan olayları kapsar fakat aralarında önemli bir fark vardır. Hatıra geçmişte başımızdan geçen acı veya tatlı bir olayın farklı zamanlarda beynimizde cereyan etmesi ve sadece hatırlanması gereken kavramdır. Tecrübe ise yine başımızdan geçen fakat asla sadece düşünmekle kalmayıp; gerektiği noktalarda uygulamaya geçirmemiz ve ders çıkarmamız gereken yaşanmışlıklardır. Ozaman bizler tecrübelerimizi de hatıralarımız gibi beynimizin raflarına dizmemeliyiz. Fakat bu iki kavramı birbirine karıştıran o kadar çok insan var ki. Çevremizde sıkça görürüz yaptığı bir hatayı yılmadan üst üste tekrar eden bireyleri.Sanki o hatayı o yapmamış hatta o olayla hiç karşılaşmamış gibi benzeri bir olayda kendini yabancı tutup yine aynı tutumu sergiler. Bu birey hata yapmaya açıktır ve sonuç yine hüsran. Çünkü o; tecrübesini kullanmayı tercih etmemiştir ve onun için hata yaşanmış ve unutulmuştur. Halbuki sadece bir kere anımsaması; ona o hatayı tekrar yaptırmayacağı gibi başarı olarak karşısına çıkacak ve hayatında güvenerek attığı bir adım olarak kalacaktır.
Bizler hatırladığımızda canımızı yakan en üzücü olayları bile silmemeliyiz beynimizden; bırakalım orada kalsınlar çünkü silmeye çalışmak; bunu başarmak bizi yine aynı hatayı tekrarlamaya mahkum kılar ve aynı hüsrana uğratır. Yapmamız gereken unutmak değil; hatalarımızla yaşamayı öğrenmektir. ÇÜNKÜ DOĞRULAR GİBİ HATALAR DA İNSANOĞLUNA AİTTİR; ve hayatın akışına yalnızca doğrular değil yanlışlarımız da emek verir. Peki tecrübe nasıl kazanılır?
İnsanoğlunun doğasında hep “BEN BİLİRİM” hissi baskındır. Bu his onu hatalara götüreceği gibi doğrulara getirmesini de bilir; tabi tecrübe denen kavramı yeterince anlayabilmişsek. Bir birey iki yönlü sonuçlar doğuracak bir olay karşısında ise çevresinden ne kadar ses duyarsa duysun o yine kendi içinden gelen sese kulak verecektir. Yanlış da olsa ancak bu yol onun içini rahatlatır ve bireyin tecrübe kazanmasına sebep olur. Bir bireyin bile bile bir hataya sürüklendiğini görürseniz uyarın; sizler size düşen görevi yerine getirmek adına; fakat bunu asla ısrara dönüştürmeyin. Çünkü; eğer birey size kulak verirse bilin ki hayatının başka bir noktasında yine kendini dinleyecek ve o hatayı mutlaka yapacaktır. Sizi dinlemez ve ben bilirim hissi ile yaklaşır ise bırakın bu olay ona tecrübe olarak dönsün; dönsün ki bir diğer eylemde daha dikkatli olsun. Unutmayın; BİREYİN KENDİ İRADESİYLE YAPTIĞI HATANIN BOYUTU NE OLURSA OLSUN; ASLA BAŞKALARININ YAPTIRIMIYLA OLUŞAN HATA KADAR PİŞMANLIK HİSSİ VERMEZ VE CAN YAKMAZ!!! Siz buna sebep olmayın. Tecrübeler bizlere doğru çizgide yürümemiz ve bize verilen süreyi en dengeli şekilde doldurmamız için sunulan armağanlardır. Bu armağanları geri çevirmemeli ve gerektiği yerde; gerektiği zamanda paketinden çıkarmayı bilmeliyiz. Az hata yapmak ve doğru yollarda yürümek istiyorsak lütfen tecrübelerimizi biraz olsun hatırlayalım ve hatıralarımız gibi onları da rafa kaldırmayalım..
SÜHEYLA ESEN