Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Bağlanma Nedir? Bebeklik Döneminde Bağlanma Kavramı Nasıl Gelişir?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
Bağlanma; çocuk ile bakım veren kişi arasında gelişen ilişkide; çocuğun bakım veren kişiyle yakınlık arayışı ile kendini gösteren; özellikle stres durumlarında belirginleşen; tutarlılığı ve sürekliliği olan duygusal bir bağ olarak tanımlanmaktadır (Lewis; 2002).
Erwin (1993); bağlanmayı biyolojik açıdan ele almış ve çocuğun uyum sağlayıcı yönünün gelişmesini korumak; geliştirmek ve türün devamlılığını sağlamak amacıyla tasarlanmış bir mekanizma olarak tanımlamıştır.
Ainsworth; bağlanmayı bir insanın başka bir insana karşı geliştirdiği şefkatli bir bağ olarak ifade etmiştir (Genuis ve Oddone; 1996).
Bowlby; bağlanmayı insanların kendileri için önemli olan kişilere karşı geliştirdikleri güçlü duygusal bağ olarak tanımlarken (Sümer ve Güngör; 1999a); Gander ve Gardiner (1995) yeni doğanlarla ana-babaların arasında gitgide artan; eşgüdümlü; karşılıklı ve destekleyici bir etkileşimin kurulması olarak tanımlamışlardır.
Genuis ve Oddone (1996); bağlanma ve bağlanma davranışı arasında farklılıklar olduğunu belirtmişlerdir. Bağlanma; bebeğin ya da çocukların ilk bakıcıları ile olan ilişkilerindeki duyguları içerirken; bağlanma davranışı; bağlılık sonucunda meydana gelen davranışlar şeklinde ele alınmaktadır.
Psikanalitik kuram; bağlanmanın gelişiminde anne-babanın etkinliklerinin temel oluşturduğunu vurgulamıştır. Özellikle Freud yanlılarına göre; bebeğin doğuştan bir emme ihtiyacı bulunmaktadır; bu oral zevk ve diğer ağız uyarıcıları aracılığı ile bebekte bağlanma başlamaktadır (Hetherington ve Parke; 1978).
Erikson kişinin farklı devrelerden geçtiğini ve bebeklik dönemindeki anne-çocuk ilişkisinin çocukluktaki temel güven duygusunun gelişmesi açısından çok önemli olduğunu vurgulamıştır. Sullivan ise kişiliğin ilişkiler içinde geliştiğini savunur. Ewen (1998) a göre; ilişkileri dışlayarak kişiliğin gelişmesinden söz etmenin anlamı yoktur.
Bebeklikte bağlanma kavramı; anne - baba ya da birincil bakım verenlere olumlu tepkilerin verilmesi; bu kişilere yönelme; arama; bağlanılan kişinin varlığının duyumsanmasına eş zamanlı olarak rahatlık duygusunun eşlik etmesi gibi duygu ve davranış örüntülerinin tümünü kapsamaktadır. Bağlanma bebekle birincil bakım veren arasında gelişen ve bebekte güven duygusunu yerleştiren güçlü bir bağdır. İlk yılın ikinci yarısında bebek kendisinin ihtiyaçlarına yanıt veren kişiye bağlanmaya başlar.
Bağlanma yalnızca bebeklik dönemi ile sınırlı olmayıp yaşam boyunca sürer. Bağlanma sürerken doğası ve ifade ediliş şekli değişir. İlk temel ilişki olan anne çocuk ilişkisi; sonraki yaşam dönemlerindeki bağlanmalar için örnek olur.
İlk temel ilişkide ortaya çıkan yetersizlikler ya da meydana gelen aksamalar bağlanmayı olumsuz yönde etkileyecektir. Değişmez değilse de güvenli ya da güvensiz olarak bir kez belirlendikten sonra çok az değişkenlik gösterir. Bu noktada eksik ya da bozulmuş bir bağlanma sürecinin ya da bu sürece neden olan etkenlerin devam etmesinin sonraki gelişim basamaklarına da etkisi olumsuz olacaktır.
Yeni doğanın sosyal gereksinimini karşılamak için başvuracağı kişi kendisiyle ilgilenen kişiden ibarettir ki; bu kişi genellikle anne olmaktadır. Anne; çocuğun bağlanma gereksinimini tatmin ettiği bir “öteki” olarak da adlandırılabilir. İlk yıllarda anne ile kurulan bu bağ; çocuğun kişiliğinin önemli bir kısmını oluşturmakta ve bu özellikler hayat boyu değişime karşı bir direnç göstermektedir (Carver; 1998).
"Beşikten mezara devam eden" bir süreç olarak bağlanmanın her insanın özünü oluşturduğu ve bu özün de temelde kabul ya da reddedilme ikilemini taşıdığı söylenebilir. Her davranışımız; içinde yaşadığımız dünya ve farklı sosyal gereksinimlere sahip olan bireyler olarak kabul edilmek / reddedilmek arasında bir noktada yer alır. İstenmek; değer verilmek; bakılmak; fark edilmek; aranmak; ya da hatırlanmak kabul edilmeyi gösterirken; umursanmamak; önemsenmemek; görüşmemek; yüzü çevrilmek; cevap verilmemek; ya da unutulmak gibi davranışlar da bir gerçekliği olsun ya da olmasın kabul edilmemeyi / reddedilmeyi ifade eder. (Solmuş; 2008)