Çocuklarımız ilkokuldan başlayarak bizim yönlendirmelerimizle bir eğitim – öğrenim ve gelecekle alakalı yarışa başlıyorlar. Anne ve babalar evlatlarının geleceği için; hele kendileri de okumamışlarsa yarış atı gibi sürekli sınavlara hazırlanmaya zorluyorlar. Bir yandan okul diğer yandan dershane çocukların bütün zamanını alıyor. Anne ve babaların çocuklarına ilgisi sadece ders üzerinden olursa da çocuklar zannediyorlar ki bu işi ailesi için yapıyor. Çocuk aile ilişkisinde bir daralma yaşanıyor. Hele notlar beklenenden düşük ise kara kedi gibi ilişkileri bozuyor. Oysa özellikle ders alanı çocuk ve geleceği için önemlidir. Onların ileride önemli mevkilerde olması bizi de oldukça mutlu edecekken onlarında hayatı nasıl yaşayacağı ile alakalıdır. Bunu çocuklarımıza anlatmak da kolay bir iş değildir. O zaman onlara nasıl anlatacağız hayatın gözüktüğü gibi olmadığını; zor olduğunu.
Bir taraftan da akademik açıdan başarılı olup; ideal okullarda okuyup; istediği üniversiteyi kazanarak başarılı olan çocuklarımız eğer psikolojik açıdan çökmüşse; mesleklerini icra ederek bu hayatı yaşarken pek de mutlu olamamaktadır. En güzel mesleklerde olup terör örgütlerine katılan; madde kullanım alışkanlığı olan; yaşadığı bir hayat olayı sonrası kendine zarar veren hatta hayatını sonlandıran o kadar çok insan gördüm ki… Yani burada önemli olan psikolojik sağlamlıktır. Akademik açıdan başarılı ama hayatta pert olmuş insanlar. Ameliyat başarılı olmuş ama hasta ölmüş gibi. Geçen gün haberlerde il dışı olarak kızını okutan bir baba kızının yasadışı bir örgüte üye olduğunu görünce feryat figan ediyordu. Ama kızması gereken belki de kendisiydi. Çünkü bu tür örgütlere katılan insanlarda çoğunlukla bir oterite sorunu ve ruhsal bunalım olma ihtimali yüksektir.
Sadece para kazanmak ve evini geçindirmek ana ve babalık için yetmemektedir. Bu başarının eve de yansıması; ailedeki duygusal iklimin çocukların yetişmesine uygun olması gerekir. Soğuk kış şartlarında domates yetiştirilemeyeceği gibi bunalımlı aile ortamlarından da psikolojik sağlamlığı olan evlat yetişmez. Şu anda kontrol bizde ama gelecekte onlar büyüyünce bize nasıl bir hayat yaşatacaklarını da düşünmeliyiz. Hasta olan anne ve babalarının Akıl Hastanesinin bahçesine bırakan evlatlar da gördüm bu arada.
Dolayısıyla öncelikle evimizde kendi duygusal durumumuz çok önemli. Her gün gergin geliyorsak işi eve yansıtıyorsak; sadece kendimizle ilgileniyorsak; eşimiz bizden memnun değilse çocukları o ev ortamında özellikle ergenlikten sonra tutmak mümkün değildir. Çünkü huzur yoktur. Aile birbirine yabancılaşır. Bu ortamlar psikolojik rahatsızlıklara zemin hazırlanır. Evlatların bize benzemek yerine olumsuz insanlarla özdeşim yapması muhtemeldir. Her şey görev ve sorumluluk değildir; arada duygu olması gerekir. Bizim tarafımızdan sevildiklerini ve önemli olduklarını hissetmeleri gerekir. Eğer arada bir olumlu bir duygu varsa insanlara kendimizi kabullendirmek daha kolay olmaktadır. Eğer onlarla ilişkimiz emir komuta zinciri şeklinde ise bizden uzaklaşıp yabancılaşacaklardır. Sonra da haberler de görebiliriz onları.
Ne yapmalıyız o zaman. Öncelikle biz kendimizi pozitif - mutlu hissetmeliyiz. Hayatı yaşarken aile ile ilgili konularda tüm fertlerin fikirlerini almalıyız yani adam yerine koymalı önemli olduklarını hissettirmeliyiz. Yapabileceklerimizi yapmalı; yapamadıklarımızı kabul etmeli; geçirdiğimiz her güzel güne şükretmeliyiz. Başımıza gelen olumsuz olayları kötünün iyisi şeklinde değerlendirmeliyiz. Psikolojimiz bozuksa yardım almalıyız. Ailede başkası zorda ise yanında durmalıyız. Senin için ne yapabilirim acaba diye sorabiliriz. Maddi açıdan zorda olan insanlar nasıl başlarını kaldırıp ülke geleceği ile pek alakalı olamazlarsa; psikolojisi bozuk bir insan da evlatları ile yeterince ilgilenemeyebilir. Çünkü kendi başı beladadır. O zaman onlarla başkaları ilgilenebilir.
Etrafımızda psikolojisi bozuk; aile huzuru olmayan pek çok insan var. Toplum adına bana ne de diyemeyiz. Çünkü bizim çocuklarımız bu psikolojisi bozuk insanlardan zarar görebilir; tehdit edilebilir; bıçakla yaralanabilir. Tinerci olup bize ve onlara zorluk yaşatabilirler; arabamızı çizerler. Yardımlaşmalıyız; varsa burs vermeliyiz çünkü onların zorlukları bize de bulaşacaktır. Onları yok saymak veya tu kaka olarak görmek de sorunu çözmez. Devletimizde bu zor insanlarla yeterince ilgilenmemektedir. Yani şikayet etmek yerine karanlığa bir mum da biz yakmalıyız.
Ailemizi büyütmek genişletmek biz öldükten sonra da onların mutlu olmalarını ve bizimle alakalı olumlu şeyler söylemesini istiyorsak yapıcı bir otorite olmalıyız. Sadece dersleri ile değil onların psikolojisi ile de ilgilenmeli onlarla vakit geçirmeliyiz. Bizim için değerli olduklarını hissettirmeli ve bunu onlara yaşatmalıyız. Yapıcı bir oterite duruşu sergileyerek onları anlamaya çalışmalıyız. Hatta kızmak yerine onları teskin etmeli olur böyle şeyler diyerek kendinizden bir şeyler anlatıp bizim de bu tezgahtan geçtiğimizi anlatmalıyız. Yani ters psikoloji yapmalıyız. Her şeyin ders okul olmadığını esas yarışın psikolojik yarış olduğunu unutmamalıyız. Bence hayatta esas gaye mümkün olduğunca mutlu bir şekilde yaşamak. Zaten psikolojisi sağlam olan insan su gibi hayatta yolunu mutlaka bulacaktır fazla da kasmaya lüzum yok.