Vücudumuzdaki anormal bir durumun; bir şişlik veya kitlenin nedenini saptayıp teşhis koyulması için Girişimsel Radyoloji Uzmanı tarafından yapılan bir tıbbi test’dir. Bu işlemde Girişimsel Radyolog’unuz 1 milimetreden daha ince kalınlıkta (0;7 mm) bir iğne ile bilgisayarlı tomografi veya ultrason eşliğinde anormal alana girer. Buradan şırınga ile örnek alarak mikroskop altında incelenmesi için Patoloji Uzmanına gönderir. Mikroskopik inceleme sonucunda anormalliğin ne olduğu (kanser; iyi huylu tumor; iltihap vs) ortaya koyulmaya çalışılır. Ancak bu tanıdan sonra hastalığınızın doğru tedavisi yapılabilir.
Görüntüleme eşliğinde iğne biyopsisi vücudumuzda "ciltten giriş yolu" güvenli ve mümkün olan tüm durumlarda yapılabilmektedir. Ancak hedefin boyutu; iç yapısı; damarlanma özellikleri ve erişilebilirlik gibi bazı teknik değerlendirmelerin biyopsi öncesinde Girişimsel Radyoloji Uzmanı tarafından yapılması gerekmektedir. Örneğin; "akciğerde leke" saptanan hastanın bilgisayarlı göğüs tomografisinin biyopsiyi yapacak olan Girişimsel Radyoloji Uzmanı tarafından görülüp işlemin yapılıp yapılamayacağı yönünden değerlendirilmesi şarttır.
Her organ veya kitleye iğne biyopsisi yapmak uygun değildir. Uygunluk yönünden değerlendirmenin deneyimli bir Girişimsel Radyolog tarafından yapılması oldukça önemlidir. Aksi takdirde hasta zaman kaybedip teşhisi gecikebilir.
İğne biyopsisleri genellikle iki çeşittir. İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi (İİAB) en sık uygulanan biyopsi türüdür. Ancak bazı organ tümörlerinde Tru-cut Biyopsi (Kopartma Biyopsisi) denilen biyopsi yapılamsı gerekmektedir. Bu iki tür biyopsinin hasta yönünden riskleri de çok farklılıklar göstermektedir.
Biyopsi türü; kitlenin vücuttaki yeri; kitlenin yapısı ne olursa olsun her biyopside bazı riskler sözkonusudur. Bu riskler içinde kanama; istenmeyen organ zararlanmaları; enfeksiyon gibi genel riskler sözkonusudur. Bir de bunlara ek olarak hastanın girilecek organı; kitlenin yeri veya iç özellikleri gibi faktörlere bağlı olarak çok daha farklı riskler de sözkonusu olabilmektedir.
Her hastada farklı olan bu riskler dışında; iğne biyopsisinden elde edilen materyalin mikroskopik incelemesi (eğer yeterli sayıda hücre veya yeterli kalite ve miktarda doku örneği yoksa) kesin bir sonuç vermeyebilir. Bu durumda işlemin ikinci; hatta üçüncü kez bile yapılabileceğinin önceden bilinmesi gereklidir. İğne ile içine girilmiş olan kitleden şırınga ile çekilerek elde olunan parçanın mikroskopik incelemesinden sonuç alınamaması ve işlemin tekrarlanması yaklaşık 5 hastadan birinde karşımıza çıkabilmektedir.
En önemlisi ise işlemi yapacak olan doktorun deneyimi dir. Aynı araç sürücülüğünde olduğu gibi 3-5 yıllık şöforle 20-30 yıllık şöforun deneyimi nasıl farklıysa bu işlemi az yapmış olan doktorla çok sayıda ve çeşitli biyopsi yapmış olan doktorun deneyimi bir olamaz. Risk her zaman var olmakla birlikte; deneyim arttıkça risk azalır. İğne biyopsisini yapacak olan doktorun deneyimi kadar; alınmış olan parçanın mikroskop altında değerlendirmesini yapacak olan Patoloji Uzmanının deneyimi de çok önemlidir. Aksi takdirde tüm risklere rağmen; içerisine çok zorlukla girilmiş bir tümörün biyopsi sonucundan verim alınamayabilir. Kısacası parçayı alan Girişimsel Radyoloğun deneyimi kadar bunu mikroskop altında değerlendirecek olan Patoloğun deneyimi de oldukça önemlidir. Bu iki ayaktan birisi aksarsa biyopsinizin sonuçsuz kalması neredeyse kaçınılmazdır.
Her hastanın işlemi kendi içinde farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle de gerek biyopsiden sonuç alınması gerekse de işlemin riskleri her hastada farklılıklar gösterir. Her hastanın durumu bu yönden bakıldığında özeldir.
Görüntüleme eşliğinde biyopsi yapılması planlanan hastaların işlemi yapacak olan Girişimsel Radyoloji Uzmanı nın deneyimini sorgulamasını ve doktoruyla kendi durumunu detaylı olarak görüşmesini ve işlemin risklerini sorgulamasını öneririm.
Sağlıklı günler dileklerimle;