Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Orta Çocuklukta Sosyal Fobi

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
Korku; genellikle çevresel bir tehdide gösterilen normal bir reaksiyon olarak tanımlanabilir. Hayatta kalmak için gerekli ve önemlidir çünkü bireyleri bir durumun fiziksel ya da psikolojik olarak zarar verici olabileceği konusunda uyarmaktadır.

Kötü; hoşa gitmeyen ve korkunç bir şey olacakmış gibi bir beklenti içinde olma durumu ise kaygı olarak tanımlanabilir. Kaygıya; sıklıkla motor-fizyolojik belirtiler eşlik eder. Kaygı yaşayan çocuklarda taşikardi; tansiyon yükselmesi; solunum sıklığında artış; solunum kısalığı hissi; ishal; terleme artışı; vücutta uyuşma ve karıncalanma hissi; titreme; kramplar; karın veya göğüs ağrısı; uykusuzluk; baş dönmesi ve sık idrara çıkma gibi belirtiler görülebilir. Öte yandan; bu kişilerde sinirlilik; gerginlik; odaklanamama; ve derealizasyon gibi psikolojik belirtiler de gözlenebilir. Kaygı yaşayan çocuklar; davranışsal-sosyal alanda da başkalarına bağımlı olma; sosyal ilişkilerde çekingenlik ve huzursuzluk; etkinliklerden kaçınma veya aşırı risk alma gibi davranışlar da sergileyebilirler.

Çocukluk döneminde bir şeylerden korkmak genellikle çok yaygındır. Çocukluk döneminde görülen ortak korkuları aşağıdaki tabloyla özetleyebiliriz.

Tablo 1. Çocuklukta Yaygın Korkular
0–12 ay
Yüksek sesler; gölge veya karartı gibi görünen nesneler; destek kaybı
12–24 ay
Ayrılık; yabancılar
24–36 ay
Ayrılık; hayvanlar; köpekler
3–6 yaş
Ayrılık; yabancılar; hayvanlar; karanlık; hayali varlıklar
6–10 yaş
Karanlık; yaralanma; yalnız kalma; hayvanlar
10–12 yaş
Yaralanma; okul başarısızlığı; alay edilme; gök gürültüsü
12–18 yaş
Sosyal alanda başarısızlık; akranları tarafından dışlanma; savaş; doğal afetler; gelecek

Normal gelişim sürecinde; çocuklar korkularının üstesinden savunma mekanizmalarını ve baş etme stratejilerini kullanarak gelebilmektedirler. Yani bu çocuklar kötü bir rüya gördüklerinde “Bu bir rüya; gerçek değil” diye düşünerek veya okulda sınavları kötü geçtiğinde “sınavda başarısız oldum ama bu dünyanın sonu değil” diyerek kendilerini sakinleştirebilirler. Korkularını bu şekilde yatıştıramayan çocukların yaşadığı kaygı; patolojik kaygıdır. Bu noktada korkunun yoğunluğuna; süresine ve çocuğun duruma ilişkin tepkilerine dikkat edilmesi gerekir. Çocukluk döneminde normal korku ile kaygıyı ayırt etmek zor olsa da; belirtilerin istenmeyen; sıkıntı verici nitelikte olması; gerçekçi olmayan korkuların ve kaygıların sosyal yaşamda bir bozulmaya neden olması; kaygının yaşandığı yer ve zaman tanı koymada önemli olan unsurlardır.

SOSYAL FOBİ NEDİR?

Sosyal fobi yaşayan çocuklar; yanlış bir şey yaparak veya söyleyerek kendisini zor durumda bırakabileceklerini ve bu nedenle dikkati kendi üzerinde toplayabileceklerini düşünerek sosyal ortamlarda bulunmaktan korkar. Çocuklar; bu gibi sosyal ortamlarda bulunduklarında aşırı bir kaygı yaşarlar. Bunun yanı sıra; yaşadıkları kaygının başkaları tarafından da anlaşılarak rezil olmaktan korkarlar.Bu çocuklar sosyal ortamlarda rahatsız edici fiziksel semptomlar (kalp atışlarının hızlanması; terleme; titreme; ishal; yüz kızarması vb.) yaşamaktadırlar. Bu belirtiler bazı zamanlarda panik düzeyine ulaşmakta ve çocuk bayılacağını; kontrolünü kaybedeceğini ve hatta öleceğini düşünebilmektedir.

Sosyal fobi ile ilgili olduğu düşünülen seçici konuşmazlık durumunda ise sözel becerilerinde sorun olmayan çocuklar yabancılarla iletişim kurmazlar. Bu durum; çocukların ilk kez bulundukları ortamlarda; konuşmaktan çekinmelerinden farklıdır. Bu çocukların sözel olmayan iletişimleri daha başarılıdır. Bu çocuklar sıklıkla jest ve mimik kullanabilir; öte yandan çekme; itme; kafa sallama; tek heceli kelimeleri mırıldanma; anneden ayrılmada zorluk; mutsuzluk; öfke nöbetleri; olumsuz duygular; öfke nöbetleri; aile bireylerini kontrol altında tutmaya çalışma ve sıklıkla karşı gelme davranışları görülebilir.


Çocuklarda sosyal fobi tanısının düşünülmesi için belirtilerin yanı sıra; kaygının sadece sosyal ilişkiler bağlamında yaşanması ve en az 6 ay sürmesi gerekmektedir. Sosyal fobi tanısı genellikle ergenlikte koyulmaktadır.

Okul öncesi dönemde görülen aşırı utangaçlığın; okul çağında şekil değiştirerek sosyal fobi şeklini aldığı düşünülmektedir. Okul; kendisinden akademik performans ve sosyal etkileşim beklenen bu çocuklar için korkunun odak noktası olmaktadır. Doğum günü partileri; teneffüsler ve arkadaşlarla gezip tozma ve sportif faaliyetler çoğu çocuk için eğlenceli etkinliklerdir ancak bu çocuklar için bu etkinlikler şiddetli bir rahatsızlık kaynağı olmaktadır. Fobi veya diğer kaygı bozukluklarına sahip olan çocuklar genellikle bağımlı; talepkar; ailelerine sürekli ihtiyaç duyan kimseler olarak yetişirler. Korku ve fobileri ile baş etmek için uyumsuz davranışlar geliştirir ve korku karşıtı savunmalar kullanırlar.


Yapılan çalışmalarda sosyal fobi yaşayan çocukların bu tanısına başka ruh sağlığı bozukluklarının da (özgül fobi; depresyon; yaygın anksiyete bozukluğu vb) eşlik edebildiği görülmüştür. Ülkemizde; 4-8. Sınıflarda okuyan çocuk ve ergenlerde sosyal fobi % 3.9 olarak tesbit edilmiştir. Çocukluk yıllarında yaşanan sosyal kaygıya; ergenlik döneminde depresyon ve madde kullanımı eşlik edebilir. Yetişkinlikte ise mesleki sunum yapmaktan kaçınma ve sosyal ilişkilerde kısıtlılık gözlemlenebilir. Ayrıca; sosyal fobi ilereyen dönemlerde; sosyal izolasyon ve okulu bırakma gibi ciddi boyutlara ulaşabilmektedir.

Özellikle çocuklarının yapması gereken şeyleri kendisi üstelenen; çocuklarına bu alanda özgürlük tanımayan; fazla koruyucu ailelerin çocukları da özellikle okul başarısına ilişkin performans kaygısı yaşayabilir; arkadaşları gibi bireysel performans sergileyemediklerini düşünüp kaygılanabilirler. Bu çocuklar ailelerinden ayrılık kaygısı da yaşayabilirler. Öte yandan çocuklarını sıklıkla eleştirip onaylamayan; çocuklarının iyi özellikleri yerine sıklıkla zorlandıkları alanlardan bahseden ve çocukların kaygılarını görmezden geren anne-babaların çocuklarında da benzer alanlarda kaygı görülebilir. Bu çocuklar onaylanacaklarından emin olmadıkları sosyal alanlardan uzak durmaya çalışabilir veya başarısızlık yaşayacaklarını düşündükleri bireysel etkinlikleri gerçekleştirmek istemeyebilirler. Bu noktada ailelerin; çocukların yapabileceklerini destekleyerek onlara edilgen bir rol vermemeleri; çocuklarının zorlandıkları alanlarla ilgili sık sık incitici eleştiri yapmamaları ve çocuklarının kaygılarını göz ardı etmemeleri önemlidir.
Sosyal çekinmeden;utanmadan ve normal kaygılardan farklı olan sosyal fobi ile ilgili uzman yardımı alınması ve tedavi programına ailelerin dahil edilmesi oldukça önemlidir. Seanslarda terapistin sunduğu duygusal destek de çocuğun kaygısıyla baş etmesine önemli derecede katkı sağlar.


Kaynaklar:
  • Dow; S. P.; Sonies; B. B.; Scheib; D.; Moss; S. E.; Leonard; H. L. Practical guidelines for the assessment and treatment of selective mutism. Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry; 34; 836-845; 1995.
  • Polvan Ö. (Eds). Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi. Nobel Kitabevleri; 2001.
  • Wenar C; Kerig P. Developmental psychopathology: from ınfancy through adolescence. McGraw-Hill İnternational Edition; 1992.