Evlilik; aynı kültürden gelse de iki ayrı geçmiş öyküsü;az ya da çok travması;hayattan farklı beklentileri;farklı çatışmaları ve üstelik cinsiyet farkılılıklarına sahip iki yarı bireyin aynı çatı altında beraber yaşamaya çalışması hayata birlikte devam edebilme kararı almasıdır.Görüldüğü üzere farkılılıklara rağmen birlikte yaşayabilme kararı alabilmekten söz ettiğimiz evlilik kurumu hem güçleri ikiye katlayan; bazı zamanlarda ise güçleri yarıya indirebilen ortaklıktır. Ortaklık kelimesi her ne kadar bazı insanlara soğuk;mesafeli ve kapital değeri simgeliyormuş gibi gözükse de ortaklık diyebilmek bu işin; bu ilişkinin;bu birlikteliğin eşitliğine ya da en azında eşit olmasına vurgu yapar. Evlilik farklılıkların benzerleştirilmesi; ayrılıkların birleştirilmesi ya da en azından meşhur ortak payda ! diye tarif ettiğimiz bir duruma ulaşabilmek amacıdır. Bu amacı gerçekleşrtirmek çok zorlu bir yol olmakla birlikte bu yol ne kadar zor olursa olsun kolaylaştıracak olan bireylerin kesinlikle istek ve çabası ve buna ek olarak ve hayati değer taşıyan da bu istek ve çabayı daima diri tutma arzusudur. İstek ve çabanın daimi kılınması esas olandır.İstek ve çabanın istikrarsızlığı çıkmaza yol çar.Nasıl mı? Çoğu insan bu ilişki bu evlilik için çok şey yaptım ama artık gücüm kalmadı nakaratını sürekli söyler. Maharet nakaratı bozakta ve bunu yaşam boyu bir uğraş olarak ilke edinmekle mümkündür(değeceğine inanılıyorsa).Evliliğin bir yapı olmasından söz ediyorsak yapılar daima gelişmeye ve yapılanmaya muhtaçtır.Bunu yapacak olanlar ise yapıyı kuran ve oluşturanlardır. Doğada her şey değişmekte ;yenilenmekte ve bir düzensizliğin içinde var olma çabası vermektedir.Doğada hakim olan düzensizlik içinde bizler bir düzeni kurma çabası içindeyiz.Ve bunu asla başaramayacağımızı bildiğimiz halde.Sürekli arzulamakta ve onun peşinden gitmekteyiz arzumuzu hiç bir zaman gerçekleştiremeyeceğimizi bildiğimiz halde.O halde zaten risk olan oluşturduğumuz bir yapı için 3;5; 10 sene çaba sarf ediyor olmamız yeterli midir? Ve bir şeye ulaştırmadan bu kadar yeter demek söz konusu evliliği ya da ilişkiyi ne kadar istediğimizi sorgulamamızı gerektirmez mi?
Farklılıklar diye yola çıktık.Evet erkek ve kadın fizyolojik olarak farklıdır.Duygulanım olarak ;düşünce süreçleri;ilgi ;istek;merak ;beklenti olarak da oldukça farklıdır. Bizler bu farklılıkları gerçekten ne kadar hazmediyoruz ya da bu farklılıkların ne kadar farkındayız. Aşırı titiz olan karısından şikayet eden bir erkek ya da kocasının konuşma özürlü olduğunu söyleyen kadın neden bu farklılıkların olabileceğini göz ardı eder.Beklentimiz aynı olmalı mı idi ? Bir ilişki aynanın karşısında kendimize bakmak gibi bir durum değildir. Karşımızda ne kadar ruh ikizi diye tanımlasak ya da tanımlamak istesek de ; tek yumurta ikizlerinin bile birebir benzer olmadığını bilmez miyiz. Asıl tahammülsüzlükler farklılıkları kabulünde zorlanılır.Ve karşımızdakinin bir türlü değişmediğinden şikayet ederiz ve sonuna ekleriz aslında onu değiştirmek gibi bir niyetim yok ama .Değiştiğini söylediğimiz eşimiz aslında değiştiremediğimiz eşimiz değil midir? Ya da bizim beklentilerimiz bizim istediğimiz kadar karşılayamayan değil midir?
EN TEMEL KADIN ERKEK FARKLILIKLARINI SİZE BİR KAÇ MADEE İLE SIRALAYIM:
KADIN ERKEK
1) Çocuk ağlama sesine 1) Daha düşük
duyarlılık daha yüksek.
2) Kadınlar duyguları anlama 2) yeterli değil.
ve çocuğun yüzünü işleme
daha iyi.
3) Doğum sonrası kadınların 3) sadece 7 saat meşgul
zihni 14 saat bebekle meşgul olur.
4) Her çocuk annenin ömrü 4) Kız çocukları babanın
nü 95 hafta kısaltır. Ömrünü 74 hafta uzatır
5) Evliliğin okuluna gitmedi. 5) evliliğin okulna gitmedi
6) İnsan ilşkisi odaklıdır. 6) Güç ve başarı odaklıdır
7) Duyguları daha fazla 7) Duyguları daha az ifade
ifade eder eder.
8)Duygusal yakınlıkla 8)Daha sık cinsel ilişki ister
birlikte cinsel ilişki isterler isterler.
9)Sorunları konuşmak;tartış 9) Sorunlar karşısında içe
mak isterler. Çekilirler.
Bu liste daha çok uzayabilir.Ama bunlar belli başlı farklılıklar olup bu farklılıklar kadını erkeğe ya da erkeği kadına üstün kılmaz. Farklılıklar üstünlük değil özgünlüktür. İlşki içinde bu farklılıklar dozu kaçtığında değiş tokuş edilesi ya da birlikte çoğlatılıp azaltılması bu farklılıkları rutini bozan heyecana dönğüştürebilir. Ama bu farklılıkları ezici güç olarak algılamak ise ilişki terörüne yol açar.
Evliliklerde beklentiler arttıkça sorunlar ortaya çıkmaya başlar.
Herkesin evlilikten ;ilişkiden bir beklentisi vardır.Bazen bu beklentiler hayti önem taşırsa ya da evliliği bir kurtuluş; bir sığınış ve bütün yaralarımızın tedaviş edicisi olarak gördüğümüzde hayal kırıklığı kaçınılmaz olur; kavgaların tetikleyecisi olur. Evlilik bir kaçış değil ; sizing herhangi bir nedenle birlikte olmak istediğiniz kişi ile birlikte olmanızdır.
Evlilik iki kişiliktir.Asla sorunlar tek bir kişiye mal edilemez.
Evlilik bir ortaklıksa her iki ortağında evliliğe ve birbirine karşı sorumluluğu vardır.
Evlilik sorumluluk konusunda ve risk anlamında kaçak dövüşe müsade etmez.
Evlilik öz bakımın artık askıya alındığı bir kurum değil tam tersine yatırımların başladığı yerdir.
Evlilik çabaların ve yorgunluğun dinlendiği yer değil; dinamik olmayı ve çaba sarf etmeyi gerektiren canlı bir yapıdır.
Evlilik rüyanın değil gerçekliğin mekanıdır.