İnfertilite;kişinin herhangi bir koruma yöntemi olmaksızın bir yıl içerisinde düzenli cinsel ilişkiye rağmen çocuk sahibi olamama durumudur.İnfertilite nedenleri%40 erkekten;%40 kadından;%20 de her ikisinden kaynaklanır.İnfertil çiftlerin yaklaşık %10-20 si açıklanamayan infertiliteye sahiptir.Sorun kimden kaynaklanırsa kaynaklansın çiftleri psikososyal yönden olumsuz etkiler.
İnfertilite tanısı çiftin en çok çocuk istediği bir dönemde alınır.Çiftin bu tanıyı algılaması ve bu durumla baş edebilmesi ilk etapta mümkün değildir.Çiftler bu dönemde daha önceki yaşantılarını gözden geçirmeye;kendilerini ve eşlerini suçlamaya başlarlar.Durumu zaman kazanmak için inkar bile edebilirler.Doktor doktor dolaşıp durumlarının tekrar değerlendirilmesini isterler.Bunların hepsi aldıkları tanıya uyum sağlamak için yapılan inkarlardır.Tedaviye başlamak kısmen tanıyı kabul etmek demektir.
İnfertil çiftin infertilite tedavi süreci gerek tedavinin getirdiği özelliklerden gerekse psikososyal faktörlerden kaynaklı birçok alandan etkilenir.Tüp bebek ve aşılama gibi yardımla üreme tekniklerindeki gelişmeler hastalara bir yönüyle umut olurken diğer yandan çiftlerde üzüntü;kontrol kaybı;damgalanma ve yetişkin kimliğine ulaşamama gibi durumlarda yaratmaktadır.Çocuk sahibi olamamak psikolojik travmaya neden olur ve bir tür kimlik krizini de beraberin de getirir.Benlik saygısı zedelenir;yetersizlik ve suçluluk duyguları vücut imajına ilişkin hatta kastrasyon korkuları ve yok oluş duygusuna ilişkin endişeleri uyandırır.Bu açılardan bakıldığında infertil olan bir çiftin yaşadığı sorunları kendisiyle;ailesiyle;yakın sosyal çevresiyle ve tüp bebek tedavisiyle ilişkilendirmek mümkündür.
Tedavi alan çiftlerin özellikle de kadınların yaşadıkları sorun alanlarına bakıldığında;tedaviye başlayacakları zaman ve daha önceki başarısız tedavilerden dolayı kendilerini gergin hissedenlerin;hastaneye gelecekleri günün akşamı uyuyamayanların;zihinlerini ’acaba gebe kalabilecek miyim’ sorusuyla meşgul edenlerin sayısı yüksektir.İnfertilite tedavisinin zor ve uzun süreci içerisinde kişilerin anksiyete;cinsel işlev bozukluğu;evlilik içi çatışma gibi sorunlar yaşadığı açıktır.İnfertil kadınların yüksek bir oranının eşine çocuk veremediği için kendisini suçlu gördüğü;gebe ve çocuk sahibi olmuş kadınlardan kendini eksik hissettiği;öfkeli duygular yaşadığı;adet oldukları zaman dünyanın başların yıkıldığını hissettikleri bilinmektedir.Yine bir grup hasta üzerinde yapılan çalışmada erkeklerin %’i;kadınların%50’si infertiliteyi yaşamlarının en üzücü olayı olarak tanımlamışlardır.
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki psikolojik durumu olumsuz etkilenen çiftlere tedavi süreci içersinde psikolojik destek vermek başarıyı olumlu yönde etkilemektedir.Yapılan bir çalışmada tedavi sürecinde psikolojik destek alan çiftlerin %34 ‘ünün gebe kaldığı tespit edilmiştir.Psikolojik yardım programları tek başına sorunu ortadan kaldırmaya yeterli değildir.Ancak infertil çiftin durumu algılamasına;tedaviye uyum sağlamasına;yaşam kalitesini artırmaya;tedavi süreci boyunca tedavi ekibine yardımcı olmaya ve en önemlisi umut ettikleri bebeğe kavuşmada başarılarının artmasına neden olmaktadır.
Bu dönem de yapılacak psikolojik destek programları;
-BİLGİLENDİRME:Kişinin anksiyetesini artıran en önemli faktör bilgi eksikliğidir.Çifte yapılacak tedavinin süresi;içeriği; nelerle karşılaşacağı;tedavi seçenekleri ve başarı yüzdesi mutlaka anlatılmalıdır.Çiftlerin tedavi hakkında bilgi sahibi olmalarının önemi konusundaki çalışmalar da bilgilenme ile anksiyete ölçümlerinin ters orantılı olduğunu göstermektedir.Yani ne kadar çok doğru ve yeterli bilgi; o kadar az anksiyete demektir.
-PSİKOTERAPİ:Duruma göre bireysel;aile;grup terapileri uygulanmalıdır.
-GEVŞEME EGZERSİZLERİ;YOGA;HİPNOZ
İnfertilite tedavisi DOKTOR;EBRİYOLOG;BİYOLOG;HEMŞİRE GİBİ donanımlı ve tecrübeli bir ekip gerektiren ciddi ve uzun bir tedavidir ve bu ekibin vazgeçilmez elemanlarından biri de PSİKOLOGLARDIR.