Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kültürler Arası Bir Karşılaştırma; Spor Medyasının Başarı ve Başarısızlık Yüklemlemesi

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
YÜKSEK LİSANS TEZİ: KÜLTÜRLER ARASI BİR KARŞILAŞTIRMA; SPOR MEDYASININ BAŞARI VE BAŞARISIZLIK YÜKLEMLEMESİ

1. GİRİŞ

“5 gün sonra doğacak kızımın uğuru vardı; ilk kızımla da UEFA Kupası nı almıştık. Bu uğura inanarak çıktım ve kazandık.” Dünya üçüncüsü olan Türk Ulusal Futbol Takımının kaptanı Hakan Şükür üçüncülük maçı sonrası değerlendirmesini bu şekilde yaparken; aynı şampiyonada dünya ikincisi olan Almanya Ulusal Futbol Takımının kaptanı Oliver Kahn ise “Elimdeki sakatlık beni engellemedi; bir saat daha oynayabilirdim ama yediğim gollerde hatam vardı. Yinede ikinci olmak bizim için başarıdır” diyerek maçı değerlendirdi. Birçok uluslararası maç deneyimi olan iki kaptanın maç sonrası değerlendirmeleri neden bu kadar farklıydı?

2002 yılında Kore’de yapılan Dünya Futbol Şampiyonasında Alman Ulusal Takımı dünya ikincisi olurken; Türk Ulusal Takımı ise üçüncü olmuştu. Bu her iki takım açısından başarılı bir sonuçtu. Her iki takım sporcuları başarılı olmak için her şeylerini vermişlerdi. İki kaptanın da niyeti aynıydı. Bu iki tipik açıklama sporcuların olayların nedenleri hakkındaki açıklamalarının nasıl farklılaştığını resmetmektedir. Basın açıklamaları bir toplumun sosyokültürel yapısını anlamada önemli yüklemeleri içerir (2). Bu çalışmada da Alman ve Türk Spor Medyasının kendi ulusal takımlarının turnuva performansını açıklamalarındaki yüklemeleri karşılaştırılmıştır.

1.1. Yükleme Süreci

Olaylar nedenlere dayalıdır. Hayatın düzenli ve tahmin edilebilir olması için; insan doğası olaylara neden olur. İnsanların bunu yapma şekilleri; bu şekilde olmasına inanmalarının nedenleri; nasıl yorumladıkları; hangi koşullar altında davranış geliştirdikleri yükleme kuramını oluşturur. (1)

Arkadaşım benden neden bu kadar uzak duruyor? Koçum beni neden yedek kadroya aldı? Hemen hemen her gün yukarıdaki olaylar gibi açıklama gerektiren birçok olayla karşılaşırız. Nedensel analiz; yani hangi nedenlerin hangi sonuçları doğurduğu; olayları daha çok sosyal biliş açısından açıklamak oldukça önemlidir. En önemsiz olaylar da bile gizli bir nedensel analiz vardır. Bazı durumlarda yükleme süreci hemen hemen bütünüyle otomatik olup; yüklemede bulunduğumuzun çoğu zaman farkında olmayız.
Ancak diğer birçok durumda yükleme sürecinin farkında olup nedensel yüklemeleri isteğimiz doğrultusunda bazı şeylere yükleriz. Araştırmacılar yükleme kuramı ile niteleyici teoriler arasında ayrım yapmışlardır. Yükleme kuramı birkaç ortak tarafı olan değişik kuramsal ve deneysel makalelerin bir koleksiyonudur. Yükleme kuramı nedensel açıklamalara varmak için sosyal algılayıcının bilgiyi nasıl kullandığı ile ilgilenir. Yükleme kuramı nedensel bir yargı oluşturmak için ne tür bilginin toplandığı ve nasıl bir araya getirildiğini araştırır (3). Niteleyici kuramlar ise başarı davranışı; yardım etme ve tehdit edici olaylarla başa çıkmak gibi özel (particular) alanlar hakkındaki kuramlardır. Yükleme kuramı bireylerin birçok değişik ortamda kullanabileceği genel nedensel ilklerle ilgilenirken niteleyici kuramlar ise bireylerin özel bir yaşam alanında kullanabileceği öznel nedensel yükleme süreçleriyle ilgilenir (3).

Yapılan araştırmalar nedensel analizin insanların geleceği tahmin ve olayları kontrol etme ihtiyacından kaynaklandığını göstermiştir. Belirli sonuçların elde edilebilmesi için hangi faktörlerin gerektiğinin bilinmesi o sonucu kontrol edilebilmesine olanak tanır. Ya da en azından ne olabileceğini tahmin edilmesini sağlar. Bu noktadan hareket edersek nedensel yüklemenin amaçların gerçekleştirilmesi için oldukça önemli olduğu görülmektedir. Belki de yükleme araştırmalarının en temel varsayımı nedensel yüklemelerin önemli olduğudur.

Medya haberleri niyetli davranışların ve genel sosyokültürel başarımın açıklanmasında güçlü bir role sahip olan kültürel doku(artifact)’lardır (2). Bundan hareketle çalışmamızda Türk ve Alman Spor Medyasının 2002 FIFA şampiyonasında kendi ulusal takımlarının şampiyona performansına ilişkin yüklemeleri karşılaştırarak Türk ve Alman bağlamında başarımının nasıl açıklandığını araştırdık. Bu genel amaca ulaşmak için aşağıdaki denenceler sınanmıştır;

Denence 1. Türk ve Alman spor medyası kişisel özellikler ve şampiyona performansına yönelik tepki kategorilerini yüksek düzeyde kullanmışlardır.

Denence 2. Türk ve Alman Spor Medyası başarımı açıklamada farklı kategorileri kullanmışlardır.

Denence 3. Alman Spor Medyası başarımı ayrışık olarak açıklamıştır.

Denence 4. Türk Spor Medyası başarımı ayrışık ve birleşik olarak açıklamıştır.

2. GENEL BİLGİ

Yükleme kuramının bel kemiğini altı farklı kuramsal gelenek şekillendirmektedir. Birincisi Heider’in sağduyu (common sense) psikolojisidir: Heider’in çalışmaları hem Jones ve Davis‘in uyuşan çıkarımlar (correspondent inference) kuramını hem de Kelley’in birlikte değişim (covariation) ve nedensel şema (causal sheme) kuramlarını oldukça etkilemiştir (4). Schachter’in duygusal kararsızlık (emotional lability) ve Ben’in benlik algısı (self-perception); yükleme kuramının benlik algısı alanına genişlemesine neden olmuştur (4). Weiner’in yükleme kuramı ise başarı ve başarısızlık alanlarında yapılan çalışmalardan geliştirilmiştir (4).

2.1. Nedensellik Kuramlarının Tarihi Gelişimi

Hemen hemen her durumda davranışın nedenini belirleyerek niçin o şekilde davrandığını açıklamaya çalışırız. Özellikle güdü; niyet ya da kişilik gibi içsel bir nedenden dolayı mı; yoksa çevrenin fiziksel şartları gibi dışsal bir nedene mi bağlı olduğunu bulmaya çalışırız. Bu yargılama süreci yükleme süreci olarak adlandırılır ve ilk olarak Heider tarafından ortaya konulmuştur (4).

Heider’e göre; davranışın nedenleri ya çevresel ya da kişisel faktörlere yüklenebilir (5). Davranış çevresel nedenlere yüklenildiğinde; aktör davranışın olumlu ya da olumsuz etkilerinden (sonuçlarından) sorumlu tutulamaz. Fakat davranış kişisel faktörlere yüklenirse; aktör bu davranışın sonuçlarından sorumlu tutulabilir. Heider’e göre kişiler çevresindeki kişilerin davranışlarını tahmin etmek ve kontrol etmek amacıyla yüklemelerde bulunur (5).

Heider bazen kasıtlılığı (intention) cansız nesnelere yüklediğimizi göstererek; kişilerin davranışlarını amaçları yoluyla açıklama eğiliminin güçlülüğünü göstermiştir (3). Bir çalışmada Heider ve Simmel geniş bir karenin etrafında; içinde ve dışında hareket eden üç geometrik şekilden (geniş bir üçgen; küçük bir üçgen ve yuvarlak bir levha) oluşan hareketli kartonları deneklere göstermiştir. Denekler nesneleri kişisel özellikler olarak algılama eğilimi göstermişlerdir. İki üçgeni bir adam olarak görüp; bir kız için (yuvarlak levha) rekabet ettiklerini algılamışlardır. Büyük üçgeni saldırgan ve zorba birisi olarak; küçük üçgeni meydan okuyucu ve kahraman olarak; yuvarlak levhayı ise çekingen ve utangaç birisi olarak algılamışlardır (4).

2.1.1. Heider’in Yükleme Kuramı

Heider’in en önemli çalışması; yükleme konusunda takip edilecek olan çalışmalarının çoğuna önceden içinde yer verdiği 1958 tarihli kitabı Kişilerarası İlişkilerin Psikolojisi’dir. Bu kitabında ve daha önceki bir makalesinde Heider sağduyu psikolojisi veya eylemin naif psikolojisini çok açık dile getirmektedir (5).

Heider’in (5) sağduyu psikolojisi; insanları naif bilim adamları olarak görür. İnsanlar etraflarında cereyan eden olayların nedenlerini sezgisel ya da sağduyu yoluyla tahmin eder veya sonuca ulaşırlar. Hepsi arasında hiçbir nedensel ilişki olmadığı zaman; doğal olarak dünyayı neden-sonuç ilişkilerinin oluşumları olarak ve hatta anthropomorphic/insansı biçimide görürler. Nesnelerin ve olayların bağlantılarının neden-sonuç ilişkisi ekseninde düzenlenmesi; bizim bilişsel yapımızda nedensel bir sistemi oluşturur. Olası pek çok nesne ve olayın; neden ve etkinin önemli olarak değerlendirilmesi sorunu; yükleme sürecini neredeyse tam anlamıyla tanımlar. Heider; bir nedeni ve onun sonucunu algısal bir ünite olarak ele almaya eğilimli olduğumuzu iddia eder (5). Bazı nesneler ve olaylar; özellikle de nesne veya nedenin insana ait bir faktör olduğu olay ve etki sosyal bir davranıştır. Bu nesne ya da olaylar bilişsel süreç içinde; diğerlerinden daha kolayca bir araya getirilebilir. Algısal ünitenin iki başat belirleyicisi benzerlik ve yakınlıktır. Bizim sezgiye dayalı nedensel sistemlerimizde; iki olay uzak olmaktan çok birbirine yakın ise; nedensel şekilde ilişkilendirilmesi çok daha kolaydır. Geçici yakınlık; özellikle de nedensel olarak algılanmasını kolaylaştırmakta daha güçlüdür. Buna benzer şekilde; iki olay arasındaki daha büyük benzerliğin nedensel bir birim olarak algılanması; benzerlik taşımayan durumdan daha çok olasıdır (5). Nedensel sonuç çıkarımının iki temel ilkesi çok önemlidir. İlk olarak; insanlar çok yönlü bitişik nedenlerdense tek bir nedene dayanan; davranışa yükleme eğilimi taşırlar. İkincisi de; davranışın nedenleri; durum içerisinde olan kişiyle ya da onun dışında varlığını sürdüren bir düşünce ile değerlendirilebilir. Eylemi yapan kişiyle birlikte var olan nedenlerin; yatkınlığa dayanan(dispositional) nedenler olduğu söylenebilir ve kişinin dışında var olanlarsa durumsaldır(situational) (1).

Fritz Heider’in çalışmaları (5) yükleme kuramı alanına öncülük etmiştir. Heider kuramını ilk olarak Brunswik tarafından geliştirilen algı lens modeline (lens model of perception) dayandırmıştır. Bu modele göre nesneler hiç bir zaman doğrudan algılanamazlar.
Nesnelerin birey tarafından algılanışı;
a) Nesneye (nesnenin kendi özellikleri)
b) Ortama (kontekste)
c) Arabulucuya (mediation- algılama usulü)
d) Algılayıcıya (algılayıcının özelliklerine)
bağlıdır (3).
Heider’e göre nesne algısı ile kişi algısının özellikleri genelde aynıdır(3). Heider’e göre asıl sormamız gereken soru ; “Nedenselliğin merkezinde birey mi (içsel /person-internal); yoksa çevre mi (dışsal/environment-external); ya da her ikisi mi vardır?” İçsel ya da kişisel faktörler; güdü ve beceriyi kapsar. Bir öğrencinin ev ödevi yapması gerektiğini farz edelim. Ödevi yapacak kadar güdü ve beceri olmazsa öğrenci ödevi yapamayabilir. Dahası güdü ve becerinin birlikte olması yeterli olmayabilir. Bu faktörlerin yanında çevresel faktörlerin de hesaba katılması lazımdır (4).

Heider; bir olayın sonuçları için sorumluluk algısıyla da ilgilenmiştir. Birçok durumda yalnızca olaya neden olan şeylerin değil de; ondan sorumlu olan şeylerin önemli olduğu görülmektedir. Eğer birisi komşusuna vurduğunu söylerse; doğal olarak nedensellik sorusu “ kim vurdu” olması gerekirken; sorumluluk sorusu “Acaba kazayla mı yoksa isteyerek mi vurdu” olacaktır. Heider’e göre değişen düzeylerde sorumluluk vardır. Heider’in yükleme kuramına (4) en büyük katkısı; ileriki yıllarda daha sistematik olarak araştırılacak olan temel kavramları tanımlamasıdır. Özellikle nedensellik ve sorumluluk üzerine olan düşünceleri Jones ve Davis ve Kelley üzerinde oldukça etkili olmuştur (4).
Heider’ in yükleme kuramına olan etkisini dört madde altında toplayabiliriz:
1. Nedensel analiz bazı yönlerden algısal sürece benzemektedir.
2. Kişisel ve duruma ait nedenler arasında önemli farklılıklar vardır.
3. Kişisel özellikler (kasıtlı olmayan davranışlardan daha çok) kasıtlı davranışlardan daha kolay çıkarılır.
4. Neden sonuçları bazen kişilere; bazen nesnelere ve bazen de ortama yükleriz (3).
Heider’in yaklaşımı fenomonolojik bir yaklaşım olarak adlandırılmasına rağmen; kendisi bu adlandırmayı reddetmiştir (3).

2.1.2. Jones ve Davis ’in Yükleme Kuramı

Algılayıcının birincil problemi; gözlenen bir davranışın hangi sonuçlarının aktör tarafından amaçlandığına karar vermektir. Bir davranışın herhangi bir etkisinin amaçlandığını çıkarsamak için; algılayıcı aktörün davranışının sonuçlarının kendisi tarafından bilindiğine ve o davranışı başarabilmek için yeterli beceriye sahip olduğuna inanmalıdır. Jones ve Davis’in kuramına göre; algılayıcı bilgiyi geriye doğru işler (3).
Karşılıklı Çıkarım Kuramının dört temel sınırlılığı vardır:
1. Kasıt (intention); kişisel özellikler çıkarımdan önce gelir. Fakat bazı kişisel özellikler kasıtlı olmayan (unintentional) davranışlar aracılıyla tanımlanır (dikkatsizlik; unutkanlık; sakarlık gibi). Bundan dolayı; kuram sadece tercih içeren davranışlara uygulanabildiği halde; tercih edilemeyen olaylara uygulanamaz.
2. Kuram kişilerin gerçekten nasıl yüklemelerde bulunduğuna dair tutarlı bir açıklama getirmemektedir.
3. Beklentilere uymayan davranış açıkça bilgilendirici olduğu halde; beklentilere uyan davranış da aynı şekilde bilgilendirici olabilir.
4. Kurama dayanan orijinal çalışmaların hemen hemen hepsinin bağımlı değişkenleri arasında nedensel yüklemeler yoktur. Bilişsel bir perspektiften hareketle yapılmış bir araştırmada kişisel özelliklerin daha spontane ve daha az düşünce ve çaba içerdiği bulunmuştur (3).

2.1.3. Kelley’in Yükleme Kuramı

Kelley’in yükleme kuramına olan katkısı; nedensel bir yüklemeye varmak için hangi tür bilginin kullanıldığı sorusuyla başlamıştır (3). Kelley algılayıcının kullanabileceği bilginin miktarına dayanan iki değişik durum saptamıştır:
1. Algılayıcı birden fazla kaynaktan bilgi sahibidir ve sonuçla olası nedenleri arasındaki birlikte değişimi algılayabilir.
2. Algılayıcı bir tek gözlemle karşılaşmıştır ve faktörlerin gruplaşmasını (configuration) hesaba katmak zorundadır. Bu faktörler gözlenen sonucun makul nedenleridirler.
Kelley birlikte değişme modelini; Heider’in kuramı üzerine inşa etmiştir. Bunlar;
a) Dış çevrenin anlaşılması; nedensel analiz yoluyla kazanılır. Bu nedensel analiz deneysel yöntemlere benzemektedir.
b) Sosyal algı; faktör analiziyle benzerlik gösterir (3).

2.2.Sporda Nedensel Yükleme

Sporda nedensel yüklemenin yapılmasının kuramsal temeli insanların (antrenörler; oyuncular; ebeveynler; seyirci; medya) kazanma ve kaybetme veya başarı ve başarısızlığın olası sonuçları ile ilgili düşünceleridir.

2.2.1. Weiner’ın Yükleme Modeli

Weiner’ın yeniden formüle edilmiş modeli; önceki modelinde eksik olan bir faktörü daha içerir. Bu nedensel yükleme ve gelecekteki davranışın yapılması arasında meydana gelen duygu ve beklentilerin rolüdür (6). Örneğin; bir performansın sonucunu izlerken birey; Weiner’ın (6) bağımlı-sonuç diye tanımladığı durumda; duygusal hareket edecektir. Bu yüzden eğer bir performans başarılıysa birey kendisini nispeten iyi hissedecektir; ne var ki başarısız performansı ise nispeten kötü duygular izleyecektir. Daha sonra birey bu sonucun nedenlerini açıklamaya yardım etmek için nedensel araştırma ile meşgul olur. Nedensel yükleme yapıldıktan sonra bu üç boyuttan birindeki yerine bağlı olarak işleme konulur. Bu boyutların kombinasyonları sporcunun duygusal reaksiyonlar ve gelecek beklentileriyle birlikte ortaklaşa gelecekteki davranışı belirlerler. Bütün boyutlar duygularla bağlantılıdır.

Weiner’ın yenilenmiş nedensel yükleme modelinde özetle birey deneyimi var gibi göstermek için bir veya daha fazla “otomatik” duygusal tepkiyi performans sonucunu takiben gösterir (7). Bu duygular öncelikle olumlu duygular başarı yaşantısının ardından ve olumsuz duygular başarısızlık yaşantısını takiben meydana gelir. Sporcu daha sonra sonucun nedenlerini açıklamaya çalışmaktadır. Nedensel yükleme yapıldıktan sonra; tıpkı basketboldaki başarılı serbest atışın yapılmasının uzun süreli çalışmaya bağlı olması gibi; modelin diğer boyutları da yansıtılarak düşünülür. Nedensellik odağı (Örnek: Bu sonuç için sorumluluğu alabilir miyim?); istikrarlık (Örnek: Sonuç; uzun süre tutarlı olan; yetenek düzeyim gibi; bir etmene mi bağlıdır veya değişen çabam gibi; faktöre mi bağlıdır?) ve kontrol (Örnek: Bu sonucun nedenlerini kontrol edebilir miyim?) sporcunun sonraki davranışı bu faktörlerin birbirleriyle etkileşimlerine dayanır (7).
Örneğin; Weiner’ın (7) modeli yarışan sporcunun aşağıdaki koşullarda spordan kopacağını yordamaktadır;

a) Deneyimlerinde tutarlı olarak başarısızlık yaşadığında (başkalarının düşünceleri ne olursa olsun; birey performans sonucunu başarısız olarak algıladığında);
b)Başarısızlığı deneyim olarak görmek yerine bu deneyimlerden mutsuzluk duyduğunda;
c) Sorumluluğu almak ve kendisini başarısızlığın nedeni gibi hissettiğinde
d) Ve bu problemi nispeten uzun süreli gibi algılaması (6). Bununla beraber spordaki devamlılığı bu işlemlerin tersine bağlı değildir. Örneğin; yordanmış başarısızlık halen bulunsa da yarışmacının görüşünde en azından başarı gibi bazı spor deneyimlerinin beklentileri bulunabilir. Kısacası; eğer sporcu deneyimlerinden faydalanabileceğini düşünüyorsa veya sonucu kontrol edemeyeceğini düşünüyorsa (örneğin; üstün rakip veya kötü şans yüzünden) olumlu duygular; başarısız sonuçları takip edebilir. Bu şekilde; Weiner’ın yeni modelindeki açıklamaların esnek oluşu ve gelecek performansı yordamada duyguların birleşimine ve düşünce süreçlerine dayanması sportif olaylara da uyarlanabilme avantajını sağlamıştır (6).

2.2.1.1 Yüklemelerin Boyutları

Weiner; (7) başarı ve başarısızlık için nedensel yükleme sınıflandırmasını 3 boyutta incelemiştir. Bunlar;
1. İstikralılık (istikrarlı-istikrarsız) (Nedenin aynı kalması ya da değişip değişmemesi);
2. Nedensellik odağı (içsel-dışsal) (Nedenin bireyin dışında ya da içinde odaklanması);
3. Kontrol edilebilirlik (kontrol edilebilir-kontrol edilemez) (Bireyin nedeni kontrol edip edememesi) (8-10).
Weiner’ın (7) yükleme kuramının ilk boyutunu istikrarlılık-istikrarsızlık oluşturmaktadır. Bireyin gelecekteki hedef umudunu etkileyen boyuttur (8) ve gelecekteki beklentilerle yakın ilişkisi olduğu görülmüştür (9). İstikrarlılık boyutundaki yüklemelerin zaman içinde değişip değişmemesi ile ilgili bir özelliktir. Bazı yüklemeler zaman içinde değişebilir. Örneğin; eğer bir öğrenci zor bir sınava karşı başarı ya da başarısızlık ile yüklenmişse gelecekte daha zor sınavlardan başarılı veya başarısız olması beklenir (9).
Weiner’ın (7) sınıflandırmasının ikinci boyutu içsel-dışsal ya da kontrol kaynağıdır. İçsellik- dışsallık yüklemelerin kişinin içindeki ya da dışındaki etkenlerle ilgili olma özelliğidir (11). Eğer birey sınavdan başarısız ise çaba yetersizliğinden dolayıdır. Bunun için neden içsel olarak sınıflandırılmış olacaktır. Çünkü çaba bireyin içindeki bir neden olarak görülecektir. Eğer bir birey sınavda başarısız ise iş güçlüğünden dolayıdır. Bunun için neden dışsal olarak sınıflandırılmış olacaktır. Çünkü neden bireyin dışındadır. Bu boyut kararlılık boyutu ile birlikte de ele alınabilir.
Yüklemelerin üçüncü boyutu; kontrol edilebilirlik boyutudur. Bir sonucun nedeninin kontrol edilebilir olarak anlamlı olup olmamasıyla ilişkilidir (9). Çaba; kontrol edilebilir bir yüklemedir. Kontrol edilemeyen çaba nedeni işin güçlüğüne bağlıdır. Çünkü öğrenci öğretmenin yapacağı sınavın ne kadar güç olduğunu kontrol edemez. Yetenek yüklemesi ise; kararlı; içsel ve kontrol edilemez olarak sınıflandırılır (8-10).
Yüklemeler; içsellik-dışsallık ya da istikrarlılık-istikrarsızlık bakımından aynı olsalar bile kontrol edilebilirlikleri bakımından farklı olabilirler. Örneğin; matematik dersinde “kendini iyi hissetmeme” yüklemesi içsel; kararlı ve kontrol edilemez bir yükleme iken; yine başarısızlık nedeni olarak düşünülebilecek “yeterince çalışmamış olmak” yüklemesi içsel; kararlı ve kontrol edilebilir bir yüklemedir (10).

Çizelge 2.1. Başarı ile ilişkili davranışlar için yüklemelerin özellikleri

Özellik

Kararlılık
Nedensellik
Odağı
Kontrol
Edilebilirlik
Yüklemeler
Kararlı
Kararsız
İçsel
Dışsal
Kontrol
Edilebilir
Kontrol edilemez
Yetenek
X

X


X*
Çaba

X
X

X

İş güçlüğü
X


X

X
Şans

X

X

X*
Ruh hali;
hastalık

X
X


X
Diğerlerinden
yardım alma

X

X

X

* Yeteneğin geliştirilemeyeceğine inanan ve başarı-başarısızlığın nedeni olarak şansı gören kişiler için söz konusudur. Kaynak: Gredler’den (8) uyarlanmıştır.

2.3. Yükleme ile İlgili Temel Kavramlar

2.3.1. Uyuşan Çıkarımlar

Uyuşan çıkarım (correspondent inferences) insanların belirli koşullar altında niyetleri ve yatkınlıklarının kendi eylemleri ile uyuştuğu sonucunu çıkarma konusunda güçlü bir eğilim ortaya koymalarıdır (1). Gözlemci durumundaki bireyler; aktörün davranışlarının özel bir kişilik çizgisinden ya da kişisel bir yatkınlıktan ileri geldiğini düşünmektedirler: Örneğin bir kişinin saldırgan davranışı; onun saldırgan olmasından ileri gelmektedir. Bu sorun; davranışlar ile kişilik çizgileri (karakter özellikleri; niyetler; kişisel dispozisyonlar/yatkınlıklar) arasında bir bağ kurma; yani iki öğeyi uyuşturma sorunudur.
Bir kişi tarafından gerçekleştirilen davranış ile karşı karşıya kaldığınızda bir algılayıcının olduğu genel bir sorunu ele alalım. İlk olarak; bir davranış veya davranışın etkilerinden en azından bazılarının kişi tarafından kasten yapılıp yapılmadığına karar verilmek zorundadır. Bir davranış ve onun etkileri kazara oldu şeklinde değerlendirilse; öğretici olmazlar; kişi hakkında algılayıcıya hiç bir şey söylemezler. Algılayıcının davranışı ve davranışın nedenlerinden bazılarının kasten yapıldığına karar verdiğini varsayarsak; işte o zaman davranışın ve etkilerinin temeline dayanarak kişi hakkında bazı kararlara varmak için algılayıcı bir sonuç çıkarma sürecine dahil olur. Bunu yaparken; Jones ve Davis’e göre; (1) algılayıcı gözlemlemiş olduğu davranıştan hareketle; kişi hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi çekip çıkarmaya çalışır. Bir davranışın bilgilendirici olması; o davranıştan gelen bilginin azaltmış olduğu belirsizliğin miktarı ile tanımlanır. Başka bir deyişle; Jones ve Davis; kendilerinden önceki Heider gibi algılayıcıyı; gözlemlemiş olduğu veriden sistematik soyut bilgiler çıkaran; bilginin desteklemiş olduğu en iyi teorik açıklamayı ortaya koymadan önce bilginin alternatif teorik açıklamalarını test edip onları eleyen sezgisel bir bilim adamı olarak görürler (1).
Jones ve Davis; karşılıklı sonuç çıkarımı yapma sürecini etkileyen üç temel faktörün taslağını çıkartmıştır: Sonuçların istenilir düzeyde olması; toplumsal olmayan etkiler prensibi; hazcılığa ilişkin ve bireyselciliğin motivasyonel değişkenleridir (1).

2.3.2. Birlikte Değişim İlkesi

İlk olarak Hieder tarafından anlaşılır hale getirilen profesyonel bilim adamı ile sokaktaki algılayıcı arasındaki benzerlik; Kelley’in yüklemenin çok yönlü birlikte değişim modelinde öne çıkmaktadır. Bu model; iki olayın bağlantısının nedensel biçimde kabul edilmeden önce birbiri ile iç içe var olmak zorunda olduklarını iddia eden birlikte değişim ilkesi üzerinde var olmaktadır. Eğer iki olay birbiri ile birlikte var olmaz ise; nedensel biçimde bağlantıları kurulamaz (1).

Birlikte değişim ilkesi Kelley tarafından; insanların günlük hayatlarında; neden ortaya koymalarındaki şekline bir benzerlik olarak kullanılmıştır (1). Kelley; birlikte değişimi değerlendirmede üç önemli faktörün olduğunu; bu faktörlerin üzerinde yer aldığı durumların farklı uzantılarının; sorun olan özel bir davranışı göz önüne alan nedensel sonuçların çeşitli türlerine yol açtığını iddia etmiştir (1). Bu üç faktör; tutarlılık; ayırt edicilik ve konsensüstür. Biri diğerinden bağımsız olarak düşünüldüğünde; bu üç boyut da bir küp oluşturur- bundan dolayı Kelley’in modeli sık sık yüklemsel küp olarak anlatılır. İçinde bu üç boyutunda ele alındığı genel bağlam; algılayıcının; özel bir zaman kesitinde bir uyarıcıya karşı kişinin vermiş olduğu tepkiye bir neden ileri sürdüğü şeydir. Tutarlılık; farklı zaman dilimlerinde kişinin aynı uyarıcı veya benzer bir uyarıcıya aynı şekilde tepki verip vermediği anlamı taşır. Ayırt edicilik; kişinin; bir başkasına; farklı uyarıcıya aynı şekilde davranıp davranmadığı veya kişinin karşı tepkisinin benzer uyarıcılar arasında ayırt edilip edilemeyeceği ile ilgilidir (3). Konsensüs; kişinin davranışının neden olduğu bir durum değildir; diğerlerinin davranışları ile ilgilidir. Aynı uyarıcıya benzer tepkiler verme konusunda kişiler arasında bir konsensüs var mıdır veya insanlar tepkiler vermede farklılık gösterir mi? Çok yönlü değişim modeline göre algılayıcılar; kişilerin farklı zamanlarda; aynı mı yoksa farklı mı davranış geliştirdiklerine karar verirler? Bu durumda da kişi benzer uyarıcıya ya benzer tepkiler gösterir ya da bu özel uyarıcıya tepki verirken yalnızca bu şekilde davranır. Algılayıcılar aynı zamanda; ya diğer çoğu insanlar gibi aynı şekilde davranış geliştirir ya da farklı şekilde davranır (3).

2.3.3. Yükleme Yanlılıkları

Lau ve Russell 1977 yılında yapılan 6 maçlık Beysbol Dünya Serisi maçları; üniversite ve profesyonel maçlardan oluşan 33 maçın gazete haberlerini incelemiştir (1). Bu çalışmanın ilk amacı; galibiyet ve mağlubiyete ilişkin nitelemelerin türlerini incelemekti. Yazarlar beklenmeyen bir sonuçtan sonra beklenen göre daha fazla nedensel yüklemenin yapıldığını saptamıştır. Çok ciddi bir konu üzerinde; Taylor; kanser kurbanlarının yüzde 95’inin; kanser nedeni olarak kendiliğinden (spontane) yüklemeler yaptığını ve yakın aile üyelerinin % 70’inin de benzer yüklemeler kullandığını saptamıştır (1). Bu iki çalışma da ortaya koymaktadır ki; insanlar etraflarındaki beklenmeyen olaylar hakkında aslında kendiliğinden nedensel yüklemler yapmaktadır. Weiner da spontane yüklemeler yapma açısından buna benzer sonuçlar ortaya koymuştur (1). Hiç şüphe yok ki; sosyal hayattaki çoğu olay geneldir; rutindir ve günlüktür ve de herhangi türden bir niteleme yapmaya dönük gereksinimi ortaya koymazlar. Bu türden olaylarda insanlar belki de düşünmeksizin ya da önemli oranda otomatik olarak hareket eder. Ancak; insanlar belli bazı koşullar altında nedensel yüklemler yaparlar. Hatta düşünmeden hareket ederken bile; insanlar eğer kendilerinden istenmişse; etraflarında olup biten olaylara yönelik nedensel yüklemelerde bulunurlar(3).

Jones ve Davis’in uyuşan çıkarım teorisinde; eylem ne kadar çok zevk verici ve kişisel olursa; kişi ile ilgili gelişecek olan karşılıklı çıkarımın olma olasılığı o kadar yüksek olacaktır (1). Zevk alma ve kişisellik motive edici faktörlerdir ve bu şekilde; bir eyleme yapılan yükleme nedeninin sonraki gelişecek olan normal; uygun ve gerçekçi kurallar için yapılacak olan yorumların olma olasılığını yükseltir. Bir yükleme öngörülen modelden uzaklaşır ise; yanlı yüklenmiş olarak düşünülür (3).

2.3.4. Temel Yükleme Hatası

Temel yükleme hatası (Fundamental Attribution Error); davranışı kontrol etmede yatkınlık faktörlerin rolüne olduğundan daha fazla değer biçmek ve durumsal faktörlerin etkisini az da olsa tahmin etmek için; davranışa yükleme yapanların eğilimini ifade eder (12).

2.3.5. Aktör - Gözlemci Etkisi

Gözlemcilerin; kararlı kişisel yatkınlıklara ilişkin aynı eylemlere yükleme yapma eğilimi duymalarına karşın; durumsal zorunluluklara ilişkin kendi eylemlerine yükleme yapmada yaygın bir eğilimi vardır buna Aktör - Gözlemci Etkisi (Actor Observer Effect) denir (13). Heider de durumsallık içindeki davranışların nedenlerine ilişkin aktör ve gözlemcilerin farklı bakışları olduğunu ifade etmiştir (1).

2.3.6. Bireyselciliğe Dayanan Açıklamalar

Jones ve Nisbett’ten sonra; Storms; aktörlerin ve gözlemcilerin aynı davranışı farklı şekilde açıklayabileceğini iddia etmiştir (1). Bunu da; ya davranış hakkında her birine dönük mevcut bilginin farklı olması yüzünden ya da aktörler ve gözlemcilerin aynı mevcut bilgiyi farklı şekilde işledikleri süreçler yüzünden olduğuna dayandırmaktadır. Jones; Nisbett ve Storms bir önceki açıklamayı desteklemektedirler. Storms; farklı bir bakış açısından hareketle davranış hakkında bilgi ile donatıldıklarında; kişi ve gözlemcilerin değişimi ile ortaya çıkan davranışları göstererek bu tercihlerine kanıt sağlamaktadır (1).

Storms; Taylor ve Fiske; McArthur ve Post ile Frank ve Gilovich’in deneylerinin sonuçlarının hepsi; aktör-gözlemci etkisinin algısal açıdan açıklamasına önemli bir destek sunmaktadır (1). Burada; davranış alanı gözlemcileri de kapsar. Gözlemciler aktörün davranışını görür; ama genellikle durumu görmez. Aktör önemlidir; durum önemli değildir. Aktörler kendilerini davranış ortaya koyarken görmez. Ancak etraflarındaki durumu görürler. Ve görülemeyen durumsal güçlüklere cevap vermenin farkındadırlar. Böylece; aktör ve gözlemcilerden aynı durumu açıklamaları istendiğinde farklı şeyler koyarlar çünkü onlar için aynı durumun farklı yönleri önemlidir (1).

Farklı durumsal tercihleri açıklamak için aktör ve gözlemcilerin bakış açılarının farklı noktalarını kullanmak; onların farklı yüklemsel tercihlerini açıklamada bireyselciliğe dayanan açıklamaya bir örnektir. Aynı olgunun başka diğer bireyselciliğe dayanan açıklamaları önerilmektedir. Aktörler kendi durumlararası davranışsal hikayelerini olduğu kadar; duygularını; arzularını ve motivasyonlarını da kullanma hakkına sahiptirler (13). Gözlemciler; aktörün içinde saklı olan şeyin ne olduğunun farkında değildir veya en azından sadece tahmin edebilir- ancak belki de kişilerin farkında olmadığı davranışsal örüntüyü ve düzeni ortaya çıkarabilir. Kişiler ve gözlemciler arasındaki bilgisel farklılıklara bazı kanıtlar Eisen; White ve Younger tarafından ortaya atılmıştır (1).

2.3.7. Kendine Hizmet Eden Yanlılıklar

Yükleme teorileri; yükleyiciyi olayların pasif bir izleyicisi olarak görme eğilimi taşımaktadır. Elbette bu; normal insan etkileşiminin sıcaklığından oldukça uzaktır. İnsanlar etraflarındaki olaylar ister hararetli olsun ister olmasın katılım gösterirler. Davranışları; diğer kişilerden ve olaylardan etkilenir. İnsanlar kendilerinin ve başkalarının gözünden saygınlıklarını arttırmak için; tasarlanmış; bilinçli ya da bilinçsizce kendine hizmet eden yanlılıklara sık sık yükleme yaparlar. Kendine hizmet eden önyargıların çok sayıda formu vardır ama burada temel kavramları anlatılmıştır (1; 3).

2.3.7.1. Hatalı Konsensüs Etkisi

İnsanların kendi inançlarının; fikirlerinin ve davranışlarının genel kabul gördüğü yönündeki eğilimleri; Hatalı Konsensüs Etkisi (Fundemantal Consensuss Effect) olarak bilinmektedir (1).

2.3.7.2 Hatalı Benzersiz Olma Etkisi

Toplum içinde; fikirlerimizin meydana gelme sıklığını abartırsak; becerilerimizin genellik arz ettiği ölçüsünü de abartmış oluruz. İşte bu; hatalı benzersiz olma etkisidir. Görünüşte; becerilerimizin benzersiz olmasına ve fikirlerimizin yaygın olmasına inanmaktan sevinç duyarız. Benzersizliği algılamak; kendi becerimizi yargılamamızı sınırlamaz. “İyi”den “kötü”ye çeşitlilik gösteren hemen hemen bütün boyutlarda; diğer insanlardan daha fazla kendimizi “iyi” kutba yakın görürüz (1).

2.4. Başarı ve Başarısızlığa İlişkin Yüklemeler

İnsanların başarı için övgüyü kabul etmesi ve başarısızlık için de sorumluluğu inkar etmesi oldukça yaygın bir olgudur. Öğrenciler dersi geçtikten veya kaldıktan sonra; sporcular da müsabakayı kazandıktan ya da kaybettikten sonra yapar; hatta akademisyenler bile yapar bunu (1). Bu etkinin gücü kültürler arasında farklılık göstermesine karşın; başarı veya başarısızlığın arkasından gelen yüklemsel asimetri evrensel ölçekte kabul görmektedir (14-16).

Yüklemsel asimetriyi anlatmak için bilişsel ve motivasyonel olmak üzere iki boyutta açıklamalar geliştirilmiştir. İnsanlar başarının önemini kabul etmekte ve başarısızlıkta da sorumluluktan kaçmaktadır; çünkü böyle davranmak kendilerini iyi hissetmelerini ve iyi görünmelerini sağlar. Bu; kişinin kendi motivasyonunu arttırmasına katkı sağlar. Örneğin; Miller; yüklemsel asimetrinin; başarı veya başarısızlık önemli old