Evliliklerde eşlerin birbirlerini “eşim beni anlamıyor” diye suçlamaları sıkça görülüyor. Çocuklar anne-babasını anne-baba da çocuğunu “beni anlamıyor” diye suçlamaktadır. Amir memurunu memurda amirini “beni anlamıyor” diye şikâyet etmektedir. Ne oluyor da herkes karşısındakini beni anlamıyor diye suçlamaktadır.
Görülen tabloda sorun herkesin karşısındakini anlamaktan çok anlaşılmayı beklemesi şeklinde görülmektedir. Kimsenin “onu anlayayım; ne demek istiyor?” gibi derdi yok. Derdi beni anlasın şeklindedir. Hal böyle olunca bu sorunda yıllarca uzayıp gitmektedir. Buda bazen yuvaların yıkılmasına bazen çocukla ebeveynin arasının açılmasına bazen de iş doyumunun ve dolayısıyla hayatın anlamının yitirmesine sebep olmaktadır.
Kendini tanımayan; sorunun ne olduğunu bilmeyen ve karşısındakilerle sağlıklı bir iletişime nasıl girebileceğinin bilincinde olmayan bu sorunu hiçbir zaman çözemeyecektir. Hayatında kendisine anlayış gösterenler olduğu sürece sorunlar hafif düzeyde devam edecek kendisine anlayış göstermeyenler çıktığı an krizler patlak verecektir.
Eş; çocuk veya anne-babayla ya da işyerindekilerle bu sorunun yaşanmaması için öncelikle bireyin kendini tanıması gerekir. “Ben eleştirilere tahammül edemiyorum”. “Fikrime başvurulmadığında kızıyorum”. “Ben bir şeyler söylediğimde karşımdakinin muhatap almamasına veya isteklerimin o anda yerine getirilmemesine dayanamıyorum”. “Engellendiğimde bağırıp çağırıyorum”. Kişi kendi durumunu yani neye ve nasıl tepki verdiğini;
a) Görmez;
b) Yanlışlarını kabullenmez;
c) Düzeltmek için bir şeyler yapması gerektiğine inanmaz;
e) Doğru bir yöntemle ve sabırla –olmuyor deyip bırakmadan- harekete geçmezse hiçbir şey değişmez. Bu denilenlerin olabilmesi çok zordur. Çünkü herkes bebeklikten itibaren gördüğü; duyduğu ve yaptığı şeylerin eseridir. Bu yaklaşımlarının yanlış olduğuna inansa zaten yapmayacak veya hatasını anlayıp düzeltmeye çalışacaktır.
Karşımızdaki tarafından anlaşılmak ve daha sağlıklı bir iletişim kurabilmek için;
• Öncelikle yukarıdaki şekliyle kendimizi sorgulamamız ve bu konuda caba göstermemiz gerekir.
• Sonra sağlıklı bir ortam veya kişilerle birlikte olmaya ihtiyaç vardır. Bu anne-baba-eş veya arkadaş olabilir. Yanımdaki sağlıklı bir kişilikte olmalı ve incitmeden doğruları göstermesi gerekiyor ki ben de kabullenip uygulayayım.
• Eksik duyduğum konularda eğitim; seminer vb programlara katılınılabilir.
• Bu konularla ilgili kitap; dergi vb okunulabilir.
• Hala devam ediyorsa terapi alınmalıdır. Kişi kendi başına aşamadığı konuları profesyonel bir yardımla daha rahat aşabilir. Çünkü profesyonel yardımda kitaptaki genel çözüm önerilerinden çok kişinin sorununu fark etmesi; bunun kendisine verdiği zararı görüp yine kendisinin doğru yaklaşımları sergilemesiyle aşabileceği göstermesi sağlanır.
Bir terapist eşliğinde bu sorunların üstesinden daha kolay gelinilebilinirken bu yola sıkça başvurulmamaktadır. Kendi başına sorunu halletme yoluna gidilmektedir. Üç-beş belki daha fazla yıldır halledilmeyen sorun için daha ne kadar beklenmelidir? Bu süre zarfında kaybedilen yıllar veya sağlık geri getirilebilinecek mi? Terapist ve terapi ile ilgili kaygıların buna engel olduğu kabul edilebilir. Ancak günümüzde gelişen teknoloji ile her şey daha bilinir hale geldi. Terapi alınacak uzman ve merkezler hakkında sağlam bilgilere ulaşılabilir. Kendi kültürümüzü bilen donanımlı terapistlerin sayısı hergün artmaktadır. Yeter ki kişi daha iyi bir hayat yaşama motivasyonunu yüksek tutsun ve hizmet alacağı uzmanı iyi araştırsın. Mutlaka bir gün karşısına çıkacaktır. Arayan bulur. Sağlık ve afiyetle…