Şeker hastalığına zemin hazırlayan en büyük etken obezitedir. Biraz obeziteden bahsedecek olursak obezite nedir?
Beden kitle indeksi (BKI) 25 üzeri olan bireyleri şişman; 30 üzeri olan bireyleri obez olarak tanımlanmaktadır.
Bel çevresine göre şişmanlık sınıflaması erkekte 93 cm; kadında 80 cm üstü hafif şişman; erkekte 102; kadında 88cm üstü şişman-obez olarak değerlendirilir.
TURDEP 2010 kohortuna göre (Türkiye Diyabet Epidemiyolojisi Çalışması) (Türkiye’de yapılan en geniş diyabet araştırması)
Türk erişkinlerin; normal değerlerin oldukça üzerinde oldukları anlaşılmaktadır.
1997-1998 Turdep çalışmasında; erişkin yaştaki Türklerin %40 kadarının normallere uygun olup; 2010 Turdep çalışmasında %26 kadarının normale uygun olduğu görülmektedir. Bu da göstermektedir ki 12 yıldı Türkiye’deki obezite oranı %14 kadar artış göstermektedir.
1998’deki çalışmada %16 kadar obez; %5 kadar morbid obez varken ; 2010 çalışmasında %24 kadar obez; %9 kadar morbiz obez olduğu görülmektedir.
Diabetes Mellitus
Diabetes Mellitus (DM); insülin salınımı; insülin etkisi veya bu faktörlerin her ikisinde de bozukluk olması sonucunda ortaya çıkan hiperglisemi ile karakterize kronik metabolik bir hastalıktır.
Diyabet Tanı Kriteleri;
Açlık Plazma Glukozu (APG) ≥105 mg/dl
Yemek yedikten 2 saat sonra kan glikozu ≥200 mg/dl
HbA1C ≥%6.5
OGTT 2.saat plazma glikoz testi ≥200mg/dl
Hipoglisemi
Plazma kan şekeri 50 mg/dl den daha aşağı oluşu hipoglisemi olarak nitelendirilir.
Hipoglisemi Nedenleri
Çok fazla insülin veya ağızdan ilaçların alınması
Çok az yiyecek alınması (ana veya ara öğünlerin atlanması; kaçırılması ya da yanlış zamanlarda yenmesi)
Artmış aktivite
İlaç değişikliği ve insülin enjekte edilen bölge
Alkol alınması
Kadınlarda menstruasyon (adet kanaması) başlaması
Sindirim güçlüğü ve mide boşalmasının gecikmesi
Hiperglisemi
Yüksek kan şekeridir (açlık kan şekeri; 140 mg/dl; tokluk kan şekeri; 180 mg/dl HbA1C %8 in üstünde olması); yani; kan plazmasında glikozun aşırı dolaşmasıdır.
Hiperglisemi Nedenleri
Çok az insülin veya oral antidiyabetik ilaçların alınması
Çok fazla ya da yanlış besin çeşitlerinin alınması
Aktivite azlığı
Hastalık ya da enfeksiyon
Fiziksel veya emosyonel stres
Karbonhidrat Sayımı
Karbonhidrat sayımı; diyabetli bireylere verilen beslenme tedavisinde yer alan farklı öğün planlama yöntemlerinden bir tanesidir.
Diyabetli bireylerin günlük almaları gereken karbonhidrat miktarı;
Bireyin günlük kalori ihtiyacına göre belirlenir.
Alması gereken karbonhidrat miktarı öğünlere dengeli bir şekilde yayılır.
Karbonhidrat sayımında gram veya porsiyon olarak iki yöntem kullanılmaktadır. Bir porsiyon 15gram karbonhidrat miktarını kapsamaktadır. Bir küçük dilim ekmek; yarım bardak meyve suyu yaklaşık 15 gram karbonhidrat içermektedir.
1 Ekmek Değişimi 15g karbonhidrat
1 Meyve Değişimi 12g karbonhidrat
1 Süt Değişimi 9g karbonhidrat
1 Sebze Değişimi 5-6g karbonhidrat
1 Yağ Değişimi 0 gr karbonhidrat
1 Et Değişimi 0 gr karbonhidrat
Glisemik İndeks
Glisemik indeks; besinlerin tüketimi sonrasında kan glikoz seviyelerine etkilerinin özellikle glikozla mukayesesidir.
Besinlerin glisemik indeksini etkileyen bazı faktörler vardır:
Besinin sindirilme oranı;
Besinin şekli;
Besinin bileşimi (örn.; yağ; protein ve karbonhidrat içeriği)
Pişirme metodu (örn.; haşlama; kızartma)
Fizyolojik etkiler (örn.; pregastrik hidroliz; gastrik hidroliz; midenin boşluk oranı; barsaktaki hidroliz ve emilim; pankreas hormonları)
Yüksek glisemik indeks; diyetindeki karbonhidratın; hızla emilmesi; kandaki insülin-glukogan oranını değiştirerek; kan şekerinin hızlı yükselmesine ve daha çabuk acıkmaya yol açmaktadır.
Düşük glisemik indeksli diyetin yararları ise;
Glisemi kontrolünü iyileştirir
◦ HbA1c ve fruktozamin düzeylerini azaltır
◦ Kan glikozunu düşürür.
İnsülin duyarlılığını iyileştirir
Kardiyovasküler risk faktörlerini iyileştirir
Tip 2DM riskini azaltır.
Obezite ve Şeker Hastalığı İlişkisi
Obez kişilerde diyabet görülme oranı en az %60 civarında gözleniyor.
Ancak; obezite diyabet gelişme riskini %100’e yakın etkiliyor. Hatta obez olup diyabet çıkanlar ideal kilolarına geri döndüklerinde sanki diyabetleri hiç yokmuş gibi olabiliyorlar.
Diyabetli kişilerin komplikasyonlardan korunmak ve yaşam kalitesi açısından çok önem taşıyan glisemik kontrolün sağlanabilmesinde de obezite etkili oluyor.
Diyabetin gelişiminde obezite kadar önemli olan bir diğer nokta ise vücut yağ dağılımıdır. Abdominal (karın bölgesi) obezite olarak adlandırılan bel/kalça oranının bel lehine artmış olduğu kişilerde diyabet gelişme riski jinoid(armut tipli vücut) obezitesi olan kişilere göre daha fazladır.
Diyabette Beslenme Tedavisinin Amacı
Diyabetin tedavisinde beslenmenin üç temel amacı vardır.
Kan şekeri ve kan yağlarının normal düzeylerde kalması
Boya uygun ağırlığa ulaşmak ve bunu ömür boyu korumak
Sağlıklı beslenme ve eğitim
Günlük Enerji Alımı
Diyetin enerjisi hastayı uygun vücut ağırlığına getirebilecek ve bunu sürdürebilecek düzeyde olmalıdır.
Uygun vücut ağırlığının sağlanması ve sürdürülmesi enerji kısıtlamasının yanı sıra; beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi; fiziksel aktivite ve davranış değişikliği motivasyonunu da gerektirmektedir.
Enerji; bireyin vücut ağırlığı durumuna göre hesaplanır. Ağırlık durumu BKİ ile tanımlanır. BKİ; 18;5-24;9 arasında ise enerji; gereksinim kadar verilmelidir. BKİ 25-29;9 ve ≥30 ise enerji sınırlandırılması yapılmalıdır. Hedef ağırlığa erişim (BKİ ≤ 27) 500-1000 kkal/gün azaltılmış enerjili diyetle sağlanmalıdır.
Günlük Karbonhidrat Alımı
Hastaların beslenme programlarında karbonhidrattan gelen enerji yüzdesi; hastanın beslenme alışkanlıklarına; kan glikoz ve lipid düzeylerine göre; her bireyde farklılık göstermektedir.
Karbonhidrat miktarı enerjinin % 50’sinin altında olmamalıdır.
ADA (Amerikan Diyabet Akademisi) günlük enerjiinin %5’inin sukrozdan sağlanabileceğini bildirilmektedir.
Diyetteki fruktoz(meyve şekeri) birçok nişastalı yiyeceğe oranla daha düşük glisemi yanıtı oluşturmaktadır.Dislipidemisi olan diyabetiklerde aşırı fruktoz tüketimi kısıtlanmalıdır ancak bu öneri diyette fruktozun alınacağı doğal kaynak olan meyve ve sebzenin sınırlandırılması anlamına gelmemelidir.
Günlük Diyet Posası Alımı
Posa; bitkisel kaynaklı yiyeceklerin insandaki sindirim enzimleri tarafından parçalanmayan kısımları olarak tanımlanır.
Çözünür ve çözünmez posa olarak iki gruba ayrılır.
Elma; greyfurt; limon; portakal gibi meyveler; yulaf kepeği; kuru baklagiller ve birçok sebze çözünür posa içermektedir.
Çözünür posa; mide boşalmasını geciktirerek karbonhidratların sindirimini ve emilimini yavaşlatır; ayrıca serum lipid düzeyleri üzerine olumlu etkileri vardır.
Hastaların diyetindeki günlük posa miktarı 20-35 g olmalıdır.
Diyet posası çeşitli yiyeceklerle alınmalıdır;
Beyaz ekmek yerine kepekli veya yulaflı ekmek;
Pirinç yerine bulgur yenilmesi;
Öğünlerde bol salata ve bir porsiyon pişmiş sebze yenilmesi;
Meyve suyu yerine meyvenin kabuğu ile yenilmesi;
Kurubaklagillerin haftada 3-4 porsiyon tüketilmesi diyetin posa içeriğinin arttırılması için diyabetliye verilecek pratik önerilerdendir.
Günlük Protein Alımı
ADA’nın(Amerikan Diyabet Akademisi) 2001 yılı önerilerinde; günlük protein gereksinimin enerjinin %15-20’si kadar olabileceği rapor edilmiştir.
Protein sentezinde gerekli elzem aminoasitlerin alınabilmesi için; önerilen proteinin en azından yarısının hayvansal kaynaklardan karşılanması gerekmektedir.
Böbrek ve karaciğer fonksiyonları normal olan bireylerde 1 g/kg/gün; böbrek yetmezliği gelişmemiş fakat mikroalbüminürisi olanlarda 0;8 g/kg/gün; böbrek yetmezliği gelişmiş bireylerde 0;8 g/kg/gün olarak önerilmektedir.
Günlük Yağ Alımı
ADA (2000 ve 2002); enerjinin yağdan gelen oranınını ≤%30 olarak önermektedir.
ADA; SFA (doymuş yağ) oranını ≤%10.
Çoklu doymamış yağ asitleri (PUFA); HDL düzeyini yükseltmediği için ≤%10;
Tekli doymamış yağ asitleri (MUFA) ise ≤%15;
PUFA/SFA oranının 2/1 düzenlenmesi gerekmektedir.
Günlük Vitamin ve Mineral Alımı
C vitamininin protein glikolizasyonunun önlenmesinde potansiyel yararlarının olduğu gösterilmiştir.
Ayrıca protein ve yağlardan enerji sağlanması da B grubu vitaminlerine ve özellikle de tiamin ve riboflavin ve nikotinik aside gereksinimi arttırabilmektedir.
B grubu vitamin yetersizliğinde karbonhidratlar tümüyle metabolize olamadıklarından diyabetli hastalara ek olarak B grubu vitaminleri verilmesi önerilmektedir.
Obez diyabetiklerde yağ sınırlandığı için A ve D vitamini desteğine gerek duyulmaktadır.
E vitamini antioksidan özelliğinden dolayı aterosklerotik plak oluşum riskini düşürmekte ve diyabetik komplikasyonların gelişimini önlemektedir. Ancak antioksidanların uzun dönem etki ve güvenliği bilinmediği için uzun dönemde desteklemesi önerilmemektedir.
Krom yetersizliği olan hastalarda krom desteği sağlanmalıdır. Çünkü; kromun glisemik kontrol üzerine yararlı etkileri olduğu bildirilmiştir.
Özellikle İnsüline bağlı diyabet hastalarında hipertansiyon gelişme riski yüksek olduğundan; diyabetli bireylere düşük veya orta derecede Na tüketmeleri; tükettikleri besinlere tuz eklememeleri önerilmektedir.
Önerilen Na alımı 1000 mg/1000 kkal’dir ve bu değer 3000 mg/gün’ün üzerine çıkmamalıdır. Hafif ve orta derecede hipertansiyonu olan bireylerin 2400 mg/gün ve daha altında; hem hipertansiyonu hem de nefropatisi olan diyabetli hastaların ise 2000 mg/gün ve daha altında Na tüketmeleri önerilmektedir.
Yapay Talandırıcılar
Şeker yerine geçen ancak; kalorisi düşük veya olmayan maddeler yapay tatlandırıcı denir. Bunlar iki farklı grupta değerlendirilmektedir.
Enerji içeren tatlandırıcılar: Fruktoz; sorbitol; mannitol; ksilitol
Enerji içermeyen tatlandırıcılar: Sakkarin; siklamat; aspartam; asesulfam-K
Aspartam; sakkarin ve siklamat gibi yapay tatlandırıcılar şeker yerine kullanılır; aspartam fenilalanine dönüşmesi nedeniyle fenilketonürililerde fazla miktarda kullanımından kaçınılmalıdır.
Öğün Sayısı
Diyabetli bireylerin günlük tüketmesi gereken enerji ve besin öğelerinin dengeli bir şekilde dağılımı ve kan şekeri dalgalanmalarını önlemek amacıyla 3 ana ve 3 ara öğün olmak üzere toplam 6 öğünde beslenme şekli önerilir.
6 öğün (3 ara 3 ana öğün) beslenmeyle kilo kontrolünün daha kolay olmaktadır.
Besin aralıklarının düzenlenmesiyle glisemik indeks kontrol altına alınır ve kilo kontrolü kolaylaşır.
Diyabetli bireyin kullandığı insülin tipi ve yaşam şekline bağlı olarak bu durum değiştirilebilir.
Kısa etkili regüler insülin ile tedavi edilen diyabetlilerde regüler insülinin 6 saatlik etkisinin hipoglisemiye yol açmaması nedeniyle tıbbi beslenme tedavisinde 3 ara öğün önerilmektedir.
Hızlı etkili insülin analoglarının kullanılmaya başlanması ile diyabetli bireyin isteği doğrultusunda ara öğün tüketilmeyebilir. Ara öğün tüketme arzusu olan bireye ise ara öğünde genellikle glisemik indeksi düşük besinler önerilmektedir.
Alkol
Rakı; cin; votka gibi saf alkollerin enerji değeri vardır ancak karbonhidrat içermezler.
Likör; beyaz ve kırmızı şarap; meyve suyu ilaveli kokteyller karbonhidrat içeren alkollü içkilerdir. Bu tür alkollü içkilerin içilmesi durumunda içkinin karbonhidrat miktarı hesaplanmalıdır.
100 cc bira 3;8gram; 100cc şarap 4;2 gram karbonhidrat içerir.
Alkol tüketimi nedeniyle insülin dozunda herhangi bir değişiklik yapılması önerilmez.
Alkollü bir içki her zaman yeterli miktarlarda karbonhidrat içeren bir öğünle birlikte alınmalıdır. Aksi takdirde; aç karnına alınan alkollü içki kan şekerini düşürerek hipoglisemiye neden olur. Hipoglisemiyi önlemek amacıyla alkol alınan akşam yemeğinden sonra gece ara öğüne 15gram karbonhidrat ilavesi yapılması önerilir. Alkollü içkinin içildiği öğünden sonra sık kan şekeri ölçümü yapılmalıdır. Alınan alkollü içkinin cinsine ve miktarına göre bireysel kan şekeri yanıtının belirlenmesinde bu uygulama son derece önemlidir.
Özet olarak diyabet hastası olmanız hayatınızı zehir etmiyor. Aslında diyabet hastasının beslenme şekli sağlıklı insanların beslenmesi gereken modeldir. Eğer ki; sağlıklı bir şekilde beslenmezseniz oluşabilecek rahatsızlıklar oldukça göz korkutuyor; mesela; böbrek yetmezliği; diyabetik ayak (bu rahatsızlık sonucunda hastanın ayağının kesilmesine kadar varan bir durum); görme kayıpları; sinir sisteminde kayıplar; mantar enfeksiyonları; kalp rahatsızlıkları ve cinsel güçsüzlük gibi rahatsızlıklar...