Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Yaşamın Sorumluluğunu Almak

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
YAŞAMIN SORUMLULUĞUNU ALMAK

Sorumluluk; her ne kadar insanın çevresine; ailesine; çalıştığı kuruma; dostlarına; arkadaşlarına karşı yerine getirilen görevler şeklinde ifade edilebilir. Fakat bu tanımda; kişinin kendisine karşı; kendi yaşamına karşı sorumluluğundan söz edilmediği için eksik ve yetersiz kalmaktadır. Birey; etrafına ve etrafındaki insanlara olduğu kadar; kendisine de bir takım sorumlulukları vardır. Bazıları bu yaşamın sorumluluğunu alır. Bazıları ise kendisini göz ardı edip; hatta değersizleştirip; etrafındaki insanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır; yani başkalarının sorumluluğunu kendi yaşam sorumluluğundan üstün tutar.

Bir başka kişinin sorumluluğunu üstlenmek; insanın kendisine karşı olan sorumluluğunu üstlenmekten daha kolaydır. Kişi; başkalarının sorumluluğunu üstlenerek; kendi sorumluluğundan kaçar. kendisini iyi ifade edemeyen; bunun için kendisine fırsat verilmemiş; ilgisiz bırakılmış; sevilmemiş; kabul ve onay görmemiş çocuklar; genellikle kendi ihtiyaçlarından vazgeçip etrafındaki kişilerin ihtiyaçlarını karşılamayı görev haline getiren yetişkinler olurlar. Etrafındaki insanların kendisi olmazsa; yaşayamayacağını düşünürler.

Bir insan; yaşamı süresince baş etmekte zorlandığı; kendisini çaresiz hissettiği; yaşamını en alt düzeyde sürdürmek zorunda kaldığı; kendisine nefret duyduğu; değerlerine ters düşen çözüm yollarına başvurduğu; acı çektiği zamanlarla karşı karşıya kalabilir. Bu durumda insanlar acı duygularıyla baş etmek için geçici bir süre yaşamlarının sorumluluğundan kaçmak isterler belki de kaçarlar; sonra toparlanıp içinde bulundukları dönemden kurtulmanın yollarını ararlar. Bu geçicidir ve doğal bir döngüdür.
Bazı insanlar da yukarıda söylenilenin tersine; her durumda kendi ihtiyaçlarını görmezden gelirler. Yani yaşam sorumluluklarını almamışlardır; yaşam becerileri edinememişlerdir. Bu insanlar şu özellikleri gösterirler:

Başlarına gelen herhangi olumsuz bir durum için başkalarını suçlarlar. Eğer ben zengin bir ailede büyüseydim; eğer ben kursa gitseydim; eğer babam ölmeseydi gibi cümleler yaşantılarında sıklıkla yer alır. Kişi bu durumlara yoğunlaşarak sorumluluktan kaçabilir; fakat; suçluluk duygusuna yakalanır.

Sürekli yorgun olduklarını ifade eden bedensel yakınmaları vardır. Çok fazla enerji harcamadıkları halde sürekli yorgun olduklarından söz ederler. Sabah kalktıklarından itibaren yorgun oldukları için; gündelik yapması gereken işleri yapmazlar; fırsat buldukça dinlenirler; fakat buna rağmen yorgunlukları geçmez. Bu tür yakınmalar çevresindeki insanların kendisinden bir şey beklememesi için de olsa o yine çevresindeki insanlar için bir takım şeyler yaparlar ve karşısındakinin suçluluk duymasına sebep olurlar. Bu kişiler mutlu oldukları; keyif aldıkları bir ortamda iseler hiçbir yorgunluk belirtisi görülmez.

Çalışmaya çok uzun zaman ayırırlar. Akşamları eve iş götürürler; hafta sonları da çalışırlar. Bir insanın işine özen göstermesi; çalışkan olması; işini benimsemesi sorumluluğun bir parçasıdır. Fakat çalışmaya bu kadar tutkun olmak sıkıntılı bir durumdur. Çalışmaya bu kadar tutkun olan insanlar; istediklerini yapamazlar. Çalışmak onlar için o kadar önemlidir ki çalışmadıkları zaman boşluğa düşerler; bu boşluğu da çoğu zaman alkol; uyuşturucu; bilgisayar ve kumar gibi alışkanlıklarla doldurmaya çalışırlar.

Bu insanlar işyerlerinde detaylarla fazla ilgilendiklerinden; enerjilerini detaylara harcadıklarından başladıkları işi bitiremedikleri için başarılı ve etkin değillerdir; Yaratıcılıklarını kullanmadıkları ve problem çözme becerilerine sahip olmadıkları için terfi etmeleri de çok rastlandık bir durum değildir.

Aşırı bağımlı olurlar. Bir kişiyi yaşantılarının merkezi haline getirirler; kendi istekleri ve ihtiyaçları yerine onlarınkileri karşılarlar; yani kendi varoluşlarından geçerler. Bu durum daha çok anne-çocuk; baba-çocuk; kadın-erkek ilişkilerinde yaşanır. Bu kişiler çevresindeki insanlara karşı da bu tür tutumlar sergilerler. Dolayısıyla çevresindeki insanlar tarafından ezilirler; sömürülürler. Bu sömürülmeler cinsel anlamda da yaşandığında; cinsel sapmalara yol açabilir.

Dış dünya ile ilişki ve iletişimini en aza indirirler. Dış dünya ilişki ve iletişimi en az düzeyde yaşayan; içine kapanan kişi kendisini değersiz; önemsiz; kabul görmemiş ve onaylanmamış hisseder.

Bunların dışında; sürekli kendilerine zevk veren ortamlarda olmayı tercih eden; duygularını ifade edemeyen; duygularını ifade edemediği için düşüncelerine ağırlık veren; sürekli eleştiren; sürekli tartışan; karşısındakine kendi düşünce ve fikrinin doğru olduğunu ispatlamaya çalışan kişiler de yaşamlarının sorumluluğunu almamış kişilerdir.
Bireyin kendisine karşı olan sorumluluklarıyla; etrafına karşı olan sorumlulukları net bir sınırla birbirinden ayrılmaz; tam tersine iç içe geçmiş durumdadır. Bunu ayırt etmek bireyin elinde olan bir şeydir. Otoriter bir ailenin çocuğu olarak büyümüş; kendisini ifade etmesine izin verilmemiş; kendisine rehberlik edilmemiş çocukların; büyüdüklerinde yaşamın sorumluluğunu almayan bireyler olma olasılığı yüksektir. Bireyin kendisine ve etrafına karşı olan sorumluluğu ayırt edemediği; birbirine karıştırdığı durumlarda; içsel yalnızlığın ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Bir insanın yaşam sorumluluğunu alması; kendi kendini tanımasıyla; kendisine ben kimim?; ne istiyorum?; niçin yaşıyorum? Kim için yaşıyorum? Sorularını sorması ve bu sorulara doğru cevaplar bulması ile mümkündür.