Bireyler evlenmeye karar verdiklerinde bu birlikteliğin bir ömür boyu sürmesini isterler ve hatta buna inanırlar. Fakat evliliklerin bazıları kısa sürer ve biter. Evliliğin uzun ya da kısa sürmesini etkileyen bir takım faktörler vardır. Bunlardan en önemlisi çiftlerin ortak alanlarının geniş olmasıdır. Ortak alan; çiftlerin değer yargılarının; yaşam felsefelerinin; alışkanlıklarının; iletişim kurma biçimlerinin; problem çözme becerilerinin buluştuğu alandır. Bu söylenenler; çiftlerin benzer özellikler taşıması gerektiği anlamına gelmez. Çiftlerin farklı özelliklere sahip olmaları kaçınılmazdır. Bu alanın genişliği ve niteliği çiftlerin ortak bir bakış açısı geliştirmelerine bağlıdır.
Evliliklerde ortak bakış açısının gelişmesi için öncelikle iki tarafın da önce kendi istek ve ihtiyaçlarını; sonra karşısındakinin istek ve ihtiyaçlarını bilmesi tanıması; sonrasında da her iki tarafın ihtiyacının karşılanması için neler yapılması gerektiği konusunda alternatifler geliştirebilmeleri gerekmektedir.
Bu alanı genişleten başka bir etken de çiftlerin birbirleriyle kurdukları iletişim biçimi; yani kendilerini nasıl ifade ettikleri ve birbirlerini nasıl dinledikleridir. Yaşanılan sorunların konuşulduğu; olumlu-olumsuz duyguların problem çözücü biçimde ifade edilebildiği; olumsuz duyguların bastırılmak yerine; kontrol edilebildiği birlikteliklerde; evliliklerde ortak alan daha geniştir. Ortak alanın geniş olduğu evlilikler daha uzun süreli olur. Fakat ortak alanın oluşturulmadığı ya da ortak alanın gelişmeyip dar kaldığı evliliklerde boşanma kaçınılmaz bir son olarak ortaya çıkar.
Evlilikler her ne kadar hayatı paylaşmak ve kesintisiz sürdürmek amacıyla yapılsa da çeşitli nedenlerle kesintisiz birliktelik sağlanamaz ve boşanma zorunlu sonuç olarak ortaya çıkar. Evliliği boşanmaya sürükleyen nedenler şu şekilde sıralanabilir:
· Eşlerden birinin işsiz kalmasıyla; ortaya çıkan ekonomik problemler.
· Eşler arasına yaşanan ve çözülmeyen cinsel problemler.
· Eşler arasında ırk; din; kültür; mezhep farklılığından dolayı yaşanan sorunlar.
· Eşlerden birinin diğerinden yaşça fazla büyük ya da küçük olmasından kaynaklanan sorunlar.
· Eşlerden birinin kumar oynaması; şans oyunlarına ve herhangi bir maddeye düşkün olmasından kaynaklı sorunlar.
· Eşlerden birinin diğerini aldatması; sadakatsizlik göstermesi sebebiyle ortaya çıkan problemler.
· Ailede eşe ve çocuklara fiziksel; cinsel istismar olmasından kaynaklı sorunlar.
· Eşlerden birinin işine daha fazla zaman ayırmasından kaynaklı sorunlar.
· Anne-babalık rolünün; karı-koca rolünün önüne geçmesiyle; birbirlerini ihmal etmeye dayalı ortaya çıkan sorunlar.
· Eşlerden birinin aşırı kıskanç olması ve diğerini sürekli kontrol altında tutma isteğinde olmasından çıkan sorunlar.
· Eşlerden birinin samimi ve içten olmayıp yalan söylemesinden kaynaklı yaşanan güvensizlik problemleri.
· Eşlerden birinin diğerini sorgulamadan yargılaması ve ağır; incitici biçimde eleştirmesinden kaynaklı problemler.
· Eşlerden birinin; sürekli olarak diğerinin hatalarını yüzüne vurması sonucu ortaya çıkan sorunlar.
· Eşlerden birinin aile sırlarını aile dışındaki insanlarla paylaşması ile ilgili problemler.
· Her iki tarafın da ailesinin evliliğe yaptıkları müdahalelerden kaynaklı sorunlar.
· Eşlerden birinin üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmemesinden kaynaklı sorunlar.
Evliliklerde bu sorunlardan birkaçının yaşanması; evlilik birlikteliğinin sekteye uğraması için yeterlidir. Boşanma; her ne sebeple olursa olsun; bir kriz sürecidir ve bireylerde stres yaratır. Boşanma ve boşanma süreciyle baş etme genellikle çok yorucu geçer. Bireylerin bu süreçte boşanmayı bir tehdit olarak değil de özellikle eğer varsa çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirmek için bir dönüm noktası olarak görmeleri ve gerekirse uzman desteği almaları; hem kendilerinin hem de çocuklarının ruh sağlıklarını korumaları açısından önemlidir.