Yaklaşık üç aylıkken bebekler anneleriyle olan yüz yüze etkileşiminden ne bekleyeceklerini bilirler ve anneler alışılmış olandan saparlarsa bebekler bundan rahatsız olurlar. Özellikle bir anne aniden etkileşime geçmeyi durdurursa ve boş bir ifade ile bebeğe bakarsa veya bebek onun ifadesini harekete geçiremez ise bebeğin kafası karışır.
Annesinin durumunu tam anlayamadığından; annesinin zihinsel olarak başka bir yerde dolanıp durmasının sadece belirsiz ve kafa karıştırıcı hissini yakalayabilir. Orası gitmek istemeyeceği bir yerdir.
Annesiyle özdeşleşerek; annesinin duygusal sönüklüğünün onun içine işlediğini hisseder. Bir çok problem; bir çocuğun depresif; kaygılı; psikotik veya şiddete eğilimli ebeveynleri ile özdeşimlerinden kaynaklanır. Veya bir çocuk herhangi bir nedenle ebeveynlerinin pozitif özellikleri ile özdeşleşmemiş veya özdeşleşmesi engellenmiş olduğundan o pozitif özellikleri de kendisinin bir parçası yapamamıştır.
Bu özdeşleşme anne ile çocuk birbirlerine gülümsemelerinde olduğu gibi birbirlerine seslenirken de görülür. Bunların birikimi ile kendilik (benlik) yapısı gelişir. Bazen özne (aktör) olur bazen nesne (etkilenen) olarak olayları deneyimler. Deneyimlemiş ve bu olayların hepsinin karşılığında bir kelime almıştır. Artık bilinçli bir şekilde parmağını emmek (istek); kol hareketleri ile bunu gerçekleştirmek (eylem); onun arzuladığı gibi parmağını ağzına götürmek( isteğinin yerine gelmesi); ve arzuladığı sonuca ulaşma (hedef) gerçekleştiğini görmektedir.
Altı haftalık aç bebekler anneleri geldikleri zaman sakinleşirler. Ben bu etkinin annelerin oluşturduğu rakip uyarıcılara bağlı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu üç aylıkken daha belirgin olacak bir bekleyişin başlangıcına bağlıdır.
Bir çocuğun dünyasından annesinin yüz ifadesini algılayışını dinleyelim. Annemin yüzünün dünyasına giriyorum. Yüzü ve yüzünün özellikleri gökyüzü; bulutlar ve sudur. Onun canlılığı ve ruhu hava ve ışıktır. Genelde ışığın isyanı ve havanın oyunu olur. Gözleri beni daha derine uzak dünyaya çekiyor. Bu dünyada akıntıya kapılarak;gözlerinin yüzeyinde dalga dalga yayılarak geçen türbülans ile sağa sola sallanıyorum. Ve orada onun canlılığının görünmez akıntısının güçlü olarak aktığını hissediyorum.
Karşılıklı bakışma aslında dünya içinde dünyadır. Size doğru bakan gözlerin içine bakmak; başkalarıyla olan diğer deneyimlerden çok farklıdır. Diğerinin zihinsel dünyasını belirsiz bir şekilde hissedip takip ediyormuşsunuz gibi gelir.
Anne çocuk arasındaki ilişki göz kontakları (pupiller) ile sağlanır. Anne ile çocuk birbirlerini beslerler. Çocuk annedeki yüz ifadesinin ne anlam ifade ettiğini deneyimlemiş ve öğrenmiştir. Annede çocuğu her ağlayışında ihtiyacının ne olduğunu hisseder. Altının değişmesi gereken yerde ağlama tınısı başka; acıktığında başka canı yandığında başka olduğunu anne deneyimlemiştir. Aynı şekilde bebekte annenin yüzündeki ince çizgilerin hissini kavramıştır. İlk başlarda ağlamanın ne anlama geldiğini çözmek zor olabilir ama zamanla ebeveynler ağlamaları çok daha doğru bir şekilde okumayı öğrenirler. Örneğin; zamanla açlık ağlamasını yorgunluk ağlamasından ayırt etmek kolaylaşır. Bazen ise ebeveynler ağlamanın nedenini kesinlikle bilemezler. Ama bunun bir önemi yoktur. Önemli olan bebeğin sakinleşmesi için ona yardımcı olmaktır.
Altı yaşındaki çocuklar gözlerin psikolojik merkez olmasına daha farklı şekillerde gösterirler. Altı yaşında bir çocuk gözünü elleri ile kapadığı zaman ona “seni görebilirmiyim” diye sorarsanız; çocuk size “hayır!” diye cevap verir. O sizi göremese de sizin onu görebildiğinizi kavrayamadığınızı düşünmenize rağmen; işin aslı böyle değildir. Çocuk sizin onu; sadece gördüğünüzü; değil; aynı zamanda kendi elleri ile gözünü; kapadığı zaman bile sizin onu gördüğünüzü çok iyi bilir. “hayır!” diyerek aslında kastetdiği şey “eğer sen benim gözlerimi göremiyorsan sen beni göremiyorsundur.” Onu görmek onun gözlerinin içine bakmak demektir. Otistik çocuklarda göz kontağı sınırlı olduğundan gelişimleri ve iletişim kurmaları geri kalır.
Bu deneyimler genelde sezgisel gelişir. Normal bir anne babanın sezgisel olarak bilip yaptığı şeylerin sayısı hayret vericidir. Örneğin çoğu anne baba çocuğuyla konuşurken seslerini değiştirirler. Ses perdelerini yükseltirler; ritmini yavaşlatırlar. Melodiyi daha söylenebilir bir şarkı haline sokarlar. Ve seslerin bazılarını yumuşatırlar. “tatlı tavşan” datlı tavşan” haline gelir.
Anne çocuk arasındaki ilişki bütün dünyada oynanan çocuk oyunları ile de kendini gösterir. Örneğin yakalayacağım seni; göbeği gıdıklama; yakalamaca gibi. Ve oyunların karmaşık ve ilginç örüntüsü vardır. Bu oyunun arkasında yatan fikir sadece eğlenmek olsa da belirli kurallara uyularak oynanır. Yani oyundaki hareketler bebeği canlı tutmaya yetecek kadar uyarıcı olmalıdır. Fakat bu hareketler bebeğin düzenini o anda bozmamak ve çok fazla heyecanlanmasına yol açmamak adına çok fazla uyarıcı olmamalıdır. Diğer yanda çokta durgun olmamalıdır. Yoksa bebek çok sıkılır. Bebekler heyecanı kaldırabilecekleri en üst seviyede oynamayı severler. Bu üst seviyede sınırları zorlayarak oynamak çocuğun gelişimi için gerekli olsa da kaçınılmaz şekilde ebeveynler hata yaparlar. Bu hatalarda gelişimi için ayrıca değer taşımaktadır. Sınırları zorlamadan genişletemezsiniz. Bu gerekli hatalar potansiyel olarak büyük değer taşır. Bebeklerin değişik insan ve deneyimlerle başa çıkması için kendi yollarını geliştirmelerine yardım eder. İyi ebeveyn olmanın önemli bir kısmı davranışı tekrardan düzenlemeyi bilmekten geçer. Ayrıca şunu da akıldan çıkarmamak gerekir; hedefimiz mükemmel anne değil; olabildiği kadar iyi anne olmak olmalıdır.
Ebeveynlerin dikkat etmesi gereken konulardan biride eşler arasında tutarlılık. Çocuk göz kontağı; yüz düeti ile kazandığı benlik yapısını eşler arasında bir tutarlılık olmadığı takdirde şaşkınlık içerisinde özümsemekte zorlanacaktır. Çocukların duygularında zaman zaman gelgitler yaşanabilir. Oldukça neşeli olan çocuğunuz istenmeyen bir şey yaptığınızda sinirlenebilir ve hatta öfke krizleri yaşayabilir. Bu dönemlerde bir takım nedenlerden dolayı bazı saldırgan davranışlar da gösterebilir. Bu durumlarda tutarlılık gösterilmediğinde davranışın düzelmesi bir yana daha da karmaşıklaşıp içinden çıkılmaz hale gelecektir. Bunlar genelde öğrenilmiş olan davranışlardır. Duygularını bu şekilde ifade ederek bir yere varmaya çalışıyor olabilir. Eğer bu tür davranışları önceden olmayıp yeni başladıysa bunun nedenlerini araştırabilirsiniz. Çocukta saldırganlığa yol açan şeyi onun iyi gözlemleyerek bulmaya çalışabilirsiniz. Gerekirse bu konuda profesyonel bir yardım alabilirsiniz. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi her şeyi mükemmel yapmak; hiç hata yapmamak mümkün olan bir şey olmamakla birlikte; aslında hatalar gelişim açısından da ayrıca değeri vardır.
Tüm bunların insanın hayatı boyunca olayları değerlendirme; yorumlama ve tepkide bulunma süreçlerine etki ettiği ve şekillendirdiği göz önünde bulundurulmalıdır. Davranışlarımızda tutarlılık; bakım verme arzusu; olumlu davranış kazandırma niyeti oldukça ebeveynler olarak üzerimize düşen görevi yerine getirdiğimize kanaat getirmeliyiz.
Mükemmel bir beyin ve fonksiyonları ile yaratılan çocuklarımızın sağlıklı büyümesi dileği ile…..