Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Çocukların Zor Sorularına Nasıl Cevaplar Verelim

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
Bazen anne babaların karşılaştığı öyle zor sorular var ki; şaşkınlığa ve çaresizliğe neden oluyor sadece. Özellikle son dönemlerde çocukların çoğu “akıllı ve mantıklı” sorularla geliyorlar karşımıza.

Özellikle kayıplar; ölümün kendisi; ayrı yaşama ve boşanma dönemi; cinsellik; aileye kardeş gelmesi gibi durumların soruları; en ciddiye alınan sorular ve en özenli şekilde cevaplanmaya çalışılırken; ezbere bir takım kalıp cevaplar verilmesi söz konusu oluyor.


Aslında; her zaman en “doğru” cevabı vermeyi tercih etmeyebiliriz. Annenin ve babanın bazı durumları anlatmaya çabalaması; hem esnekliği kaybettiriyor hem de birçok zaman onları beceriksiz pozisyona sokabiliyor. En doğru şekilde cevap verme telaşı; doğallıktan uzaklaşan suni bir hale zorlayabilmekte anne babayı.


UZUN AÇIKLAMALAR BAĞLANTIYI KOPARIR


“Dürüst” olmak adına fazla bilgi yüklemelerde ve gereğinden uzun açıklamalarda bulunmak; çoğu zaman çocuğun kafasını karıştırıp daha çok soru sormaya yöneltir ve bu da çocuğun huzursuzluğunun artmasına neden olabilir.


Örneğin eşler ayrıldığında; bunun çocuklara nasıl söyleneceği ile ilgili birçok bilgi var ve ebeveynler de bunları sıklıkla ezbere kullanmaktalar. Birkaç olası soruya cevap hazırlasalar da; onların mantık takibi birçok zaman çocuklarla aynı değil. Özellikle de işleyişe değil de; duyguya yönelik sorularla şaşırtır çocuklar. Yani kimin yanında yaşayacağı; oyuncaklarına ne olacağından çok; anneyle baba artık sevmiyor mu birbirlerini; özlemeyecekler mi gibi sorulara takılabilirler.


Çocuklar genellikle zor durumlara ilişkin soruları kendi duygularıyla sorarlar. Meraktan çok; korku; kaygı ve sıkıntısını; arzu; istek; ihtiyaç; beklenti ve hayallerini ifade eder çocuk sorularında. Dolayısıyla da bazı soruların sadece soruluyor olması bile yeterlidir. Onun o sırada yaşadığı duygunun kabul ediliyor olmasının ötesinde birşeye ihtiyaç kalmayabilir.


HER SORU CEVAP GEREKTİRMEZ


Çocuklardan gelen her soru; her zaman cevap gerektirmeyebilir. Bir an önce cevap vermeye çalışmak yerine neden böyle düşündüğü; bunun nereden aklına geldiği gibi durumu anlamaya çalışmayı ve çocuğun hatırını sormayı tercih etmekteyiz önce.


Bazen de anne ve babalar “Eyvah; bana cinselliği sordu. Daha dört yaşında; bir şey mi oldu okulda?” gibi gereksiz telaşlara kapılmaktalar. Oysa sadece; okuldaki bir çocuğun anlattığı bir hikayeyi ya da duyduğu bir kelimeyi beraberce anlamlandırmaya çalışmaları söz konusu olabilir.


HANGİ GERÇEK


Çocukları olumsuz olan ve hayatın gerçekleri dediğimiz durumlara hazırlamaya çalışmak; onların hayallerini yıkmak ya da korku ve sıkıntı yüklemek değildir. Özellikle küçük çocuklarda kelimelerin ve kavramların içi boş olabilir. Yaşadıkça; anlamlandırmaları da beraberinde oluşur. Ölümle ilgili sorularda; annenin de herkes gibi bir gün yaşlanıp öleceği gerçeği; önceden hazırlanılabilecek bir durum değildir pek. Genellikle bu tür “dürüst” cevaplar; çocukta korku ve sıkıntıya yol açar ve annesi yaşlanmasın diye büyümek istemeyen çocuk; yaşının altında davranışlarla hem kendisini hem de ebeveyni çaresiz bir açmaza sokabilir.


Henüz olmamış; belki de uzun yıllar hiç olmayacak olumsuz bir duruma çocuğu hazırlamaya çalışmak ve ortaya çıkan somut huzursuzluklarla sıkıntılı bir süreci yaşamak yerine; problem çıktığı zaman uğraşmak daha ekonomik ve daha az yıpratıcı. Bunun için de mizahın bir üslup haline geldiği kaymış cevapları kullanırız. Bu; soruyu ciddiye almamak değildir ama cevabın tek ve kesin bir gerçek; her an başımıza gelecek bir felaket habercisi gibi işlem görmesini bir parça yumuşatır.


Anne ve babanın; aileye katılacak yeni kardeşle ilgili verdiği cevaplarla kendi olası korku ve endişelerini yansıtmamaya dikkat etmesi önemlidir. Çocuklar cevabın içeriğinden çok; o sırada cevap verenin duygusunu alır. Tereddüdü de alır; duruma olan güveni de.


Aynı şekilde; çocuğa geçirilen suçluluk duyguları da; onları sıkıştırmaktan başka bir işe yaramaz. Bir filmde gördüğü; sinir krizi esnasında zorla hastaneye yatırılmaya çalışılan bir adama ne olduğunu soran üç yaşındaki çocuğa “Yaramazlık yapmış ondan. Sen de yaparsan öyle olur” demek acımasızlıktır sadece…