Başlıktaki bu sorumun cevabı; “Söz konusu psikiyatri ise; evet” şeklindedir.
Yazılarımda her yönüyle ele aldığım somut gerçekleri görüp de psikiyatriye hala sadakatle bağlı olabilmek ancak ve ancak dogmatizmle mümkündür diye düşünüyorum.
İşte dediğimin bir ispatı daha:
Unutmadan belirteyim bu arada:
Geceler benim için çok besleyici. Hikmet kapıları zaten geceleri açılır derler. Yatmıştım esasında. Her zaman olduğu gibi tam uyurken geldi yine ilham perim kapıma. Unutmamak için kalkıp hemen geçtim klavyemin başına. Bu yönünü de ele alayım da değinilmemiş hiçbir tarafı kalmasın istedim; şu mevcut psikiyatri meselesinin.
BAŞLIĞI TEKRAR EDİYORUM: BELİRTİ HASTALIĞIN KENDİSİ MİDİR
Malum; psikiyatri bazı ruhsal belirtilere hastalık potasına sokabilmek için “semptom” adını verir. Yani belirtilere “hastalık” der. Buna mecburdur esasında. Beyinde zaten yapısal anomali yok. E bir de bazı belirtilere semptom demediğini düşünün; nasıl hastalık üretecek bu durumda. Hastalık olmayınca psikiyatri nasıl var olacak; hadi var oldu bir biçimde diyelim; nasıl yaşayacak uzun süre!
Peki durum psikiyatrinin dediği gibi midir? Yani belirtiler hakikaten hastalık mıdır?
Bunu; hastalık dendi mi ilk akla gelen alandaki fizyolojik belirtilerden başlayarak ele alalım:
Mesela baş ağrısı hastalık mıdır?
Yüksek ateş yahut?
Ya kusmak?
Titremek mesela?
Halsizlik veya?
Öksürük?
Terleme?
Elbette ki hayır!
Belirtiler hastalığın kendisi değildir. Üstelik belirtiler her zaman için hastalığın bile göstergesi değildir; bazen sağlığın işaretidir. Mesela yükselen ateş antikorların enfeksiyonla savaştığını gösterir. Burada ateş organizma ordumuzun düşmana sıktığı mermiden çıkan “gümmmm” sesidir sadece. Ancak hiç bir belirti hastalığın bizatihi kendisi demek değildir.
O yüzden kusma hastalığı; öksürük hastalığı; terleme hastalığı; halsizlik hastalığı diye hastalıklar yoktur. Bunlar dediğim gibi en fazla temeldeki hastalığa işaret eden birer işaret levhalarıdır.
Sözgelimi yüksek ateş enfeksiyonu; öksürmek ciğerlerdeki üşütme veya başka bir sorunu; kusma zehirlenmeyi vs. haber verir. Örneğin zehirlenme varsa kusmak sağlıklıdır bile. Vücut tehlikeli maddeyi dışarı atmak için bu refleksi gösterir. Teşbihte hata olmasın; psikiyatri işte bu kusmaya hastalık diyor; kusan kişinin ağzına pamuk tıkamaya çalışıyor. Kusma dindi mi; “İşte oldu; bak hasta iyileşti” diyor. Alttaki zehirden haberi yok!
BU DURUM PSİKOLOJİK YAPIMIZ İÇİN DE AYNIDIR
Bu fizyolojik işaret levhalarının psikoloji dünyamızdaki karşılıkları stres; üzüntü; sıkıntı; korku; atak vb. ruhsal hallerdir. Bunlara tıpkı yukarıdakiler gibi birer belirti denilebilir ancak hastalıkların bizatihi kendisi değildir. Oysa asrın aldatmacası olan modern psikiyatri hastalık olmayan bu belirtilere / hallere hastalığın kendisiymiş muamelesi çeker.
Bir göğüs hastalıkları uzmanı öksürük şiddetli dahi olsa yaptığı tahlilde (temelde) bir hastalığa rastlayamamışsa; “Öksürük var ama hastalık yok; rahat ol; üşütme kendini; ılık su iç vs” der. Psikiyatri ise sıkıntıya bakarak temeldeki bir hastalığa ulaşmaya çalışmaz; bu sıkıntının bizatihi kendisini hastalık kabul eder.
Fiziksel tıp bir belirti olan öksürmeye hastalık demez; ancak ruhsal tıp sıkıntı belirtisine anksiyete yani hastalık der.
Fiziksel tıp halsizliği başlı başına bir hastalık olarak görmez; lakin ruhsal tıp üzüntünün kendince biraz fazlaca olanını depresyon olarak ele alır.
Oysa bu belirtiler ne hastalığın kendisidir ne de temeldeki hastalığın göstergesidir (varsa göstermesi lazım; işte şurası hasta demesi gerekir).
Bunlar sadece kişilere yaşamlarında ters giden bir şeylerin olduğunu haber veren birer ikaz – alarm sistemidir.
Öksürük ciğerlerde sorun olabileceğini veya soğuğa – sıcağa dikkat etmemiz gerektiğini ikaz eder.
Sıkıntı da benzer şekilde; “Hayatı algılamanda; yoğun iş temponda; genel davranış biçimlerinde; iletişim şekillerinde vs. sorun var; dikkat et; bunlar bünyene uygun düşmüyor” mesajı verir bize.
İşte tıp ve hekimlik sektöründe kendine müstesna yer edinebilmek için hastaya ve hastalığa kara sevda ile tutkulu olan mevcut psikiyatri bu dost sese hastalığın kendisi muamelesi çekerek sağlıklı kalma yolundaki işaret levhalarımızı ortadan kaldırmaya; haliyle bizi uyarıcı işaret sistemlerinden mahrum bırakmaya çalışır. Bunu tedavi yapıyoruz diyerek şık ambalajlar altında gerçekleştirir! Üstüne; “Sen yapamıyorsun; bırak bari bunu ben yapayım” diyen psikologları da engellemeye kalkar. Bu tıpkı bir cinayet sonrasında katilin maktulü öldürdüğü gibi bir de üstüne gelen ambülansı engellemeye çalışmasına benziyor.
Velhasıl
Kuşkusuz ki yola böyle bir niyetle çıkılmadı. Ancak gelinen noktadaki durum ne acıdır ki böyle. Evet; modern psikiyatrinin istisnasız her adımı bizi iyileştirmeye değil; zaman zaman yaşanabilen zorlu ruhsal süreçlerimizi daha da derinleştirmeye hizmet ediyor.