Günümüzde artık kadınlarda; erkekler kadar iş hayatında yoğun bir tempoyla çalışmaktadır. Yaşam şartlarının zorlaşması kadının da erkek kadar yoğun bir tempoyla; çalışmasını zorunlu hale getirmiştir. Ancak kadının çalışıyor olması annelik sürecinde önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Anne ve Çocuk
Çalışan anne ve çocuk konusundan önce annenin çocuğu olan ilişkisine genel anlamıyla göz atmakta yarar var;
Anne ve çocuk arasındaki ilişki doğumdan önce başlayıp; doğumdan sonra gelişerek devam eder. Doğumdan sonraki bir haftalık süreçte bebekle anne birbirlerine uyum sağlayarak; ilişkilerinden haz duymaya başlarlar. Beraberliğin en önemli kısmı ilk aylarda beslenme saatleri olup; bebek ve anne arasındaki ilişki bu dönemde güçlenir. Bebeğin banyosu; altının değiştirilmesi gibi bakım etkinlikleri anne bebek ilişki açısından önemlidir.
Uzmanlar; anne ve çocuğun ilişkisinde ilk 3 yılın (0-3 yaş arası dönem) çok önemli olduğunu vurgularlar. Özellikle ilk 18 aylık sürede; çocuğu yetiştirme şekli ve çocukla kurulan bağlanma biçimi; çocukta güven duygusunun oluşmasında etkili olur ki; bu dönemde oluşan güven duygusu çocuğun ileride; diğer insanlarla kuracağı ilişkinin de temelini oluşturacaktır.
Çalışan anneler ve çocukları
Çalışan kadın; çocuk yapmaya karar vermeden önce; doğacak çocuğun bakımını kimin yapacağını düşünmeye başlar. Günümüzde birçok ailede; ekonomik koşullar kadının çalışmasını zorunlu hale getirmektedir. Doğum sonrasında verilen izin süreleri; annenin kendini toplaması ve annelik rolüne alışması için yeterli değildir. Yukarıda da bahsedildiği üzere anne ve çocuk arasındaki ilişkinin en önemli olduğu dönemde 0-3 yaş arası dönemdir. Bowlby; “yaşamın ilk yıllarında çocuğun fiziki gelişimi için beslenme ne kadar gerekli ise; zihinsel ve duygusal gelişimi için de anne sevgisi bir o kadar gereklidir.” demiştir.
Annenin çalışıyor olmasının getirdiği en önemli sorun; çocuğa bu süreler içerisinde kimin bakacağıdır. Uzmanlar; bu zaman diliminde çocuğun sadece anne tarafından bakılmasının yararlı olacağını savunmaktadır. Ancak günümüz koşullarında bu mümkün olamamaktadır. Dolaysıyla annenin çalışma saatlerinde çocuğa bakacak ikinci kişi devreye girecektir. Sıklıkla karşılaşılan durum; çocuğa bir bakıcının ya da anane; babaanne; teyze gibi akrabaların bakıyor olmasıdır. Her iki durumunda dezavantajı yönleri ve avantajlı yönleri bulunmaktadır.
Akrabaları tarafından büyütülen bebeğin; güvenilir bir ortamda bakılacağı aşikârdır. Ancak özellikle anane ve babaanne tarafından bakılan çocuklarda; aşırı şımartılma; aşırı hoşgörülü yaklaşım tehlike olarak karşımıza çıkabilir. Akşamdan akşama çocuğunu gören anne dengeli bir eğitim uygulamak istediğinde çocuk ve anne arasında çatışma artabilir. Bazı durumlarda anne ve bakan aile büyüğü arasında da kuşak çatışması gözlenebilir. Çocuk bu ikili durumu kendi çıkarı için kullanıp; kime nazı geçiyorsa onun yanında durabilir.
Diğer yandan; çocuğa bakacak olan kişinin aile dışında olduğu durumlarda; güvenilir birinin olması gerekmektedir. Bakan kişinin örf ve adetleri; eğitim durumu çocuğun gelişimini ve karakterini şekillendirmede önemli rol oynayacaktır. Ancak çalışan anne; aile büyüğüne kıyasla; yardımcı kadına daha yol gösterici davranabilecektir. Çocuğun yardımcı bir kadın tarafından büyütülmesi gereken durumlarda; ailenin yardımcıyı iyi belirlemesi; eğitimi ve yaklaşımları konusunda fikir sahibi olması önemlidir.
Özellikle 0-3 yaş arası; çocuğun bakımı için bulunan uygun olmayan çözümler ise şunlardır;
· Çocuğun hafta başında ananene; babaanne; bir aile büyüğünün ya da bakan yardımcının yanına bırakılıp; hafta sonu alınması.
· Okul çağına kadar çocuğun ailesinden uzak büyümesi.
· Çocuğun ailenin yaklaşım biçimine uzak; bilgisiz ve cahil bir yardımcı tarafından büyümesi.
· Yardımcı kadının sık sık değişmesi.
· Ananene ve babaanne ya da yardımcı akrabaların bakım konusunda işbirliği yaparak; belirli günler ve haftalar değişik kişilerin çocuğa bakması.
· Çocuğun kendisinden büyük abla ya da ağabey tarafından bakılması.
· Çok kalabalık ve koşulların yetersiz olduğu kreşlerde çocuğun bakılması.
Bu gibi durumlarda çocuğun uyum sorunları ya da davranışlarında bozukluk yaşabileceği öngörülmektedir.
Annelerin imkânı varsa 0-3 yaş içerisinde ki dönemi çalışmayarak ya da part time bir işte çalışarak geçirmeleri daha doğru görülmektedir. Üç yaşından itibaren ise çocuğun anaokuluna gönderilmesi daha doğru bir yaklaşım olarak karşımıza çıkar. Üç yaşından itibaren çocuğun tüm günü annesi ile birlikte olmadan da geçirebileceği görüşü hâkimdir. Okul öncesi bir dönemde kurumda eğitim gören çocuk; arkadaş çevresi içerisinde sosyalleşebilir ve annesinden ayrılmayı daha çabuk öğrenebilir. Bu sonraki süreçler içinde hazırlayıcı olacaktır.
Çalışan annelerin sorunları ve yapmaması ile yapması gerekenler
· Çalışan annenin en büyük problemi suçluluk duygusu yaşamasıdır. Suçluluk duygusu içinde olan anne; çocuğuna dengeli bir yaklaşım sergileyemeyebilir. Her eve gelişinde çocuğa hediye almak ya da aşırı hoşgörülü davranmak bunlar arasındadır. Bu düşünce içinde olan anneler; çocuklarına hiçbir sorumluluk yüklemeden büyütürler. Annelerin yaşadıkları suçluluk duygusundan kurtulması; dengeli bir yaklaşım göstermeleri için yardımcı olacaktır. Çalışmayan çok sayıdaki anne de zamanının çoğunu çocuklarına veremeyip; ev içi ve dışı işlerle uğraşmaktadır. Burada önemli olan çocukla ne kadar zaman geçirildiği değil ne kadar doyurucu zaman geçirildiğidir.
· Çalışan annelerin bir kısmı ise; çalışma nedenleri olarak çocuğu görüp; sıklıkla çocuklarının daha iyi şartlarda yaşaması için çalıştığını vurgularlar. Bu düşüncelerini çocuklarına da yansıtırlar. Bazı durumlarda çocuklarına yaşının üstünde sorumluluk verirler. Çocuğa aşırılı hoşgörülü davranmak kadar bu şekilde de davranmak çocukta bir takım uyum sorunları ve davranış bozukluklarını getirebilir.
· Çalışan annelerin bir diğer sorunu ise; yorgun olarak eve gelip çocuklarına yeterli ilgi ve zamanı ayıramamalarıdır. Ayıracak güce sahip olamamalarıdır. Gün boyu bir işte çalışan anne; eve gelip dinlemek isteyebilir. Ancak evde onu bütün görmeyen çocuk; annesinden onunla zaman geçirmesini ve ilgi göstermesini ister. Anneler yatmak ya da oturup dinlenmek isterken; çocuklarının onlarla zaman geçirme isteğini verimli karşılayamayabilirler. Bu durumda anneler dinlemek için yapacakları faaliyetin bir kısmını çocukları ile yapabilirler. Örneğin; biraz uzanarak çocuğu ile gün boyu neler yaptığını konuşmak gibi. Ya da birbirlerine hikâyeler anlatmak gibi.
· Evde dinlenmek isteyen anneler kadar; eve gelince de yapması gereken işleri olan annelerin yaşadığı ikilemde bir diğer sorundur. Gün boyu çalışan kadının; akşam yemeği hazırlamak; etrafı toparlamak gibi evde de bir takım görevleri vardır. Gene bunları yapmak ve çocuğu ile ilgilenmek arasında kalmaktadır. Çalışan annelerin bazı durumlarda ev işlerini aksatmaları ama çocukları ile kaliteli zaman geçirmeleri daha önemlidir.
Çalışan annelerin evde bulundukları süreyi iyi değerlendirmeleri gerekmektedir. Çalışan annenin; çocuğa ayırdığı süre içinde; onun sorunlarına eğilmesi; onunla oyun oynaması ve onu dinlemesi önemlidir. Hafta sonlarını ve işten kalan zamanlarını yoğun bir ev faaliyeti ya da yatarak dinlenmeyle geçirmek yerine; çocuğu ile yapabileceği aktivitelere ayırması gerekmektedir. Çocuğunu yaşına uygun etkinliklere götüren ve onunla etkin zaman geçiren bir anne; görevini yerine getirmiş olacaktır.
Unutmayın; çocuğunuzla ne kadar zaman geçirdiğinizden daha çok geçirdiğiniz zamanı ne kadar etkin geçirdiğiniz önemlidir. Çalışan anneler; çocukları ile geçirdikleri zamanlarını verimli kullanarak çocuklarının eğitiminde büyük rol oynarlar.