Çocuk dünyaya gelmeden çok çok önce; daha anne baba çocuğumuz olsa mı diye düşünürken çocukla ilgili tasarımlarının bile çocuğun kişilik gelişimi üzerinde önemi olduğunu düşünürsek sanırım bu yap-bozdaki en büyük parçaya sahip annenin önemini daha iyi anlayabiliriz.
Annenin hamilelik sürecindeki çocuğu ile ilgili hissettikleri; öfke; mutluluk gibi duygusal yaşantıları hormonlar aracılığı ile bebeği etkileyerek bebeğin de anneyle benzer duygulanımı yaşamasına neden olmaktadır.
Çocuk dünyaya geldiğinde kendisi ile ilgili bir kendilik tasarımı yoktur. Ben ailemin heyecanla beklediği biricik çocuklarıyım; güzeller güzeli kızları veya yakışıklı oğullarıyım gibi bir duygu ve düşüncesi yoktur. Dünyayı anlamlandırmak ve kendi varlığını hissetmek için annenin yüzüne bakar. Yeni dünyaya gelmiş bir çocuk anneyi ayrı bir insan olarak algılamaz. Anne kendisinin bir uzantısıdır. Anne ne hissediyorsa o da aynısını hisseder. Annenin çocuğa bakış açısı çocuğun kendisi ile ilgili gerçekliği belirler. Yani anne çocuğu sevip okşadığında ona değerli olduğunu hissettirdiğinde çocuk kendisini değerli hisseder. Kendisine ait bir değerlilik duygusu yoktur. Daha sonra aynı anne; çocuğu huysuzluk yaptığında; gece üçte ağladığında çocuğa kötü kötü bakıp ona öfkesini yansıttığında; çocuk kendisini dünyanın en kötü çocuğu gibi hisseder. Bu durumu yetişkin bir insan gibi “Ben henüz bir çocuğum ve gaz sancısı çektiğim için ağlıyorum bu durum gayet normal; annem sanırım başka bir şeye kızmış olmalı” şeklinde yorumlayamaz. Anne mutluyken kendini iyi; anne sinirli ve öfkeliyken kendisini suçlu;kötü bir şey yapmış gibi hisseder.
Annenin hem iyi hem kötü yüzünü gören çocuk bu iki durumu aynı yapı içinde barındıramaz. Anne ile birlikte (İyi anne iyi ben; kötü anne kötü ben şeklinde) tüm dünyayı bölme yoluna gider. Bundan sonraki süreçte referans noktası anne olmak üzere ilişki kuruduğu herkesin yüzüne bakar; nasıl davranacağına; şimdi ne olacağına karar veremez. Tedirgin bir yapı ile tüm girdiği ortamlarda nasıl davranması gerektiğine karar vermek için önce karşısındakinin yüzene bakar ve böylece dış odaklı sistemin temelleri atılmış olur. Sağlıklı bir kendilik tasarımı oluşturamamış olur.
Anne ile ilişki çocuğun hayatı boyunca diğer insanlarla nasıl ilişki kuracağını; kendisi ile ilgili kendilik tasarımı ve benlik algısını belirler. Anne ve anne sevgisi; çocuk için hava; su kadar hayatidir. İleride kardeşleri; arkadaşları; öğretmenleri ve hayat arkadaşıyla yaşayacağı ilişkinin nasıl şekilleneceği konusunda hiç kuşkusuz annenin önemi çok büyüktür. Çünkü hayatında giren tüm insanlarla; anneyle kurulan ilişki referans alınarak ilişki kuracaktır. Annesiyle yaşadığı ilişkinin tekrarlarını diğer insanlarla yaşayacaktır. İlişki kurduğu insanlar farklı; ancak girdiği döngüler hep aynı olacaktır. Tıpkı annenin kendi annesiyle yaşadığı; deneyimlediği süreçler gibi. Hayatında ya her şey güzel; mutlu; muhteşem ya da her şey kötü; mutsuz; berbat olacaktır. Anne; bu döngüyü durdurmak; engellemek; hem kendi hayatını hem çocuğunun hayatını değiştirmek için yardım almalıdır.
Anne için çocuk doğurmak; onun sevgisini yaşamak eşsiz bir deneyimdir. Bu süreçte anne için yorucu; bunaltıcı günler olacak ve annenin sabrının taştığı günler yaşanacaktır. Önemli olan bu günler yaşanırken annenin; karşısındaki çocuğun hala onun biricik evladı olduğunu bilmesi; onun ayrı bir varlık olarak annenin sevgisine muhtaç olduğunu unutmamasıdır. Bu zorlu bir o kadar da güzel süreçte; zorlandığınız anlarda yardım almaktan çekinmeden; hem kendiniz; hem çocuğunuz için hayatınızı kolaylaştıran bir adım atabilirsiniz. Çocuğunuzun ihtiyacı olan tutarlı anneyi ona vermek; ihtiyacı olan süreçlerde onun ayrı bir insan olduğunu unutmadan iradesini deneyimlemesine izin vermek; ona verebileceğiniz en güzel hediyedir. Çocuklarınızla mutlu günler yaşamanızı dilerim.