Duymayan kalmamıştır "Ben Dili" ve "Sen Dili" diye diller olduğunu. Tabi bu diller Almanca; Türkçe; Fransızca gibi dillerden biri değiller; lehçede ya da ağız da değiller. Belki şöyle diyebiliriz onlar için; her dile uyarlanabilen evrensel bir konuşma şekilleridir.
En iyi nasıl tanımlayabilirim diye düşündüğümde birçok tanım aklıma geliyor; ama biri var ki hepsinden daha kapsamlı görünüyor gözüme. O da şu: İletişim kuran kişinin; kendi merkezini koruyarak yaşadığı kişisel farkındalığı; muhatabına uygun üslupla iletme şekline Ben Dili; iletişim kuran kişinin; kendi merkezinden bihaber mesaj iletme şekline Sen Dili denir.
İnsan olarak sadece bedenden ibaret değiliz. Evet bir bedenimiz var; bir de duygularımız ve tabi bir de düşüncelerimiz. Bitti mi bitmedi; birde ruhsal boyutumuz var. İletişim halindeyken bedenimizi kullanırız. Ağzımızla konuşur; kulaklarımızla dinleriz. Ama bunla bitmez; bedenimizde de bir takım şeyler de yaşarız. Bazen bize söylenilenler karşısında boğazımız düğümlenir; bazen yutkunamayız; bazen ağzımız kurur; kulaklarımız uğuldar duyamayız söylenilenleri. Öyle ağır şeyler işitiriz ki bazen midemiz bulanır; karnımız şişer; nefes alamayız; dizlerimizin bağı çözülür ya da enerji doluveririz; yüzümüzden gülücükler saçarız. Öyle ya da böyle bir şeyler yaşarız bedenimizde ve elbette duygularımızda; düşüncelerimizde; ruhsal dünyamızda. İletişim halindeyken duygularımız değişir. Öfkeleniriz bazen; hayal kırıklığı yaşarız; sevinir; mutlu oluruz; üzülürüz bazen de ve aklımızdan bir yığın şeyler geçer geçmişe; geleceğe ve şimdiye dair. İşte Ben Dili; tüm bu boyutlarımızın farkında olmamızı gerektiren konuşma şeklidir. Aksi; Sen Dili’ne girer. O halde bu konuşma şeklini kazanmak çaba gerektirir demek çok doğru bir ifade olacaktır. Hele ki biz Türkler için
Çevrenize dönün ve bakın nasıl konuşuyorlar? Sonra kendinize uygulayın aynı gözlemi; nasıl konuşuyorsunuz? Şu şekilde mi? “Bin defa söyledim. Hala aynı şeyi yapmakta ısrar ediyorsun; kapa şu telefonunu daha kaç kere ısıtmam gerekiyor yemekleri?”; “Aptalın tekisin; yuh ya taş olsa anlardı.”; “Kapa çeneni; ağzından tek hayırlı laf çıkmıyor.”; “Neden hiç ders çalışmıyorsun; ah bu fırsatlar ben de olacaktı nasıl okurdum.”; “Kabahat sana inananda; senin ipinle kuyuya inende; sana değil kendime kızıyorum.”; “Hiç utanmıyor musun büyüklere böyle davranmaya?”; “Yazıları niye hala bitirmedin?”; “Toplantıya niye geç kalıyorsunuz?”; “Şuraları temizlememişsiniz; boşuna maaş veriyorlar size.”; “Niye çekiştirip duruyorsun; yavaş ol az; tabakhaneye mi yetişiyoruz?” Bizim milletin genel konuşma karakteristiği bu maalesef. Çünkü böyle konuşmak kolay. Kır; geçir; karşı taraf ne yaşar diye düşünme; ben ne yaşıyorum; ne hissediyorum; aklımdan neler geçiyor; tüm bunlar niye geçiyor; benim davranışlarım; ses tonum; duruşum; kelimelerim karşı tarafı nasıl etkiliyor; nasıl bir izlenim bırakıyorum; niyetim ne… Ne gerek var canım bunlara? Kolay olanı seçmek varken. Sonra da anlaşamıyoruz diyoruz; anlaşamayız tabi; nasıl anlaşalım?
Önce kendimizi fark ederek; sonra da bu farkındalıkta yani ben de; yani merkezimizde kalarak üslubumuza dikkat ederek konuşabilir ve bu konuşma şeklini geliştirebiliriz. İletişim seminerlerimde uygulamalar yapıyoruz bu konuya dair ve hiç de kolay olmadığını gördük her defasında. Ki yazarak yaptığımız uygulamalarda; karşılarında slayt varken bile ne mümkün; alışmışız bir kere sen diline; hooooppp kayıveriyoruz birden tekrar Sen Dili’ne
Gelin önce bu dilleri biraz daha geniş kapsamlı tanıyalım ve bu konudaki farkındalığımızı geliştirelim.
Sen Dili’nin Özellikleri
• Suçlama içerir. “Neden hiç ders çalışmıyorsun; ah bu fırsatlar ben de olacaktı nasıl okurdum.” ;“Çok gürültü ediyorsun.” ve doğal olarak bunu söylediğiniz kişiye iki seçenek kalır ya kendini savunur ya da tıpkı sizin gibi yaparak saldırır. Her halükarda taraflar anlaşamaz; anlaşılmadıklarını; dertlerini anlatamadıklarını söyler; kötü ihtimalle tartışır; daha kötü ihtimalle kavgaya kadar uzar. Daha da kötü ihtimaller yok mu sizce. Beni kimse anlamıyor; bıktım suçlanmaktan ölmek istiyorum. Çok mu abarttım. Bir düşünün; bu sözleri her gün defalarca duysaydınız ya bu durum yıllarca sürseydi; ya her konuda sizinle böyle konuşulsaydı?
• Davranıştan çok kişiliğe yöneliktir. “Seni aptal; dikkat etsene.” “Kahrolasıca kadın bu saçın yemekte ne işi var.” “Geri zekalısın oğlum sen; bu basit soruyu bile çözememişsin.” Yani kişiyi etiketler. Etiketlenen birey; bir müddet sonra kendinin söylenen etiketteki olduğuna ikna olursa; örneğin “Ben aptalın tekiyim”e ikna olursa; cidden istediğiniz bu sonuç muydu? Doğal olarak benlik saygısını zedelenir. O halde kişiliğe saldırmak yerine davranışa odaklanmalıyız. Mesela “Hey bunu çok aptalca buldum.” Gibi. Burada verdiğimiz mesaj aptal olan sen değilsin; sadece bu davranışın. Kişilik kolay değişmez; davranışlar daha kolay değişebilirler.
• Yeniden konuşma isteğini engeller. Sizinle böyle konuşan insanlarla konuşasınız geliyor mu?
• Kişiyi incitir; kırar; moralini bozar; üzer.
• Kızılan şeyin ne olduğu tam olarak anlaşılmaz. Anlaşılan sadece kızdırdığımızdır.
• Dirence yol açar. “Bana ne; niye onun istediğini yapayım ki; zaten aptal olduğumu düşünüyor.”
Peki bu şekilde anlaşamıyor; anlaşılmıyorsak; tartışıyorsak hala bu şekilde konuşmaya devam mı edeceğiz yoksa Ben Dili ile konuşmaya gayret mi edeceğiz? Hepimizin tek derdi kendimizi ifade etmek değil mi? Kendimizi doğru şekilde ifade etmenin sırrı kendilik farkındalığımızı yükseltmekten geçer. Merkezimde kalırsam bu mümkün. Ben ne düşünüyorum; bedenimde ne yaşıyorum; aklımdan ne hinlikler geçiyor; hangi çapam hortladı; hangi bitmemiş meseleme çomak soktu; hangi bam telime bastı; duygularımda neler olup bitiyoru……….. fark edip karşı tarafa uygun üslupla aktarırsam bu mümkün. Gelelim Ben Dili ile Sen Dili’nin farklarını fark etmeye.
“Neden hiç ders çalışmıyorsun; ah bu fırsatlar ben de olacaktı nasıl okurdum.” Sen Dili
“Derslerine çalışmaman (DURUM) yetersiz bir anne olduğumu düşündürüyor (NE DÜŞÜNDÜRÜYOR); bu beni çok üzüyor (NE HİSSETTİRİYOR) yavrucuğum; sana bu konuda yardımcı olabilmeyi çok isterdim” Ben Dili
“Geri zekalısın oğlum sen; bu basit soruyu bile çözememişsin.” Sen Dili
“Aliciğim şu soruyu çözemediğini gördüm ; gel birlikte göz atalım ne kolay olduğunu gördüğünde şaşıracaksın. (Yardım ettikten sonra) Bak gördün değil mi çok basitmiş; seni böyle başarmış görmek beni mutlu ediyor.” Ben Dili
“Kabahat sana inananda; senin ipinle kuyuya inende; sana değil kendime kızıyorum.” Sen Dili
“Randevulaştığımız yere gelmediğinde kendimi çok kötü hissettim; bana haber vermeni çok isterdim.” Ben Dili
“Bin defa söyledim. Hala aynı şeyi yapmakta ısrar ediyorsun; kapa şu telefonunu daha kaç kere ısıtmam gerekiyor yemekleri?”
Yemek hazır; arkadaşına yemekten hemen sonra arayacağını söylesen beni ne kadar mutlu edersin; çok açım; lütfen.” Ben Dili
“Konuşurken gözüme bile bakmıyorsun. Çok kabasın. “Sen Dili
“Konuşurken gözüme bakmadığın zaman beni dinlenmediğini ; ciddiye almadığını düşünüyorum. Bu da beni kırıyor.” Ben Dili
“Sürekli sözümü kesiyorsun.” Sen Dili
“Sözüm kesildiğinde söyleyeceklerimi unutuyorum. Unuttuğumu hatırlamaya çalışırken de söylediklerini dinlemekte güçlük çekiyorum.” Ben Dili
“Toplantıda neredeydin?” Sen Dili
“Toplantıda seni görmeyince meraklandım.” Ben dili
Gördüğümüz gibi Ben Dili konuşurken;
• Ben de kalıyoruz; merkezimizi koruyoruz.
• O da ben de anlaşıldığımızı hissediyoruz.
• Duygu ve düşüncelerimizi içtenlikle; dürüstçe ifade ediyoruz.
• İletişimi severek sürdürüyoruz.
• Rahatlıyoruz.
• Yakınlaşıyoruz.
• Sorunlarımızı çözüyoruz.
• Değer veriyoruz ve değerli hissediyoruz.
• Saygı duyuyoruz ve saygı görüyoruz.
Herkesin boynunda görünmeyen “Bana kendimi değerli hissettir .” yazan bir tabela asılıdır.