KISKANÇ MIYIM ? YOK CANIM ! AMA BELKİ DE KISKANMAM GEREK…
Kıskançlık ! Sık sık düşündüğümüz ama çoğu kez anlam veremediğimiz duygu. Kıskançlık daha çok ikili ilişkilerimizde yaşadığımız ve kullandığımız bir duygu aslında.Bu duyguyu hiç yaşamayanımız var mı ? Sanmıyorum.Sadece şiddeti ve tepkilerimiz farklılık gösterebilir.
Peki kıskançlık;olması gereken bir duygu mu ?Yoksa bir hastalık mı ?Bazen her ikisi de olabilir. Ruh sağlığını ve ilişkileri etkilemeye başladığı zamanı bilebilmek önemli.
“Seven kıskanır; kıskanmak sevginin göstergesi değil midir?” .Ve sonra bir kaç derin soluk alma; arkasından da şu klasik soru “Bu kıskançlığa karşı ne yapabilirim; sizce normal mi?”
İnsanoğlunun kalbinde samimi olmak ve birbirlerini sevmek için duyulan arzu yatar. Evlilik ve olgun aşk ilişkisi bu yakınlık ve sevgiye duyulan gereksinimi karşılar.
Bizim onu sevdiğimiz kadar onun bizi sevdiğine ve asla bizi incitecek bir şey yapmayacağına inanırız.
Aşık olma yaşantımız doğal akışını tamamlayınca dünyanın gerçeklerine döner benmerkezci olmaya başlarız.
Erkek ve kadın kendi arzularını ifade eder. Bu arzular birbirlerinden farklıdır. Erkek seks arzular kadın yorgundur. Erkek yeni bir araba almak ister kadın “saçma” der. “Senin ailene üç gittik benim aileme iki gittik; futbolu benden çok seviyorsun…”
Yavaş yavaş aradaki teklifsizlik illüzyonu kaybolur. Bireysel arzular; duygular; düşünceler ve davranış şekilleri öne çıkmaya başlar.
Onlar biz olmak pahasına ben olmaktan vazgeçtiklerini fark ederlerse aşk biter. Bu noktada onlar ya kendilerini çeker; duygusal ya da fiilen boşanırlar ve yeni bir aşık olma yaşantısının arayışına koyulurlar ya da aşık olma tutkusunun canlılığı olmaksızın birbirlerini sevmek için zor bir çabaya girişirler.
Bir evlilikte bazen birinizin biraz sağa; diğerinizin de biraz sola dönmek istemesi kaçınılmazdır.Bazen de tamamen karşıt yönlerde hareket etmek istersiniz.Kimi zaman da kafa kafaya çarpışırsınız.Aranızdaki farklılıklara karşı gösterdiğiniz tepkiler anlaşmazlıklara neden olabilir.Birinizden biri;bir biçimde incindiği ya da farklı şeyler istediğiniz ve giderek gerginleştiğiniz zaman ; biriniz ya da her ikinizde öfkelenmeye başlarsınız
İki kişi arasındaki bir ilişki üçüncü bir şahıs tarafından tehdit edildiğinde kıskançlık ortaya çıkar. Hatta bazen bu üçüncü kişiler hayali olsa bile. Ancak bu risk algısı hemen bir davranışa dönüşmez.
Birey öncelikle bu tehdidin kendisi ve ilişkisi için önemi ve onunla nasıl başa çıkabileceği üzerine düşünmeye başlar. Daha sonra duruma ilişkin bir tepkide bulunur.
Kıskanan partnerin tepkileri;
canlılık;eşinin ilgisini çekmeye çalışma gibi olumlu
sıkıntı; stres; ilişkiye yönelik kaygı; eşe yönelik düşmanlık gibi olumsuz olabilir
sevgilisinin bütün zamanını tekeline almaya;onun sosyal yaşantısını kısıtlamaya çalışabilir
partnerinin konuştuğu her kişiyi potansiyel bir tehdit gibi algılayabilir
partnerlerine yaklaşan üçüncü şahıslardan daha üstün; daha güzel/yakışıklı; daha önemli; daha zeki; daha zengin; daha…olduklarını kanıtlama çabalarına girebilir
ilgiyi; sevgi sözcükleri ve abartılı hediyelerle kendi üzerlerinde tutmaya çalışabilir
sevgilisini kıskandırmaya çalışarak kaybetmekten korktuğu ilgiyi kendi üzerinde tutmaya çaba gösterebilir
yaşadıkları çaresizlik sonucu ilgiyi koruyabilmek adına intihar tehditleri; hatta intihar girişiminde bulunabilirler.
Aşk ateşinin uzun sürmesi ancak bu romantik ateşin ara sıra körüklenmesi ile sağlanır. Sahiplenme dürtüsünün kamçıladığı kıskançlık her zaman olumlu sonuçlar getirmese de ateşi körükleyen bir duygudur.Sahiplenme insan türünde öylesine yaygındır ki amacının;sevileni ya da sevgiyi koruma olduğu söylenir ve doğalmış gibi algılanır.
Kıskançlık abartılı yaşanmadığında aşkın ömrünü uzatabilir.İlişkide sadakat ve bağlılık kavramlarının öneminin tekrar tekrar gündeme gelmesini sağlayarak;karşılıklı verilen güvenceler aracılığıyla aşkın süresini uzatabilir.
Kıskançlık aşkı besleyebileceği gibi aşkın ölümüne;hatta çeşitli trajik sonuçlara da yol açabilmektedir.Aşk bittiğinde oluşan kıskançlık;değersizlik düşünceleri;boşluk hissi ve yaşanan kaybı protesto etme ihtiyacı bazılarında hayal edilemeyecek düzeyde yıkıcılık;öfke;saldırganlık;hatta şiddet ortaya çıkarabilmektedir.Bu tür durumlarda bazen aşk bir trajedi ile de sonuçlanabilmektedir.Kıskançlığın ortaya çıkardığı davranışlar aşk gibi ‘’kör’’dür.Sınır tanımaz
KADINLAR MI ? ERKEKLER Mİ ?
İkisi de kıskanıyorlar birbirlerini ama erkekler daha çok cinselliği kıskanırken;kadınlar duygusal yakınlaşmalara yöneltiyor duygularını.Yani iki cinsin ilişkiye dair korkuları farklı yerlere yoğunlaşmış durumda .Bunun ilginç bir açıklamasını yapanlar da var.Onlara göre fark; ’kadının üreme açısından daha değerli bir cinsiyet olması’ ile ilgilidir.
KISKANÇ MISINIZ ?
Kıskançlığın derecesini ölçmek zor.Hani ara ara yayınlanan anketler neyi ölçüyor aslında?Gerçekte yanıtı bilinmesi gereken soru bu değil galiba.’’Kıskanç değilim;’’ diyebilen ve bunu yürekten söyleyen kaç kişi çıkar ki ?....Asıl önemli olan şey;bu duygunuz hastalıklı mı;sağlıklı mı ?
Kıskançlık;sevdiğiniz kişiyi sakınmak;kaybetmemek için çaba göstermek;onu bunaltacak düzeye gelmediği sürece sağlıklı olarak kabul edilebilir.Onu devamlı sorgulamaya başladıysanız;sevgisini;bağlılığını ispatlamasını fazlasıyla ister olduysanız ilişkiniz yolunda gitmiyor demektir.Yani kıskançlığınız hastalıklı olmaya başlamıştır.Bu aşamada en iyisi temel güven duygunuzu sorgulamak ve uzman yardımına başvurmak olabilir.
HASTALIKLI KISKANÇLIK
Bu duygunun eşlerin birbirlerine ve çocuklarına bağlanmalarına sağlıklı etkiler yapabilmesine karşın abartılı bir seviyeye ulaştığında kıskançlık tehlikeli ve saplantılı bir duygu halini alabilir ve uzmanlar bununla baş etmekte güçlük dahi yaşayabilirler
Otello Sendromunda olduğu gibi kıskançlık patolojik bir hal alabilir.İnsanlar bazı hallerde en ufak sadakatsizliğe dair olası ipuçlarını toplarlar ve onları yanlış okumaya başlayabilirler. Bu durumlarda birey partnerinin parfümlerini koklayabilir.Hatta eşini takibe alabilir.
Bazı durumlarda danışmanlık almak işe yarayabilir ancak kıskançlık iyice yerleştiğinde yapılabilecek çok az şey kalır.Ağır olgularda ilaçların kullanılması uygun olabilir.
“Ama birlikteliğinizde bir mesafe olmalı
Ve cennetin meltemleri aranızda esmeli.
Birbirinizi sevin ama bunu bir bağımlılığa çevirmeyin.
Bırakın;ruhlarınızın kıyılarına dalgaları vuran bir deniz olsun.
Birbirinizin kadehinden için ama tek kadehten içmeyin.
Birbirinize ekmeklerinizden verin ama aynı ekmeği yemeyin.
Birlikte şarkı söyleyin;dans edin ve eğlenin ama yalnız da kalmaya izin verin.
Bir lavtanın telleri ayrıdır ama aynı melodiyi çalarlar.
Kalplerinizi verin ama birbirinizinkini esir almayın.
Sadece yaşam’ın eli kalplerinizi birleştirsin.
Birlikte durun ama çok yakın durmayın ;
Tapınağın sütunları da ayrıdır;
Ve meşelerle;selviler birbirlerinin gölgesinde büyümezler…”
HALİL CİBRAN (Ermiş adlı şiiri)