Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Evli Olmak Mı; Evli Kalmak mı?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:05    Güncellendi: 18.02.2025 22:05
Eskiden güzel günler vardı… Eşler ölene kadardı; işler emekli olana kadar; mahalleler üç nesli büyütürdü de yenilerine kucak açardı… Günler mi uzundu; ömürler mi? Zaman mı yavaştı; insanlar mı sabırlı? Daha azla yetinir; daha mutlu olurlardı… Sonra dünya hızlanmaya başladı. Bir o kadar da küçülmeye… Çeşitlenmeye başladı ardından; bir o kadar da değersizleşmeye…

Eskiden genç kızlar evlilik hayali kurarlardı. Şimdi evli kalabilmek ümidi taşıyorlar. O da tam değil; şüpheli… Yeni çağa yeni yöntemler gerek belli ki… Dünya değişti; insan aynı kalabilir mi? Kadın – erkek de değişmeli. Kendilerini yeniden tanımlamakla başlamalılar işe. İhtiyaçlar değişmeli; öncelikler gözden geçirilmeli. Beklentiler; tepkiler; roller yeniden şekillendirilmeli. Yaşamak yeniden tanımlanmalı en başta; hayatta kalmanın dışına taşabilmeli… Şimdi kadın çok daha farkında; şimdi kadın çok daha kadın ancak kendi ihtiyacı doğrultusunda. Şimdi kadın çok daha görünür; çok daha etkin aile ve sosyal ortamda. Fiziksel güç dönemi bittiğinden midir nedir; şimdi kadın aklıyla ön planda. Duygusuyla yarattığı dünyasını zekasıyla şekillendiriyor. Ne analığından vazgeçiyor ne üretiminden. Ne işinden ödün veriyor; ne evinden. Bu tempoya dayanacak; adapte olacak yeni erkekler geliyor. Yenilenmedikçe; evrimleşmedikçe son kaçınılmaz. Kadın-erkek üstünlüğü; tartışma konusu olmaktan çoktan vazgeçti. Artık iş tamamlamakta. Yeni kadınlar ve erkekler birbirleri ile bütün ve birbirleri ile tek olabilmeyi başarabildikleri ölçüde ayakta.

Kadın artık dinliyor; eskisi gibi tüm derdi konuşmak değil. Kadın artık yönetiyor; eskisi gibi tüm derdi kol kanat gerilmek değil. Kadın artık sevişiyor; bu onun için artık görev değil. Kadın artık üretiyor ve bu sadece kek yapmaktan ibaret değil. Kadın artık kazanıyor; kadın artık var; kadın bugün belki daha yorgun ama aslen daha mutlu. Kadın hala kadın; tüm bunlara rağmen özüne sadık kalıyor. Kadının merhametinin olmadığı bir dünyada erkeğin biliminin kalıcılığı olmaz; biliyor. Kadın artık “tek başına”; ihtiyaçtan değil sırf istediği için eş oluyor…

Şimdi erkek çok daha evcimen; tüm ekonomik yükü üzerinde taşımaktan kurtulabildiğini gördüğü ölçüde. Şimdi erkek çok daha yardımcı; ev işlerinde de beceri sahibi olabildikçe. Erkekleri büyüten analar belli ki değişti. Erkekleri büyüten analar; belli ki oğulları aracılığıyla otorite sahibi olmaktan vazgeçti. Kadınların büyüttüğü erkekler; onların anneden ibaret olmadıklarını yavaş ama ümit vaat eder bir şekilde fark etti.
Erkek artık konuşuyor. Mağarasına çekilmenin pek işe yaramadığını deneyimledi. Erkek artık anlatıyor; anlattıkça kendini öğrendi. Bugün erkek; babalığın eve ekmek getirmekten ibaret olmadığını biliyor. Çocuğuna para vererek sevgi gösteremeyeceğini kabul etti. Erkek; para ve gücün her şeye yetmediğini gördü artık. Eşinin inadını; ona kalbini sonuna kadar açarsa kırabileceğini anladı. Rutinlerinden çıkabiliyor; eşinin ona muhtaç olmasına gerek duymuyor. Kadınının kendi başına da var olabileceği; geçerli tek tutkalın ihtiyaç değil; sevgi ve saygı olduğu gerçeğinden korkmuyor. Erkek büyüdü; olgunlaştı. Eşini tatmin edebileceğini biliyor; ya edemezsem diye kaçmıyor. Erkek artık açık; kendini gösterdiğinde onu gören bir kadın olsun istiyor. Erkek artık özgür; eşini de kendi olsun diye bırakabiliyor; zincire vurmak zorunda hissetmiyor. Erkek artık adil; kendine ne hak tanırsa eşine de hiç düşünmeden aynılarını sağlıyor.

Elbette geçiş dönemleri; konu ne olursa olsun sancılı olur; tüm dünyada olduğu gibi bizde de bolca fire verildi. Evlilikler bitti; yuvalar dağıldı; kadınlar-erkekler savruldu; çocuklar izledi ve kaydetti… Çok bocaladık; bir o kadar kaybolduk; ölümüne korktuk ve sıkça ümitsizliğe kapıldık ama öğrendik! Öğrenmeye de devam ediyoruz. Bu yeni dünyaya uygun; yeni şartlara dayanıklı insanlar yetiştiriyoruz. Hatalarını görme ve gösterme cesareti olan; dahası bunları düzeltme gücü bulabilen insanlar. Yılmayan; vazgeçmeyen; siyah-beyaz dışındaki renkleri da alabildiğine kullanan insanlar.

Bu yazı; nasıl evli kalınır üzerine olacaktı; kısayollar; hap bilgiler sunacaktı aslında ama yazı da hayat gibi kendi yolunu çizdi bir anda. Onyıllardır tartışılmasına; her türlü beladan sorumlu tutulmasına; bir yatırım olarak hemen hemen %50 batma ihtimali bulunmasına rağmen hala ümitle ve pespembe bir iyimserlikle evleniyorsa insanlar; sanırım bu kurum; dünya ve insan durdukça kendi başının çaresine bakacaktır. Hissediyorum ki insanın sevme; ait olma; yaratma tarafı ağır basacaktır.

Evlilik kurumu zor günler geçirmektedir. Belki varolduğundan beri en zorlu sınavını
vermektedir. Ancak bu sınavdan güçlenerek çıkacaktır. Kadın-erkek yeniden yaratılacak; senaryo baştan yazılacak; roller yeniden dağıtılacaktır. Sanat; bilim ve felsefe; hepsi bu kurumla birebir ilgilenirken; yollarını şaşırmış insancıklar başıboş; sahipsiz kalmayacaktır.

Sevme ve sevilme ihtiyacımız vardır. Ardından varetme ve yaşatma. Kendimizi tamamlayacağımız; kendimizi göreceğimiz; bize ayna tutacak; gerektiğinde ışık olacak; kendimiz olma lüksünü bize sağlayacak hayat arkadaşına ihtiyacımız vardır. Hayat arkadaşı bir tanedir; başka hiçbir arkadaşa benzemez. Hayat arkadaşı çok yüksek bir unvandır; yaşadıkça içi doldurulabilir; kazanmadan edinilemez. Hayat arkadaşı; sevgilimizdir; dengimiz; bazen usta; bazen çırağımızdır. Beraber yaşadıkları kurumun adı ne olursa olsun; iki gönlün el değiştirdiği; kalbin kalbe takas edildiği her kurum kutsaldır ve bu kurumların hiçbiri kendi haline bırakma riskine atılamaz. Her gün ayrı emek ister; her gün yeniden özen. Ezberlenmez; otomatik pilota bağlanamaz. İçinde ruh barındıran hiçbirşey; düşünmeden; fark etmeden yaşanamaz.

Murada erdik; evlendik; pembe panjurlu yuvamızda sonsuza dek mutlu olmaya niyet ettikse eğer; zaman niyetleri gerçeğe dönüştürme zamanıdır. Gelişen ve evrilen kadınlar ve erkekler; hem çağı hem dünyayı bıkmadan yeniden yeniden yaratacak; evlilik kurumu yeniden yorumlanacak; birbirine ait; birbiriyle varolan sevgililer gökkuşağının tüm renkleriyle çevrelerini donatacaklardır…

Gökten üç elma düşmüş…

Psk. Burcu Atatür