Kültürel değişmelerle birlikte bireylerin gereksinimlerinin de değişmesi; toplumsal aile yaşantısının değişmesinde etkisini göstermektedir. Böylece yaşantılar ve beklentiler farklılaşmaktadır (Yörükoğlu; 1997). Gelişmiş toplumlarda değer sistemlerinin değişmesiyle birlikte; evlilik kurumunun devamı konusunda baskının azalması; boşanan eşlere toplumdaki bireylerin daha hoşgörülü davranmaları; bireysel yaşam felsefesi ve yeni özgürlük anlayışları boşanmayı kolaylaştırmakta ve artırmaktadır (Ilgar; 2004). Ve fakat bu durum boşanmaların kişileri sosyal ve psikolojik anlamda etkilemediği anlamını taşımamaktadır (Demircioğlu; 2000).
Boşanma; gerek bireysel; gerekse sosyal açılardan; evlilik kadar önemli bir konudur (Kaya; 2009). Boşanmayla ilgili sosyolojik araştırmaların çoğunlukla yapısal ve yaşamsal belirleyiciler üzerinde odaklandığı görülmekte ve bu belirleyicilerin kişilerin içinde bulunduğu sosyal sınıfa; kişilerin cinsiyetine ve evlilik yaşına göre değiştiği belirtilmektedir. Buna karşıt olarak; psikolojik araştırmalar ise; aile içi etkileşime ve evlilik idaresindeki anlaşmazlığa; kişinin karakterine; antisosyal davranış gibi kronik olumsuz etki üzerine odaklanmaktadır. Boşanmaya etki eden değişkenler arasında; cinsiyet; sosyo-ekonomik düzey; evlilik süresi; evlilik yaşı gibi değişkenlerin sıklıkla ele alındığı görülmektedir (Uçan; 2007). Bunlara ek olarak; evlenmeden evvel eşlerin birbirlerini yeterince tanımamış olmaları; birbirlerinin hayatına fazla müdahaleci davranmaları; eşlerin kıskançlığı; zina; onur kırıcı davranışlar; akıl hastalığı gibi değişkenler de boşanmalar üzerinde etki olan faktörler olarak görülmektedir (Ilgar; 2004).
Boşanma sürecinde; bireyleri boşanmaya iten sebepler; yukarıda da belirtildiği gibidir. Bunların yanında; boşanma sürecinde de izlenen evreler de olduğu; yapılan araştırmalarda belirtilmektedir. Boşanma ile ilgili yapılan araştırmalarda; boşanma süreci ile alakalı olarak; ardı ardına gerçekleşen 6 aşama olduğu belirtilmektedir. Boşanmanın 1. aşaması olarak belirtilen ‘’duygusal boşanma’’ aşamasında bireyler; henüz yasal olarak boşanmayı gerçekleştirmemiştir fakat birbirleriyle olan duygusal bağlarını koparmış; birbirlerine karşı duydukları güven ve çekicilik yok olmuştur (Ilgar; 2004). Froiland ve Hozmon (1977) ile Levy ve Joffe (1977) göre de yasal olarak gerçekleşmeyen boşanmanın öncesinde ‘’duygusal boşanma’’ evresine benzer aşamalar görülmektedir. Bunlar; ‘’düş kırıklığı’’; ‘’aşınma’’ ve ‘’kopukluk’’ aşamalarıdır. Bu evrelerde eşler; eşlerinin kendi ideailize ettiği eşin olmadığını fark eder ve hayal kırıklığı yaşarlar. Paylaşımlar ve cinsel birliktelikler azalır ve içinde bulundukları evlilik hayatından farklı bir hayat hayal etmeye başlarlar (akt. Ilgar; 2004).2. aşama ‘’yasal boşanma’’dır. Yasal boşanma; bir nedene bağlı olarak mahkemelerce değerlendirilir ve evlilik yasal olarak sonlandırılır. 3. aşama ‘’ekonomik boşanma’’ olarak tanımlanmaktadır. Bireyler bu evrede; evlilikleri boyunca sahip oldukları mal-mülk paylaşımlarını yapmaktadır. 4. aşama ‘’ebeveyn boşanması’’ olarak belirtilmektedir. Bu evrede; boşanan çiftler; evliliklerinden sahip oldukları çocuk ya da çocukların velayetlerinin kimde olacağına ve çocuklarının ne şekilde bir yaşam süreceğine birlikte karar vermektedirler. 5. Aşama ‘’sosyal boşanma’’ olarak adlandırılmaktadır. Bu evre; çiftlerin; evli oldukları süre boyunca kurdukları sosyal çevre ve ilişkilerinin; boşanmanın ardından düzenlenmesi ve farklılaşması sürecini kapsamaktadır. 6. ve son aşama olarak ise ‘’psikolojik boşanma’’dır. Bu evrenin; çiftler için en zor geçirilen süreç olduğu belirtilmektedir. Çünkü; kişiler tek kişilik hayatlarından; iki kişilik hayata geçiş yapmışlar ve boşanmanın ardından yine tek kişilik hayata dönüş sağlanmıştır (Ilgar; 2004). Yine Froiland ve Hozmon (1977) ile Levy ve Joffe (1977)’ye göre; boşanma öncesinde tanımlandığı gibi boşanma sonrasında da yaşanan aşamalar görülmektedir. Bu evreler; ‘’yas’’ ve ‘’ikinci ergenlik’’ dönemleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu dönemlerde kişiler; boşanmanın ardından; kaybettikleri eşlerinin gidişini kabul etmekte zorlanırlar ve ergenlik dönemine benzer olarak; kimlik gelişimlerini yeniden yapılandırmaya ve toplumda birey olarak yer edinmeye çalışırlar (akt. Ilgar; 2004). Şüphesiz; bu dönem bireylerin hayatını önemli düzeyde etkilemektedir ve geçiş aşaması bireylerde ciddi düzeyde stres yaratmaktadır.